Milliyet’e konuşan Kaboğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın, seçim barajına ilişkin, “Barajı makul bir yere getirme şeklinde çabamız var. 7 mi olur, 5 mi olur, hangisi doğru şeklinde bir çalışmalar yapıyoruz” sözlerini değerlendirdi. “Neden 5 veya 7” sorusunu yönelten Kaboğlu, “Bunu iyi yanıtlamak gerekir. Eğer 10 makul değilse 7 de makul değildir. Veyahut da birçok partiye göre 5 de makul değildir” dedi. “Üçlü barajı kaldırmak gerekli” ifadesini kullanan Kaboğlu, özetle şunları söyledi:
ÜÇLÜ ENGEL: Yüzde 10 seçim barajı, 12 Eylül yönetiminin en anti demokratik miraslarından biri olup, bunu 12 Eylül yönetimine karşı söylemlerini hiç eksik etmeyen partiler, sürekli sahiplendi. Yüzde 10 baraj, 38 yıldır uygulanıyor, Adalet ve Kalkınma Partisi ise 19 yıldır iktidarda. Başka bir deyişle, yüzde 10 seçim barajından en çok yararlanmış olan bir parti. Seçimlerde yarışan siyasal partiler arasında ve haliyle seçmenler arasındaki tek eşitsizlik etmeni yüzde 10 baraj değil, Hazine yardımı da siyasal partiler arasında eşitsizlik yaratmakta. Bu çifte eşitsizliğe, 2017 anayasa değişikliğinde üçüncü bir halka eklendi. Cumhurbaşkanı’nın parti başkanlığına gelmesi ile kendi partisi ile diğerleri arasında ortaya çıkan eşitsizlik. Seçmen iradesini zedeleyen üçlü engel üzerine birlikte düşünmeliyiz.
DÜŞÜRÜLMESİNİ BEKLERKEN: 1983’ten bu yana uygulanan seçim barajı üzerine İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin Temmuz 2008’de vermiş olduğu Sadak/Yumak kararından sonra, barajın düşürülmesi beklenirken, 2021’de bile, yüzde 7 veya 5 olabilir şeklinde yüksek sayıların dillendirilmesi, siyasal partilerin serbest yarışma ilkesi ile bağdaşmayan, ‘serbest ve eşit oy’ ilkesini de zedeleyen iradenin devam ettiğinin bir göstergesidir. Bu kabul edilemez, baraj tamamen kaldırılmalıdır.
Hazine yardımı tepkisi
HAZİNE YARDIMI ÖNERİSİ: Hazine yardımı konusunda öngörülen, kullanılan oyların yüzde 3’ünü almış olma koşulu da, siyasal partiler arasında, ‘fırsat ve olanak eşitsizliği’ yaratmaktadır. Oysa bir siyasal parti için, seçimlere katılmayı hak etme, yardım alabilmek için yeterli koşul olmalıdır.
‘Eşit koşullarda yarışılmıyor’
İKİ FARKLI STATÜ: Devleti temsil ve yürütme yetkilerini tek başında kişiliğinde toplayan Cumhurbaşkanı’nın, 2017 anayasa değişikliği sonucu, bir siyasal partiye üye olma yolu örtülü biçimde açılmış olmakla birlikte, parti üyeliği ile genel başkanlığı iki farklı hukuki statüdür. Üstelik, buna, tarihimizde ilk kez görülen anayasal statü eklenince, ‘parti- devlet’ birleşmesi kaçınılmaz olur. Bu durumun anayasanın Cumhurbaşkanı için öngördüğü emredici ve yasaklayıcı hükümleri ile bağdaşmazlığı açıktır. Bu ayrıca tartışılması gereken bir konu. Burada dikkat çekilmesi gereken husus şudur; Cumhurbaşkanı’nın genel başkanlığını yaptığı parti ile diğerleri eşit koşullarda yarışmamaktadır. Cumhurbaşkanı’nın partisi, Hazine olanaklarından yararlandığı gibi, makamı nedeniyle devletin maddi olanakları yanı sıra, nüfuzu bakımından da diğer siyasal partiler karşısında üstün konumdadır.
DALGA GEÇME ANLAMINA GELİR: Sonuç olarak, seçim yasalarında demokratik anlamda değişiklik yapma iradesi varsa, bu iradenin, değinilen üçlü barajı kaldırma yönünde ortaya çıkması gerekmektedir. Aksi halde, 19+19=38 yıllık uygulamanın ardından, yüzde 10’luk seçim barajından 3-5 puan düşürme pazarlığı, milyonlarca seçmen iradesi ile dalga geçmekten öte bir anlam ifade etmez.