Alternatif müziğin sevilen ismi Sena Şener, Cadde Instagram hesabından canlı olarak yayınlanan ‘Melis Baştuğ ile Haftanın Konuğu’ programına konuk oldu.
İsyan, nefret ve aşk dolu; sözü ve müziği sana ait olan en yeni teklin ‘Benimle Yan’ şarkısının sound’unu nasıl buldun?
Aslında aklıselim olan hiç kimse ‘Benimle Yan’ gibi blues rock bir şarkı çıkarmaz çünkü dinlenmeyeceği çok açık. Ben piyasada böyle bir şarkıya hiç denk gelmedim. Çok alternatif bir sound, tercih edilen bir şey değil.
‘Feel’den sonra Mahmut Orhan ile tekrar bir araya geldiğin Efes Antik Kenti’nde çekilen ‘Fly Above’ klipini Hasan Kuyucu yönetti. Birlikte çok özel projelerde yer alıyorsunuz.
Dünya hiti olduğu söylendiğinde gerçekçi gelmiyor bekli ama şarkı 412 milyon kez izlendi. Bu arada biz zaten komşuyuz, bir gün kebapçıda karar verdik; kebap yerken ‘hadi beraber bir şarkı daha yapalım’ dedik. Tam üstüne düşünürken Türk Hava Yolları’ndan bir proje geldi. Turizm için Türkiye’yi tanıtacak bir reklam tanıtım filmi düşünüyorlardı. Bize anahtar kelimeler verdiler, ben de Mahmut’un gönderdiği bir altyapı üzerine ‘Fly Above’ şarkısını yazdım. İşin komiği aslında bunu şarkı olarak çıkarmayacaktık. Biz farkına varmadan bu reklam filmi dünyanın 15-20 ülkesinde yayına girmiş ve sürekli televizyonlarda dönüyor, biz de ‘tamam o zaman şarkıyı çıkaralım’ dedik.
Dünyanın en önemli antik şehirlerinden birisi olan Efes Antik Kenti, müziğin ve tarihin büyüsünü birleştiren en önemli antik kentler arasında yer alıyor.
Orası çok başka bir yer. Küçüklüğümden beri hep gidiyorum ve geziyorum, ama sınırlı bir bölgesinde geziyorsun. Klip olunca izin alıp giremediğin yerlere girebiliyorsun. Bir oda var, kapısı gerçek olan tek kapıymış. Orada hazırlandım düşündüm ve gerildim. Yer altında bir bölüm vardı, meşalem ile yürüdüm ve kendimi bir an gerçekten ‘Game Of Thrones’ çekimlerindeymişim gibi hissettim.
Müzik piyasasında artık kaliteden çok ‘şans’ önemli hale geldi. Müzik piyasasındaki en büyük şansın ne oldu?
Bunun üzerine derin bir yorum yapmak istiyorum. Öncelikle ben hem çok şanslıyım hem de o kadar şansızım ki. Yola ilk başladığımda çok şanslıydım çünkü hiç düşünmüyordum, sadece üreten, 20 saat bilgisayarın başında müzik yapan küçük kızdım. Bazı şeyleri hiç düşünmeden yaptığın zaman doğal akıyor. Projelerimi daha düşünerek ve profesyonel yapmaya başladığımda, daha az şanslı olduğunu gördüm. Düşünerek yaptığım şarkılarım biraz daha az fark edildi. Şans meselesi o yüzden doğru.
Hiç düşünmediğin bir şarkın insanların ilgisini çekti mi?
‘Ölsem’ ve ‘Dostum Değil Uykular’ çok karanlık ve içine dönüktü. Türkiye’de dinlenen şarkılara kıyasla ağır şarkılardı. Ama insanlar anladılar, çok hissettiler ve benimle gerçekten ‘Ölsem’ diye bağırmak isteyen ya da İnsomnia hastası, ‘Dostum Değil Uykular’ demek isteyen bir sürü insan varmış.
Melankolik şarkılarında duygu yoğunluğunu muazzam yaşıyoruz.
Edebiyatta kullandığımız bir terim vardır; ‘katarsis duygusu’. İnsanların duygu boşalımını yaşaması gerekiyor ki hayatlarına mutlu bir şekilde devam etsinler. Mesela, insan ‘Ölsem’ diye bağırmak istiyor. ‘Festivale geldiğinde o şekilde bağırınca belki içindeki intihara yatkın duygulardan kurtuluyor, duygu boşalımını yaşadığı için daha mutlu ve sağlıklı insan oluyor.
“Konserler ve sınavlar arasında mekik dokuduğum ve genelde uykusuz kaldığım maceramın sonuna geldim. İşte ailenizin İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyatçısı” yorumunda bulundun. Müzikal kariyerinde çok yoğun günler geçirdin, üstesinden nasıl geldin?
Bazı dönemler oluyordu ki turneye denk gelmiş, şarkı çıkmış, aynı zamanda sınav haftam. Sabah uçaktan inip sınava koştuğum zamanlar oluyordu. O dönemler biraz kafayı yemiştim ama bunları yaparken hayata karşı negatif duygu besleyecek zamanım olmadı. Çünkü o kadar çok çalışıyordum ki. Koç Üniversitesi gibi bir üniversiteden mezun olmak zordu. Zorlandığım dönemler oldu ama zor günler geçince gülümseyerek hatırlıyorsun.
İçinden geçtiğimiz salgın günlerinin senin için bir avantajı oldu mu?
Kendimle çok fazla zaman geçirdim. Müzik bakış açısı olarak kendinizle kaldığınız zaman kendinizi eleştirecek vaktiniz oluyor. Garip bir şekilde karantina döneminde ‘Teni Tenime, ‘Affetmem’, ‘Benimle Yan’ gibi daha enerjik şarkılarım çıktı. Biraz beyni ters çalışan bir insanım diyebiliriz.
Cem Adrian ile yaptığın düetin ‘Yine mi Yol’ hakkında neler söylersin?
Cem çok özel bir insan. Stüdyoya geldiği zaman kıyafeti ve duruşu ile tam bir İngiliz beyefendisi, hem de çok cana yakın ve içten bir insan. İkisinin bir arada olması bana çok asil geliyor. Mesela Cem’in şarkısının prodüksiyonunu ben yaptım. Kendi şarkısına ilk defa kendisi dışında birisi prodüksiyon yapmış. Bana böyle bir yakınlık ve samimiyet göstermesi aramızda çok güzel bir bağ oluşturdu.
Ergenliğini nasıl geçirdin?
İsyankâr bir tiptim. Geçmiş senelerde atarlı bir yanım vardı ama olgunlaştıkça ‘böyle olmak doğru değil’ dedim. Çünkü duygularımı dümdüz yaşamaya alışmıştım. Belki de şarkılara öyle aktardığım için sosyal hayatımda da bunun kabul göreceğini düşünüyordum ama bundan vazgeçtim. Ergenlikten çıktıkça o sinirimi ve keskin duygularımı yumuşattım.
Söz ve besteci olarak genç yaşta çok önemli işlere imza attın. Şu zamana kadar yayınladığın projelerin yüksek dinlenme sayılarına sahip. Özellikle ‘Sevmemeliyiz’ şarkın. Neden bu kadar çok sevildi?
Çok gerçek bir şarkıydı ve çok hissettiğim duyguları aktardım. Benim yansıttığım gerçek duygulardan, insanlar kendi gerçek duygularının yansımasını buldu. O yüzden bu kadar dinlendi. Aşk şarkısı mı? Bir otoriteye mi yazılmış? İsyan şarkısı mı? Kendimle mi konuşuyorum? Bunların hepsi yoruma açık olduğu için herkes şarkıda bir şeyler buldu.
Instagram’da çok güzel fotoğraflar paylaşıyorsun, ilginç yorumlardan hangisi aklında mesela?
Müziğimi yapmaya başladığımda 15-16 yaşlarındaydım. Daha sade ve çocuksu bir tarzım vardı, çiçekli elbiseler giyiyordum. Büyüdükçe genç bir kadın oldum. Tarzım, zevklerim ve kıyafetlerim değişti. İnsanlar kabullenmekte biraz zorluk çekiyorlar, güzelliği sadelik ve gülen bir kadınla eşleştirdikleri için. Estetik algılarına hitap edemediğimden eleştiri aldığım zamanlar oldu. Fakat hiç umurumda olmadı. Çünkü ben müziğimi de içimden geldiği gibi kıyafet ve makyaj seçimimi de içimden geldiği gibi yapıyorum.
Hiç cevap verdiğin oldu mu?
Senelerdir toplamda beş kişiye cevap vermişimdir. Bu yorumları ciddiye alıp cevap verirseniz sağlıklı bir beyine sahip olamazsınız. Müziğimi yapmaya başladığımdan itibaren zorbalığa çok maruz kaldım. 15-16 yaşındaki bir kız çocuğunun paylaştığı bir şarkıya küfürlü, aşağılayan yorumlarda bulunmak… O kişi onu ciddiye alabilir çünkü 15-16 yaşında. Ama zamanla insanların bunu başka niyetlerle yaptığını anlayıp almam gerekeni alıp, diğer her şeyi dışarda bırakmayı öğrendim. Yoksa zaten sağlıklı olamazsınız.