Zeytinburnu Belediyesi’nin YouTube kanalı üzerinden çevrim içi de yayınlanan etkinliğin moderatörlüğünü Samed Karagöz üstlendi.
Etkinlikte Karagöz’ün sorularıyla, “İstanbul Bienalinin tarihi nedir?”, “Bugünün sanat dünyasında bienaller hala etkin mi?” ve “Bienaller düzenlendikleri şehirlere nasıl katkı sağlarlar?” konuları konuşuldu.
Bige Örer, İstanbul Bienali’nin 1987 yılından beri İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlendiğini belirterek, “Türkiye’de güncel sanat alanında çalışan ve üretimlerini gerçekleştiren sanatçıları, uluslararası sanat ortamıyla buluşturabilmek, dünyadaki üretimleri İstanbul’a getirebilmek ve bu alanda bir söz söyleyebilmek adına kurulmuş bir bienal diyebiliriz” dedi.
İstanbul’da bienalin düzenlendiği yıllarda çağdaş sanata ayrılmış bir müze olmadığına işaret eden Örer, İstanbul Bienali’nin aynı zamanda geçici bir müze işlevi de gördüğünü aktardı.
Örer, bienalin belirleyici özelliğinin, her zaman İstanbul ile yakın bir etkileşim kurmaya özen göstermesi olduğunu ifade ederek, “İstanbul, Venedik Bienali gibi sabit mekanlara sahip değil. İstanbul Bienali her dönem kentin içerisinde farklı yolculuklara çıkıyor. Bazı mekanlarla uzun soluklu iş birlikleri de gerçekleştirebiliyor ama İstanbul’un içerisinde hem kavramsal çerçeve hem de bienale davet edilen sanatçıların projelerine uygun olarak belirlenen bir rota çıkıyor” diye konuştu.
Bienalin, Türkiye’deki çağdaş sanat ortamına önemli katkısının olduğunun altını çizen Bige Örer, şunları kaydetti:
“Bienal, tüm dünyadan küratörler, müze direktörleri, sanat profesyonelleri, çeşitli kurum temsilcilerinin buradaki üretimi tanıması için önemli bir vesile oluyor. Bienalin bu yılki kavramsal çerçevesinden yola çıkacak olursak, bir tür tohumları ekmek daha sonra da bienale katılan sanatçıların ileriki yıllarda üretimlerinin de izlendiğini görüyoruz. Yeni üretimleri desteklemesi de önemli. Bir yandan da bilgi üretimine katkıda bulunuyor. Çünkü her bienalde kavramsal çerçeveyle ve sanatsal projelerle birlikte çeşitli sorular da gündeme geliyor. Cevabını doğrudan bienalin vermediği ama hep birlikte düşünmeye davet eden sorular için de bir tür bir öğrenme alanı olarak ifade edebilirim.”
Örer, bienalin ulaşabildiği izleyici kitlesinin çok geniş olduğunu, 17. İstanbul Bienal’inde ise bir tarım kavramı olan kompostu gündeme getirmek istediklerini vurgulayarak, “Tohumların aslında bütün kente serpildiği ve farklı gelişim anlarını bienalde görebileceğiz. Sistemsel kriz anlarında sanatın rolü de sorgulandı” değerlendirmesini yaptı.