Okan Bayülgen, Fransa’da bulunduğu zamanlarda başına gelen eğlenceli bir olayı anlattı. Aynı zamanda seslendirme sanatçısı olan 57 yaşındaki oyuncunun anısı, sunucu İbrahim Selim ve stüdyodakileri kahkahalara boğdu.
“YURT DIŞINDA ÇOK İŞ YAPMAN TUHAF KARŞILANIR”
Sanatçı, “Yurt dışında insanlara ne iş yaptığını oldukça net bir biçimde açıklaman gerekiyor. Yaptığın bir sürü işi sayamazsın, yoksa seni mitomaniyle (yalan söyleme alışkanlığı) suçlama olasılıkları oldukça yüksektir. Bir gün Paris’te ayakkabı firması için fotoğraf çekimi yapıyoruz. Modeller geldi, çekim mekanı için de iki farklı lokasyon vardı. O günlerde ‘Shrek’ ilk filmiyle dünyada vizyona girmişti ve biz de bir noktadan diğerine giderken modellerden bir tanesi arabada ‘Shrek’i Fransız bilmem kim aktör seslendiriyor’ dedi. Ben de yol boyu hiç konuşmamıştım, bir anda ‘Türkiye’de Shrek’i ben seslendiriyorum’ dedim. Sessizlik oldu. ‘Vallahi hatta yakında ‘Garfield’ da vizyona girecek, onu da ben seslendiriyorum’ dedim. Gideceğimiz yere varınca modeller bir hışımla arabadan inip gitti. Şoför de arkasını dönüp ‘Siz ne yapıyorsunuz? Neden Shrek’i, Garfield’ı seslendiriyorum diyorsunuz?’ dedi. Şaşırdım kaldım. Çünkü bizdeki gibi sanatçıların çok yönlü olması, birden fazla iş yapması yabancılar tarafından kaldırılabilir bir şey değil. Kesin yalan söylediğini, dolandırdığını ya da ahlaksız bir teklifte bulunmak için bunları söylediğini düşünüyorlar. Tek bir iş yani ne yapıyorsan onu söylemen gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“DÜNYAM BAŞIMA YIKILIYOR”
Okan Bayülgen, “Hiç müthiş bir aşk acısı çektin mi?” sorusuna, “Çok, her kadından. Ben psikiyatra da gittim. Sevilme arzusu işte, bırakınca dünyam başıma yıkılıyor” yanıtını verdi.
“EN FENA ŞEY SENİ SEVEN BİR İNSANA EZİYET ETMEK”
Ünlü oyuncu, “Daha odun bir insan olmak isterdim. İnceliklerden uzak olayım falan filan gibi şeyler, ama olmadı. Kompleksler, çocukluktan kalan yani hepimizde olan ‘Beni sevmeyecekler mi, beni çocukken neden evde bırakıp gittiler’ gibi ıvır zıvırlar yüzünden. Bütün bunlar toplanınca hayatta sevdiğin kişi kimse bütün bu olanlar ona patlıyor. Yıllar içerisinde kendimi olgunlaştırıp bunlardan kurtulmaya çalıştım. Çünkü en fena şey seni seven bir insana eziyet etmek. Dolayısıyla bunu yapmamak için kendimi donatmaya, durdurmaya çalıştım. Sanıyorum ki biraz olsun başarabildim” şeklinde konuştu.
Bayülgen, “Hakikaten sizi seven bir insanı düşünün; seni sevmiş yani ne suçu var? O seni sevmiş, seni korumak, gözetmek istiyor ya da hastalanırsan üzülüyor. Başkasının umurunda değilsin ki. O seni seviyor niye ona eziyet ediyorsun? Bu vesileyle kendimi ehlileştirdim, son 10 senedir de uslu bir çocuk olduğumu düşünüyorum” dedi.
“YAŞARKEN HİÇBİR ARKADAŞIMA ‘EN İYİ ARKADAŞIMSIN’ DEMEDİM”
“En yakın arkadaşının en yakın arkadaşın olmasının üç sebebi nedir? sorusu üzerine sanatçı, “Beni aramaması, onu fazla görmemem ve ölmüş olması diyebilirim. Yani yaşarken hiçbir arkadaşıma ‘En iyi arkadaşımsın’ demedim. Ama ölmüş olması çok büyük bir kazanç, samimi söylüyorum bunu. En azından dondurabiliyorsun yani sana bir kazık atmadan, saçma sapan bir şey söylemeden veya onunla ilgili herhangi bir hayal kırıklığı yaşamadan hafızanda öyleye kalabiliyor. O yüzden en yakın arkadaşlarım genç yaşta ölen arkadaşlarım. Ben öldüğüm zaman da birilerinin en yakın arkadaşı olacağım” açıklamasını yaptı.