Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenen ve ilk Türk operası olma özelliği taşıyan “Özsoy” tarih ve mitoloji arasında bir köprü kurarken, Anadolu’dan da izler taşıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle hazırlanan ve ilk kez 19 Haziran 1934’te Ankara Halkevi’nde sahnelenen eser, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin aynı yıl Türkiye’ye yaptığı ziyarete dayanıyor.
YERLİ VE MİLLİ OPERA ÜRETİMİ HEDEFLENİYOR
Gösteriye ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün, konsere ilişkin çok heyecanlı olduklarını belirterek, “Geçtiğimiz sezon Cumhuriyetimizin çok önemli eserlerine imza attık. Repertuvarın önde gelen birçok başyapıtını seslendirme imkanına eriştik. AKM içerisinde İDOB’un yapısını, seyirci ve tanıtım açısından çok önemli bir seviyeye getirdik. Burası bir vitrin özelliği taşıyor. Uluslararası boyutta önemli opera ve bale otoriteleri artık AKM’de İDOB’u takip ediyor. Bu bizim için çok önemli.” dedi.
Akgün, Türkiye’de opera ve bale yapısının Özsoy operasıyla başladığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Cumhuriyet döneminin müzik yeniliklerinin ilk ürünü olarak önümüze çıkıyor. Genel müdürümüz Tan Sağtürk’ün vizyonuyla milli ve yerli eserlere özel ilgi gösteriyoruz. En büyük hamlelerimizden bir tanesi, Türkçe sözlü opera, operet, müzikal ve aynı zamanda Türkçe librettolar. Anadolu medeniyetini veya Türklüğümüzle alakalı tarihteki ögeleri anlatan baleler, operalar üretilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bu bizim birinci hedefimiz. Bununla birlikte evrensel alanda, uluslararası boyutta da teknik imkanlarımızla ve kadromuzla dünyadaki başyapıtları da güzel ve kaliteli bir şekilde sahnelemeye çalışıyoruz.”
“DÜNYAYI BİR OLARAK KAVRAMAMIZIN EN ÖNEMLİ SANATSAL YOLU OPERA”
İran şahının Ankara ziyaretinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün, İran ve Türk halkının kardeş olduğunun altını çizmek ve bunu bir eserle göstermek istediğini aktaran Akgün, Özsoy operasının bu amaçla ortaya çıktığına dikkati çekerek, “Burada Atatürk’ün anlatmak istediği, İran ve Türk kültürleri birdir, aynı karından çıkmıştır. Daha da genelden bakarsak, Ahmet Adnan Saygun tasavvuf kültürüyle birlikte başka bir mesaj da veriyor. Eserin sonlarına doğru Yunus Emre’den de bir metinle tasavvufi algılar ve yaklaşımlar var. Bunlar bizim kültürümüz ve Anadolu’nun içerisindeki temel ögeler. Bu bağlamda da çok önemsiyoruz bu eseri.” diye konuştu.
Akgün, herkesin kardeşlik teması içerisinde ve bir olma düşüncesiyle dünyayı kavraması gerektiğine işaret ederek, “Bütün dünyayı bir olarak kavramamızın en önemli sanatsal yolu da tabii ki opera. Richard Wagner’in ‘Gesamtkunstwerk’ yani bütünlüklü sanat eseri algısı, bizim ‘bir’ kavramımızla birleşiyor. Opera sanatı Anadolu kültürü içerisindeki ‘bir’ kavramıyla en çok örtüşen sanat dalı. Özsoy operası bu bileşimler ve ilk operamız olmasıyla 29 Ekim akşamı bize büyük bir gurur yaşatacak.” ifadelerini kullandı.
KONSERDE METİNLERE DİKKAT ÇEKİLİYOR
Özsoy operasının bir sahne eseri olduğunu vurgulayan Akgün, sözlerine şöyle devam etti:
“Normalde dekorlu, kostümlü sergilenen bir eser. Fakat biz bunu konsertant şeklinde yapıyoruz. Özellikle 29 Ekim’de sözlerin ön planda olduğu, insanların sadece sözlere ve anlatıma konsantre olduğu bir ortam yaratmak istedik. Çünkü Cumhuriyet’i kutlamak, aynı zamanda bu metinleri de iyi anlamakla daha anlamlı hale gelecek. Gösteriye gelen seyircilerimize özel olarak metinleri inceleyip gelmelerini veya eserden sonra bir daha okumalarını rica ediyorum.”
Akgün, koronun Mersin Devlet Opera ve Balesi koro şefi Anıl Aydın eşliğinde hazırlandığını söyleyerek, “Ayrıca orkestra şefimiz Hasan Niyazi Tura eşliğinde orkestramız çalışmalarını gerçekleştirdi. 200’e yakın sanatçının emek verdiği ve sahne üzerinde performans sergileyeceği bir şahesere şahitlik edeceğiz. O yüzden hepimiz çok heyecanlıyız. Operanın konser versiyonu şeklinde bir gösteri olacak. Ahmet Adnan Saygun ile Cemal Reşit Rey hocamızın sezon içerisinde Devlet Opera ve Balesi repertuvarında birçok eseri de yer alacak.” şeklinde konuştu.