‘Ah Güzel İstanbul’ isimli 1966 yapımı ilk filminde Sadri Alışık ile kamera karşısına geçen, Türk sinemasının efsaneleri Kemal Sunal, Ayşen Gruda, Fatma Girik, Kadir İnanır, Şener Şen, Adile Naşit, İlyas Salman, Nevra Serezli, Tarık Akan ve Türkan Şoray’la birlikte rol alan Erdal Özyağcılar, ’40’ programında çarpıcı açıklamalar yaptı.
“HER SETİM ÇOCUK BAHÇESİ”
Sanatçı, “Sinema filminde başrol alamamak içinizde bir ukde mi?” sorusunu, “Hayır. Rolün büyüğü de vardır, küçüğü de vardır ama rol benim çocuk bahçeme uyuyorsa zaten orada çok mutlu oluyorum. Benim her setim bir çocuk bahçesi, öyle bir hevesle gidiyorum ve sette çok mutlu oluyorum. O dönemde Türk sinemasını Anadolu’daki sinemacılar idare ediyordu. Beş tane sineması olan parasını alıp gelirdi, ‘Bana şu şu oyunculu film yap’ derdi. Ne yapsın buradaki adam da? Düzen buydu. Mesela Şener Şen, Ertem Eğilmez’i benden daha önce tanıyordu. O zaman sıra vardı, sıra onda. İlle de başrol oynamakla ilgili sorunum olmadı” şeklinde cevapladı.
Kariyerinde birbirinden değerli oyuncularla aynı projede yer alan Özyağcılar, “Bu isimler arasında tekrar bir film çekebilseydik dedikleriniz var mı?” sorusuna, hiç düşünmeden “Hepsiyle” karşılığını verdi.
“KEMAL’İN GARİP BİR HAVASI VARDI”
73 yaşındaki sanatçı, “Erdal Özyağcılar’ın üzerinde en çok hangi oyuncunun izi var?” sorusunda, “Kemal, Kemal’le çok sevişirdik. Aralarda kostümlerimizle Beşiktaş’a köfte yemeğe kaçardık. Bayağı cimriydi, kimseye içki falan ısmarlamazdı, bir tek bana ısmarlardı. ‘İki duble benden, üçüncüsü yok’ derdi. Kemal’in garip bir havası vardı; daha farklı, içe dönük, samimi. Oyunculuğu da çok iyiydi. Kemal diyelim, Kemal Sunal” ifadelerini kullandı.
“ERKEKLER FELAKETTİR, İÇTEN PAZARLIKLIDIR”
Kalabalık bir ailede büyüyen usta oyuncuya, “Erdal Özyağcılar’ı kadınlar mı yönetiyor?” sorusu da yöneltildi.
Oyuncunun bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Evet. 8 Mart Kadınlar Günü beni yöneten kadınlara ve tüm kadınlara uğurlu ve mutlu gelsin. Ben kadınlara kendimi teslim etmekten çok mutluyum. Çünkü kadınlar erkeklerden farklı, onlar Marslı. Duyguları, beyin matematikleri farklı, iyilik kötülük düşünceleri, yardımseverlikleri farklı. İçten pazarlıklı değiller asla. Erkekler felakettir, içten pazarlıklıdır. Dişi oldukları için o analık duyguları var ya, o işte fark yaratıyor. Biz bilmiyoruz ki o duyguyu. Bebeğin ilk doğduğun an baba da seviniyor, belki annenin sevincinin 4’de biri değildir. Üç kağıt mı yapıyor, hayır, o kadar duyabiliyor. Erkeklerin burnu koku almıyor, hayatı koklayamıyor, koku özürlü. Ama kadın öyle değil, acısı, şefkati, hayatla olan ilişkisi çok farklı. Ben kendi ailemde bunu küçük yaşta hissettim. Kadınlar dünyasında büyüdüğüm için, beni kadınlar yönettiği için hep onlarda bana geldiği için, benim için kadınlar.”