Sanatçı Hülya Koçyiğit’in sunduğu “Film Gibi Hayatlar” adlı programın bu haftaki konuğu makyaj sanatçısı, şarkıcı ve oyuncu Suzan Kardeş oldu.
Kosova doğumlu olan ve küçük yaşta ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç eden Kardeş, “Bize, Türk gibi yaşamamız öğretildi Kosova’da. Benim birinci albümümün kitapçığında, ‘Ben beş yüz yıl bir camiyle Müslümanlığımı, bir tek Türk okuluyla Türk’lüğümü korudum’ yazar. Biz orada ufak bir grubuz sonuçta. Kolay olmadı. Ağabeylerime, dedelerime kolay olmadı. Bizim şansımız kendi vatanımıza geldik. Çok daha mutlu geçti günlerimiz” diye konuştu.
“GÜZELLİK SALONUNDA ÇIRAK OLARAK BAŞLADIM”
Küçük yaşta çalışmaya başlayan Suzan Kardeş, mesleğe başlama hikayesini, “Önce burada okula almıyorlardı. Tekrar başka ülkeden geldiğim için birinci sınıfta başlamam lazımdı. Ben orada Türk okulunda okuduğum için evraklarımı Ankara’ya gönderdiler ve ben direkt Türk okuluna, burada üçüncü sınıftan başladım. Ağabeylerim askere alındı. Babam yalnız kaldı ve ben okul çıkışları babama yardım etmeye gidiyordum dükkana. Sonra teyzemin güzellik salonunda çırak olarak çalışmaya başladım. Bu arada İngilizce kurslarına başladım. Sonra Lisa Tuna ile tanıştım. Şan Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım. Böylece camiaya dahil oldum” sözleriyle anlattı.
“TÜRKAN ŞORAY, ‘GEL, BENİM KAŞIMI AL’ DİYECEK”
“Türkiye’ye ilk geldiğimde çıraktım. Kaş yapıyorum, kaş almayı öğrendim. Sadece kaş almama izin veriyorlar. Ben de o sırada Türkan Şoray’ın bir film haberini gazetede görüyorum. Hayal ediyorum. ‘Ben oradan geçeceğim. Türkan Şoray, ‘Gel, kaşımı al.’ diyecek ve ben ünlü olacağım. Kaşını alacağım Türkan Şoray’ın. Saçma bir hayal kuruyordum” diyen Kardeş, mesleğini çok sevdiğini söyledi.
“Ben setlerde olmak istiyorum devamlı. Hiçbir jenerasyonu kaçırmak istemiyorum” şeklinde konuşan ünlü isim, kendisine hiçbir zaman zaman oyuncu veya şarkıcı demediğini ve görevini yaptığını belirtti.
“ALLAH BANA BECEREBİLME GÜCÜ VERMİŞ”
Suzan Kardeş, “Benim koltuğuma oturup, yıllarca tiyatro okumuş, oyunculuk okumuş kişiye makyaj yaparken o heyecanı görüyorum. Emeğini görüyorum. Bir tarafta şarkı söyleyen kişinin benim makyaj koltuğuma oturduğundaki heyecanını görüyorum. Ben onlarla kendimi bir tutamam. Ben oradaki emeği görüyorum. O yüzden de ben bunları bana verilmiş hediyeler olarak görüyorum. Allah da bana becerebilme gücü vermiş ki ben beceriyorum. Ben hiçbir zaman kendime oyuncu demem, görevimi yaparım. Şarkıcı demem, görevimi yaparım ama çok güzel şarkı söylüyorum. Çok eğlendiriyorum. Yönetmenler bana güveniyor. Çok güzel teklifler geliyor. Böyle olunca diyorsun ki; ‘Ne mutlu bana…’ Güzel hatıralar bırakıyorum” dedi.
“ORASI YATAK ODAMIZ”
Makyaj odasını, “Orası başka bir dünya. Benim oyuncum mutlu olduğu zaman kamera karşısında yansıyor. O yüzden makyaj odamı neşeli, keyifli hale getiriyorum. Orada oyun da oynarsın, müzik de dinlersin, orada eğlenirsin…” cümleleriyle anlatan Suzan Kardeş; makyaj odasını, kendileri ve misafirleri için, “Yatak odamız” diyerek, tanımladı.
“BELGESEL BIRAKMAK İSTİYORUM”
Odadaki hikayeleri kitaplaştırmakla ilgili bir düşüncesinin olup, olmadığı sorusu üzerine Suzan Kardeş, “Kendi kendime evde çekiyorum bunları. Bir duvar oluşturdum kendime. O duvarda bir şey çiziyorum ve her hikayede bir şey daha çiziyorum. O duvar renklenecek. Duvardaki çiviye bir resim asıyorum ve o resmi anlatıyorum. Benim hayatıma giren bütün oyuncuları ve o resmin hikayesini ya da o kişiyle ilgili bir şey anlatıyorum. Üç, dört dakikalık bir şey. Bunu birisi bir film çeker ya da bir şey yapar ya da bir belge olsun diye yapıyorum. Benim derdim dedikodu yapmak değil. Benim derdim bir belgesel bırakmak, bütün hayatıma giren herkese…” açıklamasını yaptı.
“HERKES BİRBİRİNE BENZEMEYE ÇALIŞIYOR”
Makyajla ilgili düşüncelerini paylaşan sanatçı, “Çok sevmem güzellik makyajını. Sevmezdim. İş için güzelleşmesi gerekiyorsa ‘İlle de onu değiştireceğim’ gibi bir derdim yok. Çünkü ben insanın kendinin var olan güzelliğini ortaya çıkarmaya varım. Yani birinin kaşı, gözü güzeldir. Birinin gözü, birinin burnu… Herkes güzel mi olacak? Böyle bir kaide var mı? Karşı değilim estetiğe. Hiç değilim. Yapsın insan kendine. Moral oluyordur belki ama biri olmaya çalışma. Kullanalım ama her yerine yaptırmanın alemi yok. Şimdi mesela sanat dünyasında yaşlı aranıyor. Yaşlı insan yok. Anne, anneanne, genç kız, çirkin, kötü bakışlı lazım. Karakter lazım. Karakter bulunamıyor. Herkes birbirine benzemeye başlıyor. Gerçekten çok zorlanıyorlar ama bu da geçecek” şeklinde konuştu.