Konuk Yazar: Emel Seçen
Ne Gedikpaşa Tiyatrosu, ne Ayfer Feray, 1987 yangınıyla kül olan Şan, Dormen ve Kenter, artık eskisi gibi. Hatta Atlas Pasajı içinde Muhsin Ertuğrul’un 1951 yılında kurduğu Küçük Sahne. Bir tek, Ses (Orta Oyuncular) Tiyatrosu, Ferhan Şensoy ile ses veriyor, yıllarca korudu kolladı orayı. Ne Altan Karındaş ve Arkadaşları, Yeşil Sahne, Azak Tiyatrosu ne Gazanfer Özcan & Gönül Ülkü. Yok! Sanki hiç olmamışlar gibi…
Elde avuçta kalan, tam köşe başımızda Çevre Tiyatrosu. Parası olan, sanatı İngiltere’de tiyatro izlemek ile ölçerken, Türkiye’nin zor dönemlerinde 70’li yıllarında, Karadenizli bir müteahhit ne AVM ne iş merkezi, tiyatro salonu yapar; Çevre Tiyatrosu. Altan Erbulak, Haldun Dormen Tiyatrosu’nda çok güçlü bir kadro ile oyun sergilerken yoldaşı Metin Serezli ile ayrılmaya karar verir. Yıl yetmişler, tiyatro yapmak zor, Milliyet’teki “Taş Arabası” köşesinden bir ilan verir Erbulak: “Elinde, tiyatro binası olmaya yarayacak birileri varsa, bana başvursun”. Karadenizli müteahhit Hasan Zengin gelir: “Elimde tiyatro binası yok, ama istersen yaparım!” der. Hasan Zengin, Altan Erbulak’a Kocamustafapaşa’da bir arsa gösterir. “Burası iyi mi” diye sorarken toprağın üzerine bir çarpı işareti yapar, “işte tiyatronun tam ortası burası olacak.” Ve Altan Erbulak’ı köşedeki kahvede tavla partisine davet eder. İkisi tavla oynarken iki kocaman dozer gelmiş arsayı kazmaya başlamıştır bile! İkisi tavla oynamaya o gün akşama kadar ve daha sonraki günlerde devam ederken tiyatro binası da yükselmeye başlar! 2 ay sonra kaba inşaat bitmiş, tiyatronun tavanının betonu bile dökülmüştür! Altan Erbulak bu macerayı gazetedeki sütununda yazarken Metin Serezli ile ceplerinde 25 kuruş bile yoktur. “Hasan Ağabey, niçin yapıyorsunuz bütün bunları? Herhalde bu işten çok para kazanacağınızı sanmıyorsunuz değil mi” diye sorar. Aldığı yanıt: “Her şey para değildir. Bu çevre bana çok şey verdi. Buraya geldiğimde hiçbir şeyim yoktu. Buralara evler, apartmanlar, binalar yaptım ve şimdi çevreye teşekkür olarak bir ‘tiyatro’ yapıyorum. Fena mı?” olur.
BİR LİRALIK KONTRAT
Altan Erbulak anlatmaya devam eder: “Eylül ayının ortalarında, “tiyatro binamızın” hemen hemen her şeyi tamamlanmıştı. Koltukları, perdesi, ışıkları, soyunma odaları, hatta, gene Hasan Ağabey’in deyimi ile “dedikodu odası” bile hazırdı. İşte Kocamustafapaşa’da bir tiyatro vardı artık. Adını, “mahalle” sözcüğü çok Arapça olacağından, “ÇEVRE TİYATROSU” koydum.
Biz “beş kuruş” harcamamıştık, her şeyi Hasan Ağabey yapmıştı. İş kontrata geldi dayandı. Korka korka sordum. “Hasan Ağabey, kontrat?”
– “Ne kontratı. Biz birbirimize söz vermedik mi? Bir kâğıt parçası sözümüzden kıymetli mi?”
– “Aman Hasan Ağabey, elektrik için gerekli bu. Şimdi söyle bana, aylık kaç para kira yazayım?”
– “Ne istersen onu yaz.”
– “Olur mu? Bana kalırsa ben ‘1 Lira’ yazarım.”
– “Yazmazsan şerefsizsin.” Ve “1 Lira” yazdım kontrata. 1971 yılının ekim, kasım, aralık aylarında koskoca tiyatro binasına ayda “1 Lira” kira ödedim.”
Kandemir Konuk’un yazdığı, ilk oyun Yüzsüz Zühtü, Metin Serezli (Deve Hasan), Altan Erbulak (Piç Nuri) izleyen seyirci sayısı ile elli bini bulacaktır. Tam sekiz yıl full geçen dönem, seksen darbesinin ayak sesleri ile bozulur ve bir gece artık rutine dönüşen dükkân, kahvehane silahlı taramalar sonucu bu güzel insanlar burayı terk eder ve tekrar Haldun Dormen Tiyatrosu’na geçerler.
O dönemde, Suna Keskin dahil olmak üzere Hulusi Kentmen, Adile Naşit’i ilk kez yan yana görmüş, sahnede Füsun Erbulak, Ayşen Gruda, Hadi Çaman ve Bodrum’daki Pencere adlı oyunla beni küçük yaşımda büyüleyen Yıldız Kenter’i ilk kez, o sahnede izlemiş biriyim, onların peşlerinden Levent Kırca, Nejat Uygur, Lale Oraloğlu geldi, geçti… Rüzgâr gibi…
Çocuk dünyanızda, sanatın tiyatro alanını bu devlerden öğreniyorsunuz. Sağınıza bakıyorsunuz, yer yok ilave sandalye. Dışarı çıkıyorsunuz, Çevre Tiyatrosu, pasajın içinde babacan tavrı ve masası üzerinde tespihi, güleç yüzüyle Hasan Zengin. Biraz ilerliyorsunuz yazlık ve kışlık olmak üzere topu topu üç sokaklık mekânda sekiz sinema salonu. Çevre Tiyatrosu, Işıl Kasapoğlu ile yeniden ayağa kalkmıştı. O gün bugün kaynıyor, Semaver Kumpanya.
Altmış yılda ne kadar geriye düştüğümüzü belki anlatabildim sizlere, Dünya Tiyatro Günü Kutlu Olsun! Yürekleri sanat aşkı ile dolu gerçek gönül zenginlerini bulmak ümidi ile.