Vokal ve piyano eğitmeni, şarkıcı, besteci, söz yazarı Ceyda Özbaşarel, aslında ilk eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çevre mühendisliği üzerine almış. Ardından Kocaeli Üniversitesi’nde piyano eğitimi alan Özbaşarel’in caz geçmişi ise katıldığı bir caz vokal atölyesine dayanıyor. 2005-2011 arası durmaksızın hem kendini geliştiren hem de sahnelere çıkmaya başlayan sanatçı, yılların birikimini “Madtime Stories” isimli bir albüme dönüştürdü. Things & Records etiketi ile yayımlanan 9 şarkılık albümde, 8 İngilizce, 1 Türkçe parça bulunuyor. Sözü ve müziği Özbaşarel’e ait olan albümün düzenlemelerinin bir kısmı Adem Gülşen’e, diğer kısmı ise Özbaşarel’e ait. Yani baştan sona kendi üretimi… Albümü dinleyince bu üretimin altındaki samimiyeti de hissediyorsunuz.
“Madtime Stories” albümünde Özbaşarel’e trompette Barış Doğukan Yazıcı, trombonda Taşkın Akarsu, gitarda Emre Tankal, piyano ve tuşlu çalgılarda Adem Gülşen, kontrbasta Enver Muhamedi, davulda Derin Bayhan, ukulele ve ıslıkta ise Başak Yavuz eşlik ediyor.
Deneyimli müzisyenle konuştuk.
– Bunca yıllık müzik kariyerinin ardından ilk albümün çıkması neden bu kadar zaman aldı?
Çevre mühendisliğini bitirdikten sonra, müzik bölümünü ikinci üniversite olarak okudum. Ve açıkçası Randy Esen ile çalışana kadar kendi sesimi bulamamıştım. Şarkı yazmaya ise Başak Yavuz ile 2014’te başladığımız, şarkı yazarlarına açık sahne sunan “bi’ şarkım var!” projesi ile başladım. Neden bu kadar sürdü? Eh gerçek bir müzisyen olmak en az 10 senenizi alır derler. İçime sinen şarkıları yazmak ve hak ettikleri gibi seslendirmek için bu zaman gerekliydi bence.
‘RUHUMU ORTAYA KOYDUM’
– Bir çırpıda dinlenen, dinlemesi keyifli bir albüm olmuş. Albümün yapım sürecinde nelere dikkat ettiniz?
Şarkıların ve müziğin istediği sound’a ulaşmak benim için önemliydi. Son derece içten yazdığım, hatta ruhumu ortaya koyduğum şarkılar. Müzikle ve benimle uyumlu müzisyenlerle çalışmak en önemlisiydi. Ne mutlu ki her biri de albümü kendi albümleri gibi sahiplendi.
– Siz daha çok konserlerde hayranlarınızla buluşuyorsunuz, pandemide kapanan müzik mekânlarının size etkisi nasıl oldu?
Çok üzücü bir süreç. Birkaç tane caz kulübümüz var ve ayakta kalmaları için elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Umarım pandemi bittiğinde ya da kontrol altına alındığında, bu güzel mekânlarda konserlere devam ederek hem dinleyicimizle hem müzisyen dostlarımızla buluşuruz.
‘EN BÜYÜK DARBE MÜZİĞE’
– Salgın sonrası müzik sektörünün durumuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Büyük müzik şirketlerine çok dokunacağını sanmıyorum ama mekân sahiplerinden garsonlarına, müzisyenlerden sahne çalışanlarına tüm müzik sektörü çok zor zamanlardan geçiyor. Maalesef müzik sadece eğlence aracı olarak görüldüğü için diğer insanların da pek umurlarında değil gibiyiz. Tabii tüm sektörler zorda fakat en büyük darbeyi müzik sektörü çalışanları aldı.
‘UMUT İÇİN SAVAŞAN ŞARKILAR BUNLAR’
– Albümdeki şarkılarda kadın cinayeti ve mültecilerle ilgili şarkılar var, bunlar nasıl ortaya çıktı?
Ortaya çıkmamaları mümkün değildi bence. Nereye kadar gözümüzü yumabiliriz etrafımızda, bazen yanı başımızda gerçekleşen olaylara? Haberlere şöyle bir baktığında ruhu yaralanan tek ben değilimdir, eminim. Hepimiz etkileniyoruz, adaletsizlikten, acımasızlıktan, empati yoksunluğundan, şiddetten. Ama sözler zaman zaman karanlık da olsa umut için savaşan şarkılar bunlar. Çünkü umut bittiğinde artık söylenecek söz de kalmaz değil mi?