Bu hafta sizlere deyim yerindeyse on parmağında on marifet olan bir ismi tanıtacağız…
Melis Özdemir: Kendisi Yönetmen Yardımcısı, Dansçı, Oyuncu, Müzisyen, Oyun Yazarı. Kısacası, çok yönlü bir sanatçı ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi okuyacaksınız..!
Sizi kendi anlatımınızla tanımak istesek, kendinizi nasıl anlatırsınız, Melis Özdemir Kimdir?
Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Kasım doğumluyum, akrep burcuyum. Akrep burcu kadını özelliklerini taşıyor musun derseniz, hayır taşımıyorum. Burçlara da çok inanmam zaten… Beykent Üniversitesi oyunculuk bölümü mezunuyum. Oyunculukla 14 yaşımda tanıştım. Açıkçası ergenlik sürecimde hayat benim için neşeli gençlik dizilerindeki gibi değildi. Sürekli uyuyordum, melankolik bir ruh haline sahiptim… Okulun tiyatro kulübüne katıldığım zaman ilk sahne deneyimime sahip oldum. Çok zaman geçmeden tiyatro provasının olduğu günler enerjik, mutlu ve capcanlı bir Melis olduğumu fark ettik. Sahnede ise bambaşkaydı! Değiştim, sahne beni değiştirdi. Çok şey borçluyum sanatıma. İşte o yaşlarda karar verdim bu yoldan ilerlemeye. Sadece tiyatro değil ruhuma iyi gelen diğer sanat dallarıyla da ilgilendim. Gitar çalıp şarkı söylüyorum, dans ediyorum. Senaryo ve şiir yazıyorum. Hatta okul seçerken müzik ve tiyatro arasında kalmıştım. Hayatımda müziğin yeri de ayrıdır.
Tiyatro ile oyunculuk kariyerinize başladığınızı söylediniz. Peki kamera önünü size sevdiren neydi?
Her şey. Kamera önünde olmayı seviyorum. Neleri sevdiğimi anlatayım. Sabah karavanlara elektriğin bağlanmasını beklemeyi, kahvaltının getirilmesini ve sandalyeler üzerinde açık havada tüm ekibin kahvaltı etmesini. Set kurulurken oyuncuların hazırlanmasını, karavanda geçilen ezberleri; yönetmenin oyuncuları sete alalım deyişini seviyorum. Kayda girmeden önce alınan provayı ve ‘Kayda giriyoruz 3,2,1’ anını seviyorum. Senin için saçını, makyajını kıyafetini ekranda olmasını istedikleri gibi düzeltirler; sen dokunmazsın çünkü sen orada o mekâna ait bir karaktersin ve seni yönetmen gözünden göstermek için çalışan büyük bir ekip var. Işık ekibinin geceyi gündüze çevirmesinden, sanatın yaptığı aksesuarlara; yapım ekibinin arı gibi dört bir yana koşturmasından, görüntü ve set ekibinin hızla ekipmanları kurmasına… Ses ekibinin kulaklıkla her anı takip etmesinden, setin beyni rejilere kadar sete ait olan her şeyi seviyorum. Set çayı içen vazgeçemez derler zaten. Set çaycıları sağolsun.
Televizyon ve tiyatro arasındaki farklar sizin için ne ifade ediyor? Size göre hangisi daha zorlayıcı?
Ekran önüne alışan için tiyatro, sahneye alışan için ekran ilk etapta farklı hissettirir, alışmayı gerektirir. İkisinin zorlukları farklıdır. Tiyatroda bir hata hızlıca unutulup gider, kopyası yoktur lakin kamera önünde; bir devamlılık hatası ya da yapmacık bir sahne, dizi arşivinde yerini almış olur. Öte yandan tiyatroda replik unutulduğunda sahne mahvolabilir, kamera önünde ise reji sufle verir, unuttuğunuzda baştan alabilirsiniz. Aralarındaki temel fark kamera oyunculuğu küçüktür sahne oyunculuğu büyüktür çünkü birinde oyunculuğunuzu bir ekrana sıkıştırırken diğerinde enerjinizle kocaman bir sahneyi doldurursunuz. İkisinden biri daha zor diyemem, kişiye göre değişir.
Siz oyunculuk dışında pek çok sanat dalı ile meşgulsünüz. Peki ilgilendiğiniz diğer sanat dallarında da iddialı mısınız?
Bilmem ki… Sanatçının ortaya çıkarttığının beğenilmesi kişiden kişiye göre değişir. Her zaman şöyle derim sanatta hata yoktur. Ben mesela resim de yapıyorum. Ben Melis Ceren olarak resimlerime bayılmıyorum. Elbet resimlerimi sevecek birileri de vardır. Eğer sanatla ilgilenmek istiyorsanız bundan çekinmeyin çünkü ortaya çıkarttığınız eser biriciktir ve dünya üzerinde güzel olduğu bir yer mutlaka vardır. Önemli olan ruhunuzu beslemek. Ben ruhumu ömür boyu her an onunla beslemek için oyunculuğu mesleğim yaptım. Diğer sanat dallarıyla da aram iyi diyebilirim.
Çok yönlü bir sanatçı olan Melis Özdemir’e, senaryo yazarken ilham kaynaklarını sorsak!
İlham her yerden gelebiliyor. Herkesin aklına fikirler geliverir, asıl önemli olan bunları yazmaya olan motivasyondur. Benim motivasyonum ortaya bir sonuç çıkacağına dair inancımdan geliyor. Eğer bana bir konuda bir oyun çıkartacağımızı ve bunu yazmam gerektiğini söylerseniz kısa bir sürede oyun yazabilirim. Bir dizi çekelim derseniz senaryo yazabilirim hatta içerisine şarkı bile yazabilirim, bunu yaptım. Hatta keşke birileri hadi Melis bir senaryo yaz, kendine de rol ekle çekelim dese de tekrar yazmaya başlasam.
Müzik ve dans, oyunculuk kariyerinize nasıl katkı sağlamakta?
Bir rol geldiğinde karakterde bu özellikler ek olarak isteniyorsa tabii ki bu yeteneklere sahip olmak sizi öne çıkartır. Bu yönden bir avantajı olduğunu söyleyebilirim.
Yönetmen yardımcılığı yapmış olmanız oyunculuk konusunda size nasıl bir avantaj sağladı?
Kamera önü ilk etapta herkesi biraz ürkütür. ‘Nerede duracağım? Kime karavanın yerini soracağım? Sahneye başlarken bana nereden haber verecekler? Kim ne yapıyor?’ Gibi gibi bir sürü soru olur kafada. Gidersin kocaman bir ekip karşılar seni bu daha da panikletir… Ben işin mutfağını öğrenmek istedim… Setteyken merak ettiğim ya da endişe ettiğim bir durum olmuyor. Hangi planı çekiyorlar, çekimin bitmesine ne kadar kaldı; bundan sonra hangi sahneyi çekerler? Saat kaçta yemek arası kaçta paydos olur? Bir çok soru çıkartabilirim. İşleyişi biliyorum ve bu bana güven veriyor. Ayrıca kendimi tamamen evimde hissettiriyor.
Hedefleriniz arasında bir gün mutlaka yapmak istediğiniz bir şey var mı?
Bir gençlik dizisinde popüler bir karakteri oynamak benim hayalim. İnşallah gerçekleşir. Kendi dizimi çekmekte var tabii. Ama ilk olarak diğeri.
Peki neden bir gençlik dizisi? Bunun özel bir sebebi var mı?
Ben belli bir kanalın gençlik kuşağını izleyerek büyüdüm, hala izlediğimde beni o zamanlardaki gibi hissettiriyorlar… Belki de bu sebeptendir.
En sevdiğiniz üç filmi söylemenizi istesem…
Fight Club, V for Vendetta ve Inception.
Hangi müzik türünü dinlemekten hoşlanırsınız?
Rock müzik severim. Alternatif müzikte dinlerim. Seksenler doksanlar hitleri de vazgeçilmezimdir. Sırf parçaları o dönemde dinleyebilmek için o tarihlerde genç olmak isterdim.
Komedi izlemeyi mi seversiniz dram mı? En sevdiğiniz film tarzı nedir?
Komedi tabii ki. Kara mizahta severim. Abartılı tiplemelerle yapılan komediyi çok sevmem. Capcanlı müzikal filmlere de bayılırım bu arada. Dans fimlerinin de çoğunu izlemişimdir. Bir de felsefi derinliği olan filmleri seviyorum. Hayatı şöyle bir sorgulatıyorlar sonra yaşamınıza geri dönüyorsunuz.
Peki oyunculuk söz konusu olduğunda hangisini tercih edersiniz? Dram mı komedi mi?
Bende ikisinin yeri de ayrı. İkisine de hayır diyemem. Komedi oynamak mental açıdan daha rahat sadece. Dram rolün psikolojisini kaldırmak gerekir.
Dram ve komedinin arasındaki fark nedir? Sizce biri daha mı zor?
Hayır değil. Şöyle ki komedi daha hızlıdır dram daha yavaştır. Normalde hızlı, aktif bir yapınız varsa ve anları da yakalayabilirseniz güzel komedi yapabilirsiniz. Ağır bir yapınız varsa komedi biraz zorlayabilir daha çok çalışmanız gerekebilir. Ağır yapıda bir insan dramı kolay yapar çünkü ritim dramda zaten yavaştır. İnsanın yapısına bağlı olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu tempo kontrol edilebiliyorsa oyunculuk açısından birinin daha zor olduğunu söyleyemem.
Oyunculuk yolculuğunuzda motivasyon kaynağınız nedir?
Allah’a dua etmek ve tevekkül etmek. Aklım ve kalbim bu sayede rahat. Çok şükür.