Bu haftanın ve yaklaşan haftasonunun söyleşi konuğu, “Ressam Burcu Ünlü” söyleşi öncesi kendisini tanıyalım…
82 yılının sonlarında Düzce’de doğdum ve orada büyüdüm. İlköğretim sonrası İstanbul’a Fenerbahçe Lisesi’ne devam ettim. Ardından Bilgi Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler, Lasalle College’da Moda Tasarımı eğitimleri aldım. İnsanlarla, yaşamla, güzellikle, iyilikle bağlantıda olmak ve bunu yapmaktan öte yaşamak ve paylaşmak her zaman önceliğim oldu. Bu seçimlerimin ardında yatan hayat amacım buydu.
Hayat enerjim, sanata olan tutkum ve meraklı yapım beni ülkemi, dünyayı ve kendimi tanıma yolculuğuna çıkarttı. Bu yolculuğa eşlik eden resim yapma tutkum ile beş yıl önce pandemide tanıştım. O dönemde kendimle bağlantı için başladığım resim yapma sürecim yolculuklarımda gittiğim yerlerden aldığım ilhamla tutkuya dönüştü. Yolculuklarda bende biriken duyguları paylaşma amacıyla bende iz bırakan şehirlerin ruhunu yansıtan gün doğumu ve gün batımlarını resmetmeye başladım.
Şu anda, ‘’Tarihi Hüsrev Kethuda Hamamı’’nda yer alan ilk kişisel sergimin hayalini Eylül 2023’de yaptığım ‘’Yansıma’’ tablosu ile kurmaya başladım. Bu hayalin temasını yansıtan on beş şehirle birlikte 17 resimle tamamlayıp, ‘’Yansımalar’’ adını vererek bu yeni dünyaya adım attım. Bu sergi ile başlayan sanatsal yolculuğum devam ediyor, yeni sergimin resimlerini yapmaya başladım, tamamlamak için yeni rotalar beni bekliyor…
M.P: Modern sanat nedir sizce?
Modern sanatın bendeki karşılığı hiçbir akıma bağlı kalmadan, kalıplarla sınır koymadan özgür ve özgün anlatım. Modern sanat ressamlarının örneğin dünyayı gördükleri gibi aktarmak yerine kendi gördükleri gibi aktardıklarını söyleyebiliriz. Bunu muazzam bir zenginlik olarak tarif etmek mümkün, her yeni sanatçı ile yepyeni bir akımın doğma ihtimali anlamına geliyor bu.
M.P: Modern sanatın toplumdaki karşılığı nedir?
Modern sanatın çıkışıyla birbirinden çok farklı, yaratıcı bambaşka tekniğin ortaya çıktığını görüyoruz. Mesela resimde Van Gogh’un Ekspresyonizmi, Picasso’nun Kübizmi, Dali’nin Sürrealizmi ve burada sayamadığım pek çok yeni akımın bugüne etkisi yadsınamaz. Bugün Refik Anadol gibi bir sanatçı ülkemizin sınırlarını aşıp dünyaca bilinen ve sevilen biri haline geliyorsa, Andy Warholl pop art akımla çığır açtıysa, Alexander McQueen, Yves Saint Laurent, Moschino ressamlardan yola çıkan tasarımlar yarattıysa, sinema, edebiyat, müzik, heykel ve hatta geçmişte sanatla birleştiremediğimiz sıradan objeler sanatın bir parçası olduysa bunlar hep modern sanatın açtığı özgür ve özgün yol sayesinde oldu diyebiliriz. Bu bakış açısıyla bence modern sanat bugün geldiğimiz noktanın sonucu değil belki de sebebi olabilir.
M.P: Ressamlığa olan ilginiz nasıl başladı?
Sanata ilgim hep vardı; üniversite yıllarımda moda ile yakaladım bir ucundan. Görünenlerle kendimi ifadeye yetmeyince sanırım hayatıma resim girdi. Resim yapmaya 2019’da başladım. Pandemi ile kapandığım evim benim için iç dünyama açılma noktam oldu. O dönemde durmaksızın resim yaptım diyebilirim. Başlangıçta tablolarımı eve asıyordum, bir süre sonra evde asacak yer kalmadı, görenler beğenmeye başladı, işte ben de o zaman bunun hobi değil de kendimi ifade yolum olduğunu anladım. Ardından benim iç dünyamı zenginleştiren geziler, yeni resimler derken bugünlere geldik.
M.P: Resimlerinizde hangi temaları ve teknikleri tercih ediyorsunuz? Bu tercihlerinizin arkasındaki düşünce süreçleri nelerdir?
Doğa benim en büyük ilham kaynağım, bana duygularımı aktarmam için inanılmaz güçlü zeminler veriyor. Görünürde aynı güneş, aynı deniz dersiniz ama bir ülkeden diğerine, bir mevsimden öbürüne, akşamdan sabaha ve benim ruh halime göre bendeki yansıması farklılaşıyor.
Doğanın benim yansımam olduğunu, benden yansıyanın da aslında bir yandan insan olmanın bir parçası olduğunu ve her birimizi tarif ettiğini fark ettim. Ben de modern sanattan besleniyorum; görüneni göründüğü gibi anlatmak yerine iç dünyamda yarattıklarıyla, ‘’hissettiğim gibi’’ aktarmayı seviyorum.
Çalışmalarımda duygularım başrolde oluyor ve resmettiğim görüntünün bendeki yansımasını, bilinçaltımdan süzülenlerle aktarıyorum tuvale. Buna beni götüren süreç de resim yapmaya başladığımdan bu yana beni bugüne getiren içsel yolculuğum. İçsel yolculuğumu da pandemi başlattı, yaptığım seyahatlerle gittiğim yeni rotalar ve farklı kültürler devam ettirdi.
M.P: Günlük yaşamınızdan, dünyadan veya kültürel mirastan hangi unsurları eserlerinize yansıtıyorsunuz?
Ben güne erken başlamayı sevenlerdenim. Sabahları çok erken kalkarım ve herkes uyurken yalnız başıma gün doğumunu izlerim. Gün batımı için de kendime mutlaka vakit ayırırım. Bu saatler benim için çok önemlidir. İçimde biriken sesi sözle değil de çizimle, renklerle aktarırım. Resim yapmak aslında benim sözsüz sesim. Doğadan etkilendiğim anları tuvale dökmek için de bir ritüelim var; müziğimi açarım, boyalarım ve fırçamla buluşurum, o anı flash belleğimden çıkartıp anın içinde kaybolurum. Dünya benim aynam olduğundan gideceğim her yeni rotayı bu gözle değerlendiriyor ve karar veriyorum. ‘’Sırada neresi var?’’ sorusu benim için en eğlenceli oyun. Seçimlerimi çeşitlendirmeyi seviyorum, otantik, kültürel mirası güçlü yerler bende yarattığı kimi zaman coşkulu, kimi zaman hüzünlü duygularla tercih sebebim oluyor genelde.
M.P: Sizi en çok etkileyen sanatçılar veya sanat akımları?
Refik Anadol’u çok seviyorum. Dünya üzerinde pek çok sergisine gitme fırsatı buldum. Onun duygu aktarımı, kullandığı yaratıcı teknikler bana ilham veriyor. Benim de çalışmalarımda duygularım başrolde oluyor, resmettiğimi görüntünün bendeki yansımasını, görünenin ötesini aktarıyorum tuvale. Benim yaptığım gibi ‘’sanatçının iç dünyasının yansıması’’ olarak ifade edilen bu yaklaşımın resim dünyasındaki karşılığı ‘’dışavurumcu’’ (ekspresyonist) bakış açısı olarak isimlendiriliyor. Bu da modern sanatla başlayan yaratıcılığın bir parçası.
M.P: Bir resme başlarken veya bir eseri oluştururken sizi yönlendiren bir ritüeliniz var mı?
Benim ritüelim gün doğumları ve gün batımlarını yakalamak, onları sessizlikte izlemek, hayal perisini yakaladığım anda müzikle birlikte boyalarımla buluşmak. Bir de her tamamladığım eser sonrasında kutlama yapmayı seviyorum. Kutlamamı iki türlü yapıyorum; biri kendimle yaptığım duygusal bağlantı ile o mutlu anı hatıramda damgalamak, diğeri de sevdiklerime bir şeyler hazırlayıp onları mutlu ederek o anı paylaşmak.
M.P: Yaratıcılık sürecinizde zorlandığınız zamanlar oluyor mu? Bu durumlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Yaratıcılık konusunda zorlanmıyorum, çünkü ilham kaynağım olan doğa hazır ve nazır beni bekliyor her yeni doğan günle, veda eden günle ve gittiğim her yeni rota ile birlikte. Seyahatlerim benim motivasyon kaynağım; her gittiğim yer yeni bir keşifle yeni bir merak ve ardından yeni bir rotanın hayali haline geliveriyor. Bugüne kadar öyle oldu, bundan sonrasında da ilham perilerim benimle olur umarım.
M.P: Resimlerinizde özellikle sanatseverlerde hangi duyguları uyandırmayı amaçlıyorsunuz? Sanatın toplumsal veya kişisel dönüşüm üzerindeki etkisini nasıl görüyorsunuz?
Ben doğa bende nasıl yansıyorsa, o anda o güneş ve o denizin bendeki karşılığı hangi duyguysa renkler ve dokuyla onu aktarmaya çalışıyorum. Evrenin bana yansıması gibi ben de benden çıkan duygu diğer insanlara yansısın istiyorum. Elbette bu yansıma öyle bir şey ki; kimin aldığıyla, o anda onun hangi ruh halinde olduğuyla ve o yansımadan ne almak istediğiyle doğru orantılı. Ben resimlerimle herkesin kendi deneyimlerine dayanarak kendince yorumlayabileceği bir hikaye anlatıyorum. Bu yüzden benim anlattığımda zorla kabul ettirme yok, sadece öneri var. Yani isteyen istediği gibi alır, istediği kadarını alır ve o da tekrar diğer insanlara ve evrene yansıtır. Yaşamın devir daimi de işte böyle devam eder.
M.P: Bir eserinizi tamamladıktan sonra onu değerlendirme süreciniz nasıl işliyor? Kendi eserlerinizle ilgili nasıl bir eleştiri yaparsınız?
Resmimi tamamladıktan sonra kendimize biraz zaman tanıyorum ve bir süre onunla bağımı kesiyorum. O süre her defasında değişiyor. İçsel olarak hazır olduğumu hissettiğimde eserime farklı bir gözle bakmak üzere karşısına geçiyorum. Olabildiğince şöyle bakmaya çalışıyorum; ‘’Bu resmi biri yapmış ve ben şu anda bir galeride gezerken rastladım.’’ Ardından kendime o gözle cevaplamak üzere pek çok soru soruyorum; ‘’Bu resimden bana yansıyan duygular neler? İlk gördüğüm an ne hissettim? İlk dikkatimi çeken ne oldu ve neden? Hayalimde bir anı ile birleşti mi? Nasıl bir anı bu? Ressam bu resimle nasıl bir mesaj vermek istemiş ve ne düşünmüş olabilir?
Tüm bu sorulara verdiğim cevaplarla ben de ruhsal olarak bir yere ve bazı düşüncelere ulaşıyorum. Son olarak bir cümle ile özetlesem bu resimden bana kalanı diyor ve o cümleyi bazen kendim yazıyorum, bazen de onu anlatan sözü araştırarak buluyorum. Nihai görüşüm de böylece oluşmuş oluyor. Resimlerimin yanında gördüğünüz sözler de işte buralardan geliyor. Bu süreçte kendime karşı acımasız bir eleştirmen olmak yerine meraklı ve soru soran bir sanatsever olmayı hedefliyorum. Böylece o resim o zaman tam olarak bir esere dönüşüyor benim gözümde. Her haliyle kabul ve makbul bir esere. Her eserim bir diğerine ilham oluyor, yepyeni gözlerle bakarken her keşiften bana kalan deneyimi de cebime koyarak devam ediyorum yola.
M.P: Sanatınızda geleceğe yönelik hangi hedefler ve projeler var?
Benim çalışmalarım hayallerimden ve bu hayallerle çıktığım yolculuklardan besleniyor. Bu fiziki yolculuklar yolculuğu tamamladıktan sonra içsel bir yolculuğa dönüşüyor ve tuvale yansıyor. Önümüzdeki dönemde çıkacağım yeni yolculuklar, oralarda beni karşılayacak olan her şey ve şu anda bende nasıl bir yer bulacağını bilmediğim duyguların yansımasına bağlı olarak çalışmalarım şekil alacak. Bununla birlikte bir sonraki sergimin teması ve tekniğini çoktan netleştirdim. Bunu şu anda sürpriz olarak tutmayı ve merak heyecanını bırakmayı tercih ediyorum. Yeni sergim ile ilgili ipucu ise sergimdeki bir eserimde saklı. Merak edip sergime gelecek olan sanatseverlerin bu ipucunun hangi resimde gizli olduğunu keşfetmelerini bekliyorum.