AK Parti Grup Başkanı Bostancı, CHP’nin gündeme getirdiği ‘Kürt sorunu’ ve bu konuda son dönemdeki söylemlere ilişkin DHA’ya konuştu. Bostancı, meselenin Kürt meselesi olmadığını belirterek, “Mesele 80’li yılların başlarında PKK’nın silahlı bir güç olarak devreye girmesiyle birlikte şiddetin hayaleti altında bir siyasal anlayışın uç vermesi. Bu problemli bir durumdur. Eğer ortada şiddet varsa o şiddetin gölgesi, vesayeti ve onun dayatması altında siz demokratik zeminde hiçbir meseleyi konuşamazsınız. Şiddet varsa demokrasinin bütün mekanizmalarını işletebilmek mümkün olmaz. O zamandan bu yana PKK varlığını sürdürüyor. Hayaletini Türkiye üzerinde dolaştırıyor ve Türkiye’deki siyasal tartışmaları çeşitli mekanizmalar marifetiyle tayin etmeye çalışıyor. Türkiye’nin demokratik zemininde kim hangi adla ne tartışmak istiyorsa bir kere şiddete ilişkin bu hayaletten kurtulması ve serbestçe özgür iradesiyle halkla kurmuş olduğu temas ve onun demokratik aklı istikametinde bu tartışmaları yapması gerekir” diye konuştu.
‘MESELE KÜRT MESELESİ DEĞİL’
PKK’nın Kürt meselesiyle ilgili bir örgüt olduğunu düşünmediğini dile getiren Bostancı, “O bir silahlı şiddet hareketi olarak bölgede çok farklı amaçları ifa eden, farklı uluslararası çevrelerle temas kuran ve artık Kürt meselesini sadece bir araç olarak kullanan bir yapı. Kaldı ki, oradaki siyasi hareketin, ‘Kürt’ derken, Kürtlerle ilgili bir iddiası yok. Onlar belli bir ideolojik ve politik çizgi esasında davranan onun bir bakıma gölgesi altına girmiş insanları ‘Kürt’ olarak kabul ediyor. Onun dışında kalan insanlar eğer sizi onaylamıyorlarsa politik ve ideolojik olarak ‘sen Kürt değilsin’ diyorlar. Dolayısıyla mesele Kürt meselesi değil. Mesele Kürt meselesinin malzeme olarak kullanıldığı ideolojik ve politik bir tutum. Buna da itiraz ediyoruz. Birinci adım şiddetin ortadan kalkmasıdır” dedi
Şiddetin gölgesi altında bu işlerin konuşulamayacağını kaydeden Naci Bostancı, “Şu anda her kim ne adına konuşursa konuşsun, birinci madde ‘şiddete hayır.’ Şiddetin gölgesi altında bu işler konuşulmaz. ‘Şiddet çeksin gölgesini; bir demokratik ortamda her şeyi konuşuruz’ şeklinde ilkeli ve halka yaslanan bir tavır olmalı” değerlendirmesinde bulundu.
‘CHP KORKUYOR’
Kılıçdaroğlu’nun, Kürt sorununun çözüm noktasına Meclis’i işaret etmesiyle ilgili de Bostancı, “‘Meclis’te konuşalım’ diyorlar. Zaten Meclis’te her gün konuşuluyor. İyi de ne konuşacağız? CHP de bu mesele ile ilgili konuşuyor; ama hiç bir şey söylemiyor. Çünkü korkuyor. ‘Meclis’te görüşelim’ diyor. Bu biraz divan sazı gibi yol göstermek olur. Tabii ki Meclis’te görüşülecek. Zaten görüşülüyor. Siz ne söylüyorsunuz? Meclis’te siz ne konuşacaksınız? CHP’nin Meclis’te ne konuşacağına ilişkin bir şey duydunuz mu? Sen kaç yıllık partisin. Bu işle ilgili bir perspektifin yok mu? Sen ne konuşacaksın? Böyle bir tanım yapıyorsan; nedir bu tanım, senin pozisyonun ne, ‘tanım’ derken neyi kast ediyorsun, nasıl bir gelecek tasavvur ediyorsun? PKK’ya karşı pozisyonun nedir? HDP’nin yürüttüğü siyasete ilişkin eleştirilerin var mı, ne tür eleştirilere sahipsin? Bunlara yönelik CHP’den herhangi bir değerlendirme duymuyoruz. En hayati sorulara cevap vermiyor, sadece yol gösteriyor” diye konuştu.
‘KİMLİĞE İLİŞKİN BİR PROBLEM GÖRMÜYORUZ’
Bostancı, CHP’nin arka planda bir çalışma yapıyor olabileceğini vurgulayarak, “O da biraz tuhaf olabilir tabii. CHP gibi köklü olduğunu, Cumhuriyet’i kurduğunu iddia eden bir partinin, bu meseleye ilişkin ‘Meclis’te konuşalım’ dışında bir söz söylememesi, partisine atfettiği kimlik anlamıyla tarifi mümkün olan bir şey değil. Bu konular terörün gölgesinde değil, serbestçe, özgürce bir zeminde konuşulmalı. Her kim ortadaki soruna ilişkin neyi dile getiriyorsa bunu serbestçe konuşmasını temin ederiz. Temelde biz sadece Kürt meselesi değil, kimliğe ilişkin bir problem görmüyoruz. Bizim bakışımız şiddete itiraz, meseleye bakış. Bizim bakışımız bu” dedi.
‘ÜÇ KELİMENİN ÖTESİNE GEÇEMEDİLER’
CHP ve İYİ Parti’nin de içinde olduğu 6 siyasi partinin başlattığı ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ konulu çalışmayı da değerlendiren Bostancı, “Çalışmaların anlamını açıklamaları gerekir. Ne yapmak istediklerini açıklamaları gerekir. Çünkü; Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçme sürecinde ve sonraki dönemde, ‘Millet İttifakı’nı oluşturan bileşenler veya belli temalar çerçevesinde bir araya gelen siyasetler, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine itiraz ettiler. Alternatif olarak da ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ dediler. Ama bu üç kelimenin dışında bir dördüncü kelime eklemediler. Ama bunun yanında 4, 5, 6’ncı kelime eklemek için bir çaba içeresine girdilerse biz bundan memnunluk duyarız. Neyi iddia ediyorlar, neyi güçlendirecekler? Demek ki geçmişteki sisteme ilişkin problemler bakımından en azından aramızda bir yakınlık var. Ama geleceğe ilişkin aramızda fark olabilir. Farkın ne olduğunu görebilmek için, siz neyi teklif ediyorsunuz, nasıl bir sistem teklif ediyorsunuz, nasıl bir anayasa ön görüyorsunuz? Bunları söylemeleri gerekir ki Türkiye’de akla dayalı, polemiklerin ötesinde rasyonel bir müzakere ortamı olsun. Bekliyoruz” diye konuştu.