Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 16 Kasım 1945 yılında Londra’da kuruldu. Türkiye UNESCO sözleşmesini 1946 yılında imzaladı. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu ise 25 Ağustos 1949 yılında faaliyete geçti. Dünya Mirası Listesi’nde, Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen bin 154 miras yer alıyor. Bunlardan 897’si kültürel, 218’i doğal ve 39’u karma (doğal ve kültürel) miraslar. Türkiye’nin bu listede 17’si kültürel, 2’si karma olmak üzere 19 miras alanı bulunuyor.
GEÇİCİ LİSTEDE 84 ESER VAR
Ayrıca bu listeye önerilmesi öngörülen ancak henüz adaylık süreçleri tamamlanmayan miraslardan oluşan Geçici Liste bulunuyor. Geçici liste üye devletler için ulusal bir envanter niteliğinde olup, asıl listeye başvurulacak olan alanlar bu listeden seçilerek belirleniyor. UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 179 taraf devletin bin 720 mirası yer alıyor. Türkiye’nin Geçici Listede ilki 1994 yılında sunulan ve son olarak 2021 yılında güncellenen şekliyle 77 kültürel, 4 karma ve 3 doğal olmak üzere toplam 84 mirası bulunuyor.
PROF. DR. BABA: UNESCO’NUN VARLIĞI ÖNEMLİ
UNESCO’nun kuruluş günü vesilesiyle açıklamalarda bulunan Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ece Ceylan Baba, “Mimari bizden önceki nesillerin nasıl yaşadığını, kültürlerini ve döneme ilişkin bilgileri belgeleyen en somut nesnelerden bir tanesidir. Ayrıca geçmişe ait bilgilerin sonraki nesillere nakledilmesi açısından da oldukça önemli bir misyona sahiptir” dedi.
Baba “Ülkemizin kurulu olduğu coğrafya, bu bağlamda kadim bir geçmişe ve eserlere sahip olup, özellikle Anadolu’da insanlığa dair yerleşik yaşama ilişkin kalıntılar açısından oldukça zengindir ve bu eserlerin UNESCO tarafından dünya mirasına dahil edilmiş olması, evrensel ölçekte tanınması bizler için önemlidir. Sadece ülkemiz için değil, dünya insanlık ve mimarlık tarihi için oldukça önem taşıyan bu kadim eserlerin korunmasına ilişkin çağdaş yaklaşımları benimseyen UNESCO’nun varlığı çok önemlidir” diye konuştu.
OKAR: MİRAS LİSTESİNE GİRMEK İÇİN 10 KRİTER VAR
Aynı üniversiteden restorasyon uzmanı mimar Eren Okar ise “UNESCO dünya genelinde çok kıymetli bir iş yapıyor. İnsanlar, devletler arasında ilişkileri kurmak açısından büyük bir öneme sahip. 6 tane kültürel 4 tane de tabiat varlıklarına yönelik kriteri var. En son Arslantepe’nin listeye dahil edilmesiyle 19 tane alanımız miras listesine girdi. En çok doğal ve kültürel mirasa sahip 20 ülke içerisinde 16’ncı sıraya çıkmış durumdayız.Bu 20 ülke dünya genelindeki doğal ve kültürel mirasın yüzde 52’sine sahip. Biz de 19 eserle yüzde 1 gibi bir paya sahibiz” dedi.
Okar “Bizdeki listeye dahil olan eserlere baktığımız zaman genellikle antik dönemden kalma, coğrafyamızdan yer alan antik kentler, arkeolojik alanların yanı sıra, İstanbul’un Tarihi Alanları, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Bursa ve Cumalıkızık, Safranbolu gibi kent parçalarının olduğu, mimarlık üzerinden tarifleyebileceğimiz geçmişten gelen yaşantıyı bize anlatabilecek, örnekler verebilecek alanlara sahibiz” diye konuştu.
LİSTEYE GİREN ESERLER EVRENSEL DEĞERE SAHİP OLUYOR
Listeye giren eserlerin dünya halklarının ortak mirasa dönüştüğünü aktaran Okar, “Eserler evrensel değere sahip oluyor. Dünya genelinde eserler sayesinde ülkenizi hiç bilmeyen insanlar bile sizi duyuyor, bilgi sahibi oluyor. Dolaylı yoldan ülkenin reklamı yapılıyor. Çünkü listede yer alan alanlar turist çekmenizi de sağlıyor. Yurt dışından insanlar o alanlara bakmak için ülkeye geliyor. Listeye girmiş olmak orada daimi kalacağınız anlamına gelmiyor. Kriterlerin dışına çıkarsanız listedeki yerini kaybedebilirsiniz” dedi.
Eren Okar “Kentleşmeye veya başka bir nedene bağlı olarak kültür mirasının çevresinde zarara neden olmak, listeden çıkabilme riskini barındırıyor. Geçici listede yer alan alanlar risklerden arınıp, adaylık koşulları yerine getirdiği zaman kalıcı listeye geçebiliyor. Dolayısıyla elimizdeki alanlara iyi bakmamız gerekiyor” diye konuştu.
KÜLTÜR TEMELLİ YATIRIM YAPMALIYIZ
Türkiye’deki kültür varlıklarının koruma uzmanlarınca korunduğunu söyleyen Okar, “Tarihi eserlere ve kültür varlıklarına hassasiyetimiz var. Tabi ki arada aksaklıklar yaşanıyor ama bu korunmadığını göstermez. Eserleri daha iyi korumak için yatırımlarımızı kültür temelli yapmalıyız. Listeye girdikten sonra eserler sadece bizim olmaktan çıkıyor. Bütçe ayırıp, sürdürülebilir olması için plan yapmak gerekiyor” dedi.
Eren Okar “Evrensel bir değer taşıyor olması önemli bir kriterdir. Mesela Efes Antik Kenti büyük bir evrensel değer taşıyor. Herkes tarafından kabul görüyor. İnsanlık tarihinde belli bir döneme veya gruba ait özel bir durumu belgelemesi, o bölgeye, döneme ya da tarihin o sürecine ait iz taşıyor olması gibi kriterler var” diye konuştu.
Restorasyonun gerekliliğine dikkat çeken Okar, yetkin olmayan kişilerin restorasyon sürecine dahil olmaları, buna para kazanılacakmış gibi yaklaşmaları nedeniyle problemler olduğunu ifade etti. Okar,restorasyonun uzmanlar tarafından yapılması ve denetlenmesi gerektiğini dile getirdi.
UNESCO’NUN TARİHİ
Londra’da 1-6 Kasım 1945 tarihlerinde bir eğitim ve kültür kurumu kurulması için Birleşmiş Milletler Konferansı (ECO/CONF) düzenlendi. Konferans, gerçek barış kültürünü oluşturacak bir kurum kurmaya karar veren kırk dört ülkenin temsilcilerini bir araya getirdi.
Konferansın sonunda otuz yedi ülke Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nu kurmuştur. 16 Kasım 1945 tarihinde imzalanan UNESCO Kuruluş Sözleşmesi yirmi ülkenin onamasının ardından 4 Kasım 1946 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yirmi ülke: Avustralya, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler, Brezilya, Çekoslovakya, Çin, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Fransa, Güney Afrika, Hindistan, Kanada, Lübnan, Meksika, Mısır Norveç, Suudi Arabistan, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan.
UNESCO Genel Konferansının ilk oturumu, oy hakkına sahip 30 hükümetin temsilcilerinin katılımıyla 19 Kasım – 10 Aralık 1946 tarihleri arasında Paris’te gerçekleştirildi.