Sanatçı Halil Vurucuoğlu’nun “Hem Var Hem Yokmuş Gibi” isimli kişisel sergisi Anna Laudel’de açıldı. Vurucuoğlu, uzun yıllardır çalıştığı kâğıt kesme ve kâğıt katmanlarını yırtarak geliştirdiği yeni tekniğini kullanarak ürettiği eserlerini bu sergide izleyiciyle buluşturuyor.
Sergideki tüm eserlerin ana malzemesi kâğıt. Hatta sergiye ilk adım attığınızda sizi kâğıtlar kesilerek hazırlanmış bir yazı karşılıyor: “Gümüşhane’de yasal izinle define kazısı yapılarak yok edilen “Dipsiz Göl…” 12 bin yıldır el değmemiş bir doğa harikası olan “Dipsiz Göl”ün yok edilmesi de sanatçıyı etkileyen konulardan. Her geçen gün yeni bir çevresel felaketin, doğal ya da kültürel bir değeri kaybetmenin acısını eserlerine ve sergiye yansıtıyor. Sergide bu yazının yanı sıra tablo olarak da Dipsiz Göl kendine yer buluyor.
Vurucuoğlu’nun eserlerinde “var etme” ve “yok etme” gibi kavramlar ön planda. Sanatçı bu kavramları eserleri hayata geçirdiği “yırtma” eyleminde biçimselleştiriyor; bunun nedeni yırtma eyleminin bir anlamının ufalayarak parçalara ayırmak olması… Sergide yer alan tablolar ve “heykellerin” hepsi kâğıttan üretilmiş. Ancak kağıtlar renkli kâğıt değil, Vurucuoğlu, evinde her tonda boyadığı kâğıtları bir tablo, bir heykel haline getiriyor. Kesip yırttığı kâğıtlardan arta kalan parçalar da boşa gitmiyor. Vurucuoğlu, o parçaları da örneğin hamur haline getirip onlarla başka eserler üretiyor. İlk etapta geri dönüşüm olarak değerlendirip sürdürülebilirlik açısından ele aldığı bu durum, her şeyde olduğu gibi kâğıtta da fiyatlar yükselince daha da anlamlı hale gelmiş. Bu şekilde yapılan “Euphoria” serisi özellikle etkileyici. Ancak sergideki her eser hem emek hem de ortaya çıkan sonuç açısından insanı etkiliyor.
ZIZEK’TEN YOLA ÇIKIŞ…
Vurucuoğlu, filozof Slavoj Zizek’in dünyanın insan eliyle yaşadığı dönüşümü tanımlayan, içerisinde bulunduğumuz jeolojik çağ olan Antroposen’de özgürlüğümüzün sınırlarının küresel ısınma ile somutlaştığı düşüncesinden yola çıkıyor. Sanatçı buradan hareketle sergide bir araya getirdiği eserlerle yaşadığımız ekolojik krizi hem yerel hem küresel olarak en yaşamsal sorunlarımızdan biri olarak yorumlarken doğa, çevre ve bunların üzerindeki insan etkisini araştırıyor. Sanatçının eserlerinde doğanın temel döngüsü doğum, ölüm ve dönüşüm merkezde. Var veya yok olmak kavramlarının yanı sıra sanatçı, izleyiciye tam olarak neresi olduğunu bilmediği ama yeryüzünün muhtemelen yitip gitmiş yerlerini ya da belki bir zamanlar duyduğu huzuru anımsatan formlarını sunuyor.
Halil Vurucuoğlu’nun “Hem Var Hem Yokmuş Gibi” sergisi, 22 Nisan’a kadar Anna Laudel’de görülebilir.