Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları;
Ülkemizin ilim, sanat, ve kültür hayatına yön veren siz kıymetli dostlarımla 2 yıllık bir hasretin ardından tekrar bir araya gelmekten memnuniyet duyuyorum. Geçen sene salgın şartları sebebiyle Necip Fazıl Ödüllerini kazananları açıklamış fakat ödüllerini verememiştik. 8 yıllık süre zarfında ülkemizin kültür, sanat ilim hayatına önemli katkılar yapan pek çok saygın isme ödül verdik. Alim, sanatçı, şair ve münevverlerin hayattayken kıymetlerinin bilinmesini ödül verilenlere baktığımızda daha iyi anlıyoruz. 2014, ve 2017 yılında ödül takdim ettiğimiz 2 gönül insanını maalesef uğurladık. Nuri Pakdil ve Prof. Dr. Teoman Duralı, arkalarında bıraktıkları eserler dolayısıyla onların alem defterlerinin kapanmadığına inanıyoruz. Rabbim mekanlarını cennet, makamlarını ali eylesin.
Bu ülkenin ufkunu genişleten üstat Necip Fazıl’ı da rahmetle anıyoruz. Üstadın izini süren güçlü bir düşünce ve edebiyat damarının bugünde ülkemizde ruhları temizlediğini görüyoruz. Üstat korkmadı, korkutulamadı. Çünkü o dava insanıydı. Verdiği cevap çok asildi. ‘Siz burada hancı ben de bu dava da yolcu oldukça bu hana daha çok uğrarım’ diyordu. Üstat bu en basit bir yerde geri vitese takanlardan değildi. Dimdik ayakta yoluna devam edenlerdendi. Bu ödüller aynı zamanda üstadın davasına, mücadelesine samimiyetle bağlı kaldığımızın bir göstergesidir. Bu ödüller ayrıca milletimizin ruh kökünü diri ve ayakta tutmamızın timsalidir. Bu ödüller kendileri dışında kimseye var olma hakkı tanımayan zorbalara karşı açılmış bir bayraktır. İlim ve fikir yoksunu bu zorbaların ilk günden itibaren Üstat Necip Fazıl’ı dillerine dolamalarının sebebi budur. 2014 yılından beri takdim ettiğimiz ödüllere ahde vefanın tescili olarak bakıyoruz.