Konuşmamız gereken çok önemli bir nokta var. Kadın modası ve tasarımıyla öne çıkan high end moda markalarında liderlik pozisyonunda genellikle erkek isimlerin olması… 3 Ekim 2023 tarihinde global bir moda eğitim platformu ve yaratıcı network olan 1granary’nin Instagram hesabında bir post paylaşıldı.
Haber Sean McGirr’in Sarah Burton’dan sonra Alexander McQueen kreatif direktörlüğüne atanmasıyla ilgiliydi. “Sean McGirr’in @alexandermcqueen’e atanmasıyla @kering_official modaevlerinin kreatif direktörlerinin tamamı artık beyaz erkeklerden oluşuyor.” Ve her şey böyle başladı… Kıdemli bir tasarımcı olan McGirr, JW Anderson’daki erkek giyim direktörlüğünden Sarah Burton’ın yerini aldı.
Az sonra okuyacaklarınız ise bu habere verilen tepkilerin sadece bazıları: “Benim kuşağımdan tek bir kadının böyle bir işe başvurduğunu bile bilmiyorum.” Başka bir kadın tasarımcı aynı post’un altına şöyle yazmıştı: “Bütün bu kadınlar, maaşlarının 10 katını kazanan erkeklere hizmet etmek için her şeyden vazgeçtiler.” “Sektörde çalışan her kadın için hakarettir; atanması değil, portföyünün tamamı erkekler tarafından yönetiliyor olması.” Çeşitlilik ve eşitlik her gün pazarlama stratejisi olarak kullanılırken “değişim” hakkında çok şey duyuyoruz. Ama gerçekte hiçbir şey gelişmemiş gibi görünüyor. “Sanırım pek çok kadın rota imkansız olduğu için vazgeçiyor. Bu karar bunu kanıtladı.” Bu kararların sektörde neden sürekli tekrarlandığı, hangi faktörlerin bu modeli sürdürdüğü ve gerçek değişimin neden bu kadar ele geçirilmesi zor olduğu konusunda zorlu bir tartışmaya girmenin tam zamanı.
Moda endüstrisindeki liderlik rollerindeki cinsiyet dağılımını anlamak için geçmişe bakmak önemli. Moda sektöründeki erkek liderlerin sayısının tarih boyunca nasıl şekillendiği ve geleneksel cinsiyet normlarının bu durumu nasıl etkilediği üzerine odaklanabiliriz. Ne de olsa moda endüstrisi, toplumsal normları yansıtan bir ayna oldu her zaman. Kadın giyimini tasarlayan erkek liderlerin varlığı, toplumdaki cinsiyet normlarının ve beklentilerinin moda dünyasına nasıl yansıdığını gösteren bir gösterge olabilir. Dolayısıyla sektördeki cinsiyet eşitsizliğinin, genel iş dünyasındaki eşitsizlikle paralellik göstermesine pek de şaşırmamak gerekiyor.
FEMINIST BAKIŞ AÇISI VE MODA
Feminist bakış açısı, moda endüstrisindeki cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede nasıl bir rol oynayabilir? Kadın modaevlerinde erkek liderlerin varlığı, cinsiyet eşitsizliği konusundaki genel sorunlara dair bir yansıma olarak ele alındığında, bu durumun anlaşılması ve değişimi teşvik etmek için çaba harcanması önemli. LVMH (Moët Hennessy Louis Vuitton) gibi büyük moda çatılarının sahip olduğu markaların başında genellikle erkek liderler görülmesinin birkaç nedeni olabilir. Ancak bu durum genelleme yapmak için yeterli değil. Liderlik rollerinin cinsiyet dağılımı, zaman içinde değişmiş olsa da genel olarak hala dengesiz. Business of Fashion’ın dört büyük moda haftasına ilişkin analizi, sektörde devam eden cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekiyor; kadın giyim markalarının yalnızca yüzde 40’ı kadın tasarımcılar tarafından yönetiliyor. Tüm bu farkındalık ise, Sean McGirr’in 2023’ün son aylarında Sarah Burton’ın ardından Alexander McQueen’in kreatif direktörü olarak atanması ile başladı. Böylece artık sektördeki en büyük ikinci moda grubu olan Kering’in sahip olduğu altı moda markası (Gucci, Yves Saint Laurent, Bottega Veneta, Balenciaga, Alexander McQueen, Brioni) yalnızca beyaz erkek tasarımcılar tarafından yönetiliyor.
New York Times moda yazarı ve sektörümüzün en önemli kritiklerinden biri olan Vanessa Friedman köşesinde bu durumu şu sözlerle özetliyor. “Sonuçta tasarımcılar bir markanın veya markaya sahip olan grubun en görünür temsilcileridir. Bu görünümün arkasında ne olursa olsun, ekiplerin veya şirket yönetim kurulunun yapısı ne olursa olsun; içerideki çeşitlilik girişimleri ne olursa olsun, tasarımcıların yüzleri halkın gördüğü yüzlerdir. Bu durumda, Black Lives Matter hareketinin ardından modanın ırkçılık geçmişiyle ilgili kamuoyunun hesaplaşması hiç gerçekleşmemiş gibi görünüyor. Bu görsellerin verdiği mesaj, hizmet etmeleri gereken nüfusun her zamankinden daha geniş ve çeşitli olduğu bir dönemde homojenliktir.”
Akıllardaki soru şu: Yıllardır konuştuğumuz modada kapsayıcılık ve cinsiyetler arası eşitlik gibi kavramlar sadece sosyal medyada yazılan yorumlarda mı kalacak yoksa gerçek hayatta da uygulanabilecek mi? Belki de bu sohbeti başlatmanın zamanı çoktan gelmiştir!
Yazı: Serli Gezer Boyacı
Fotoğraflar: Launchmetrics Spotlight, Getty Images Türkiye
ELLE Türkiye Mart 2024 sayısından alınmıştır.