İngiltere’nin sıradan küçük bir kentinde yaşayan 73 yaşındaki emekli Harold, monoton günlerini nasıl dolduracağını bilemez. Bir gün aynı bira fabrikasında çalıştığı Queenie’den bir mektup alır, yaşlı kadın kanserdir. Queenie’yi ziyaret etmeye karar veren Harold, güneyden kuzeye doğru 800 kilometre yürüyecektir.
Rachel Joyce’un çok satışlı Harold Fry’ın Beklenmedik Yolculuğu adlı kitabından kadın yönetmen Hettie MacDonald’ın sinemaya uyarladığı, kadın görüntü yönetmeni Kate McCullough’un çektiği, kadın yapımcıların finanse ettiği dramatik komedi, kadın duyarlığı taşıyan yetkin bir çalışma. Yaşamında hiçbir şey yapmadığını düşünen Harold’a bu tinsel ve fiziksel yolculuk çok iyi gelir, onu özgürleştirir, mantığından çok inancı ona yol gösterir.
Diyaloglar çok etkileyicidir, film ince ayrıntılarla doludur. Salt İngilizlere özgü mizahla yüklü, derin bir mesaj ileten, bir durumu dramatize etmekten öte yaşamı olduğu gibi algılayan Harold’un yol boyu tanıştığı kişilerin, yol arkadaşlarının, karısı Maureen, komşusu Rex’in tutumları filme enerji, canlılık, espri katar. Queenie’ye doğru yürüyen Harold’la birlikte yol boyunca güleriz, ağlarız, duygulanırız, düşünürüz. Karakterlerin her birinin özel bir öyküsü vardır. Hepsi mutlu olmak, sevilmek, fark edilmek, yararlı olmak ister. Son Otobüs’te (2021) Tom (Timothy Spall) karısının küllerini serpmek için tıpkı Harold gibi güneyden kuzeye doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Hem Harold hem de Tom sonunda huzuru bulurlar. Umut, yaşlılık, pişmanlıklar, özgürlük, kefaret temalarını tartışan filmde Jim Broadbent, Penelope Wilton, Linda Bassett, Earl Cave oynuyor.
DOĞA HEP GÜÇLÜDÜR
Carl Dreyer’in Ordet (1955) ile Werner Herzog’un Aguirre: Tanrının Gazabı (1970) filmlerini anımsatan Tanrının Unuttuğu Yer’de yönetmen Hlynur Palmason, 19. yüzyılın sonunda Danimarka’nın sömürgesi İzlanda’ya giden rahip Lucas’ın yolculuğunu anlatıyor. Danimarka kilisesi tarafından kilise kurmakla görevlendirilen Lucas’a Danca bilmeyen İzlandalı Ragnar rehberlik eder. İzlanda manzaralarının görkemi, doğanın sertliği, güzelliği, tehlikesi, dünyanın enginliğine karşın insanın küçüklüğü, bedenin zayıflığına karşın tinselliğin sağlamlığı, insanın kısa varoluşuna karşın doğanın sonsuzluğu karşısında rahibin misyonerlik görevi kâbusa dönüşür. Lucas varoluşçu, tinsel bir kriz yaşar, baskın konumuna karşın ülkenin derinliğine saplanır, çevresini evcilleştiremez. Ateist Ragnar’la çekişir, giderek inancını yitirmeye başlar.
Film süresince insan olmadan doğanın ne denli mükemmel olduğunu ayrımsarız. Filmin estetiğini eski fotoğraflarla bütünleştiren, 1:33 çerçeve formatı kullanan kadın görüntü yönetmeni Maria von Hausswolff’un benzersiz kadrajları, uzun plan sekansları, sabit görüntüleri, panoramikleri çok başarılıdır. Atlar, nalların sesi, rüzgârın uğultusu, nehrin akışı, yanardağ, lavlar, köpeğin, kuşların sesi izleyiciyi doğanın içine taşır. Yeniden doğmak ya da yok olmak için her şey birbirine karışır, başkalaşır, dönüşür. Doğa-insan ilişkisi, inanç, varoluş, yaşamda kalma, sömürgeciliği sorgulayan dramda Elliott Crosset Hove, Ingvar Sigurdsson oynuyor. Ragnar’ın İzlanda çoban köpeği Cannes Film Festivali’nde palmdog (en iyi köpek oyuncu) ödülünü aldı.
ETHAN HUNT YAPAY ZEKÂYA KARŞI
BrIan de Palma’nın ilk Görevimiz Tehlikesi’nden (1996) 27 yıl sonra Görevimiz Tehlike 7: Ölümcül Hesaplaşma 1. Bölüm vizyonda. Dune, Avatar gibi aksiyon-casus-gerilimi ikiye bölen Christopher McQuarrie, De Palma’yı selamlayarak Rus denizaltısı, video kulüp, Şark Ekspresi sahneleriyle 1990’lara gönderme yapar. Yeni karakter Grace ile Ethan’ın kelepçeyle kaçışları direkt Alfred Hitchcock’un 39. Basamak filminden alınmıştır. Grace, Ethan’ın dişi versiyonudur. Ethan ve “İmkânsız Görev Gücü” bu kez her yerde ve hiçbir yerde olmayan “Varlık” adlı yapay zekâyla karşı karşıyadır. Gerçeği çarpıtan dijital parazit yerküreye hükmedecek yeni bir süper devletin eline geçerse dünyanın sonu geldi demektir. “Senin yaşamın benimkinden daha önemlidir” diyen Ethan, Luther’in “Görev hepimizden daha önemli” sözünü kabul etmez.
61 yaşındaki Tom Cruise yine dublör kullanmadan tehlikeli aksiyon sahnelerinde oynar. Harrison Ford’u rol model alan Cruise’ın trendeki aksiyon sahneleri soluk kesicidir. Tom Cruise, Hayley Atwell, Ving Rhames, Rebecca Fergusson, Simon Pegg’in yer aldığı dev prodüksiyon aksiyon severleri çok mutlu edecek.