1998 yılında 35 lösemili çocuğa hizmetle başlayan LÖSEV, 25’inci yılına girdi. Bu vesileyle 19 Eylül’de İş Sanat’ta özel program düzenlendi.
LÖSEV’in 25 yıllık mücadelesinin anlatıldığı geceye; iş, sanat, sağlık ve basın dünyasından isimler de katıldı. Lösemiyi yenen çocukların renkli dans gösterileri ile başlayan gece, LÖSEV Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer’in LÖSEV’in çalışmalarına güç veren, lösemi ve çocukluk çağı kanserlerine ilişkin toplumsal farkındalığın oluşmasına destek olan kişilere ‘LÖSEV Çeyrek Asır Ödüllerini’ takdim etmesi ile devam etti.
Ardından şarkıcı Sıla, lösemiyi atlatan çocuklardan oluşan koro ile sahne aldı. Koro, hastalık süresince fiziksel ve psikolojik olarak zorluklar yaşayan çocukların yaşam motivasyonlarının artması ve özgüvenlerinin tazelenmesi amacıyla oluşturuldu.
ÖNCE KANSERİ YENDİ, SONRA OLİMPİYAT ŞAMPİYONU OLDU
Gecenin konuşmacıları arasında 2015 yılında lösemi tanısı alan Münire Nur Güdücü de yer aldı. Güdücü, lösemi tedavisi gördüğü dönemde, Türkiye’yi uluslararası arenada temsil edecek başarılı bir sporcu olmayı hayal ettiğini ve bu hayalini LÖSEV Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer’le paylaştığını söyledi.
Dr. Ezer’in ise kendisini Polonya’da düzenlenen Onkoloji Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil etmesi için gönderdiğini ve birincilikle ülkesine geri döndüğünü anlattı.
SILA: SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMAYI BAŞARDIĞINIZ İÇİN SİZLERİ KUTLUYORUM
Sahnede çocuklarla yerini alan Sıla, “Böyle kıymetli, bu kadar anlamlı bir akşamda sizlerle birlikte olmak, yürüyüşünüze tanıklık ediyor olmak benim için çok değerli. Bunun yanı sıra önemli olan tabii başarı kazanmak değil, ama sebat edebilmek. Yani yaptığınız her şeyin sürdürmelidir olması. Bunu başardığınız için de gönülden kutluyorum” dedi.
“TEDAVİ BAŞARIMIZ YÜZDE 94’LERE ULAŞTI”
Çok mutlu ve heyecanlı olduklarını ifade eden LÖSEV Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer, “Dolu dolu 25 yıl geçti. 200 yıllık işleri 25 yıla sığdırarak çok mücadele ettik. Çok büyük başarılar elde ettik. Bugün kurulduğumuz yılları anımsadığımız zaman 90’lı yıllarda, yüzde 10-20’lerde olan tedavi başarısı, bugün kendi hastanemiz LÖSANTE’de yüzde 94’lere ulaştı. Artık kemik iliği naklini çok rahatlıkla yapabiliyoruz ve çok başarılıyız. LÖSEV’e özgü tedavi metotlarıyla hem ulusal hem de uluslararası olarak çok büyük bir başarı elde ettik” açıklamasını yaptı.
“LÖSEV KENT ÜNİVERSİTEMİZİ AÇARSAK KANSERDE ÇOK BÜYÜK ADIMLAR ATACAĞIZ”
Dr. Ezer, “Başarımızı yüzde 100 neden olmasın diye uğraşıyoruz. Şunu göstermeye çalışıyoruz ki yüzde 94’ü başaran kuruluş, yüzde 100’ü de başaracaktır. Ama hastanemize tam ruhsat ve LÖSEV Kent Üniversitemizi açma engelleri kaldırılırsa bütün kanserler için de büyük müjdeyi vermeye hazırız. Oradaki akademik çalışmalarla çok daha hızlı olacağız ve dünyadaki birçok bilim insanıyla çok yakın ilişkimiz var. Bu konuda çalışan özellikle vücuttaki T hücreleri aktive eden bir mekanizmayla biz hem lösemide hem de kanserde çok büyük adımlar atacağımıza inanıyoruz. Çok yakın zamanda hem çalışmalarımızla ilgili hem de ileriye bakış açımızla yani ileride neleri başaracağımızla ilgili büyük açıklama yapacağız. Bizi izlemeye devam edin. Biraz daha sabredin. Bilgiler olgunlaşınca paylaşacağız. Bugün LÖSEV çatısı altında 75 bini aşkın lösemili çocuk ve kanser hastası var. Çok büyük bir rakamdır. Tabii bir yandan da kanser ve lösemi çok hızlı artıyor. Biz de onlara yetişmeye çalışıyoruz. Ama olsun biz çok çalışmaya daha büyük eserler yapmaya, daha büyük hastaneler yapmaya hazırız. Yeter ki şu engeller olmasın” dedi.
“LÖSEV’DEN ÖNCE ASOSYAL, İÇİNE KAPANIK BİR GENÇTİM”
Kanser atlatan 21 yaşındaki Ahmet Demir, “Yaklaşık dört yıl önce 2019 yılının yaz aylarında nazofrenes kanseri adı altında bir hastalığa yakalandım. Ondan sonra da hızlıca tetkikler yapılarak hastaneye kaldırıldım. Hastane tedavi sürecim başladı. Bu hastalıkla alakalı hiçbir bilgim yoktu. Lösemi ile alakalı, kanserle alakalı hiçbir bilgim yoktu. Sadece LÖSEV gibi kurumları biliyordum. Ben de internetten araştırmaya başladım. Hastaneye yattıktan sonra da hiç kimseyi görmek istemiyordum. Çünkü içine kapanık tamamen asosyaldim. Sadece telefon, televizyon izleyen, kitap okumayan bilinçsiz bir gence dönüştüm. Bir akşamüstü, belki biliyorsunuz hemşireler gidiyor. Nöbetçi hemşireler kalıyor. Doktorlar yok. Hastanelerin ışıkları kısılmış.
Biraz böyle loş bir ortama dönüşüyor. Tam o sıralarda LÖSEV’den gelen bir sosyal hizmetli ve bir iyileşmiş genç beni ziyaret etti. Gerçekten beni çok etkilemişti. Çünkü daha önceden bu hastalığı geçirenlere genelde şu tavsiyeleri verirler; ‘iyileşirsin, çok güçlüsün, sen yaparsın, ben sana güveniyorum.’ Ben bu sözleri hiç böyle hoş bulmam. Çünkü bana çok yapmacık geliyor. İyileşmiş genç gelip bana buradaki süreçleri, LÖSEV’deki verdiği destekleri, katıldığı etkinlikleri kendi gelişimini nasıl gerçekleştirdiğini anlattıktan sonra gerçekten bana mutluluk bir azim gelmişti” şeklinde konuştu.
“ÜNİVERSİTE OKUMAK BENİM İÇİN HAYALDİ”
Ahmet Demir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ondan sonraki sürecimde tedavilerime daha sıkı sarıldım. Hızlıca iyileşip LÖSEV’de çalışmalara katılayım, kendimi daha çok geliştireyim, daha çok insanı yardım eli gibi bir düşünceye girmiştim. Hızlıca ondan sonra tedavilerime bir sorunsuz bir şekilde atlattım. Atlattıktan sonra biraz LÖSEV ile arama mesafe girmişti. Çünkü kendimi hazır hissetmiyordum. Gerek burada vereceğim destekten dolayı gerek fiziksel yorgunluktan dolayı. Hızlıca bu süreci atlattıktan 1-2 ay sonra buradaki çalışmalara katıldım. Buraya geldiğimde ne yapacağımı gerçekten hiç bilmiyordum. Düzgün cümle bile kuramıyordum aslında. Çünkü hiçbir hedefi olmayan, tamamen her şeyden soyutlanmış bir genç vardı. Buraya geldikten sonra arkadaşlarla tanışarak sosyalleşerek kendi ağlarımı geliştirdim.
İnsanlarla konuşmaya başladım. Buradaki insanları örnek almaya başladım aslında. Çünkü bakıyorum, iyileşmiş bir genç, üniversite okumaya başlamış. Bu benim için gerçekten bir hayaldi. Önceden üniversiteye gideceksin deselerdi inanmazdım. Buraya geldikten sonra ufkun ardına bakmayı öğrendim diyebilirim. Şimdi de Marmara Üniversitesi’nde sosyal bilgiler öğretmenliği 3’üncü sınıf öğrencisiyim. Gelecekte kendimi bir öğretmen olarak görüyor muyum? Kararsızım. Çünkü birçok dalla da ilgileniyorum. Birkaç yerde modellik yaptım. Bu sektörde de ilerlemek istiyorum.”
“BUNUNLA DA SAVAŞIRIM DEDİM VE 2’NCİ KEZ KAZANDIM”
İki kez kansere yakalanıp ikisini de yenmeyi başaran 22 yaşındaki Ahmet Emir İkna ise “Kansere 20 yaşındayken yakalandım. 2 yıldan beri bu savaşı veriyorum. İlk tanım benim BALL’idi, Sadece ağrılarım vardı ve o şekilde hastaneye gitmiştim. Kanlarıma bakıldı ve değerinin düşük olduğu öğrenildi. Sonra biyopsi sonucunda tanı koyuldu. Bunu yendim. Fakat 10 ay sonra ise milyonda bir olan bir şeyle karşılaştım. Tekrardan TALL olarak vücudumda kanser hücresi bulundu. Profesörler çok şaşırdı. ‘Bu imkansız bir şey’ dediler. Ben de dedim ki ‘hiç sorun değil, bununla da savaşırım, buna tekrardan yenebileceğime inanıyorum’. Çok şükür 55 gün oldu ve ben nakil oldum, 2’nci kez kazandım” dedi.
“HASTANEYE BESLENMEM İÇİN GEREKEN HER ŞEY GÖNDERİLDİ”
Tedavi sürecinden bahseden Ahmet Emir İkra sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hastaneye yatmıştım. Psikolojim çok iyi değildi o sıralarda. Arkadaşlarım bana LÖSEV’den bahsetmişti. Ben dedim ki neden olmasın? Ben başvuru yapınca 1 hafta içinde dönüş yaptılar. Düşünsenize sizi hiç tanımayan insanlar sanki sizden birisiymiş gibi sizinle konuşuyorlar ve yanınıza gelmek istiyorlar. Sizi görmek, size bir yardım etmek istiyorlar. Ben de tabii ki de böyle bir şeyi asla geri çevirmedim.
Yanıma geldiler. Çok güzel bir süreç geçirdik. Bu süreçte bizim proteinle beslenmemiz gerekiyor. Bunlar da çok ciddi anlamda gerçek masraflar. Ama LÖSEV her zaman yanınızda. Hastaneye dahi koliler geldi, protein kolileri, gıda kolileri, normal yardımlar… Canım sıkılmasın diye oyun dahi getirdiler. LÖSEV sadece çocuklara değil bütün herkese yardım etmekte.”