Zeynep Aksoy – “Carmen” yeniden ama bu kez çok farklı bir anlatımla sahnede. İsveçli Johan Inger’ın koreografisini üstlendiği eserde hikâye bir çocuğun gözünden anlatılıyor. Tüm set bir eşkenar üçgenden oluşuyor ve bu üçgen içgüdüsel olarak bu sanat eserinde tasvir edilen evreni temsil ediyor. “‘Carmen’im yalnızca hikâyenin kadın kahramanına dayanmıyor, aynı zamanda Merimée’nin orijinalinde olduğu gibi, balemde, sevgilisinin özgürlüğünü kabul edemeyen, cehenneme inen bir yol açan Don José’nin aşk hastalığına odaklanıyor. ilkel içgüdüleri: tutku ve intikam” diyen Inger’le “Carmen’in yeni versiyonunu konuştuk.
Bir “Carmen” daha, bu kez dans olarak… Neden?
Spanish National Dance Company’nin o zamanki direktörü José Carlos Martínez bana geldi ve bir İspanyol gösterisi yapmamı istedi. Ben de böylelikle farklı çalışmalara bakmaya başladım ve “Carmen”de karar kıldım. Müzik de benim için en doğru seçimlerden biri oldu. Kendi adıma şunu da söyleyebilirim ki anlatı çalışması yapmak benim için bir ilkti. Bir anlatı ile tanışmak ve bir hikâye anlatmaya çalışmak benim için büyük bir meydan okuma oldu.
Sizce “Carmen”i önemli bir eser yapan nedir ve koreografiyi tasarlarken yaklaşımınız neydi?
Kendime, “Neden başka bir ‘Carmen’ yapalım ve ona ne katabiliriz?” diye sordum. Hikâyeyi okurken ne kadar şiddet içerdiğini fark ettim ve oldukça şaşırdım. Böylece, dramaturgumla kadın ve erkek arasındaki şiddet ile aile içi şiddete odaklanmaya karar verdik. Böylece “Carmen”e yaklaşımımız ve konseptimiz bu oldu.
Sizin versiyonunuzda öykü, bir çocuğun gözünden anlatılıyor ve tüm sahne eşkenar bir üçgenden doğuyor. Konseptinizi biraz açar mısınız??
Şiddete tanık olması için bir çocuğu oraya koymayı seçtik. Çünkü aile içi şiddet bir kez deneyimlendiğinde tekrarlanması muhtemel bir durum. Peki çemberin başı ve sonu nerede? Aile içi şiddet kavramıyla uğraşırken bunun önemli olduğunu düşündük. Çocuğun başlangıçta çok masum olması Don José’nin ilerleyişine, karanlığına ve davranışlarına tanıklık etmesi bu yüzden. Çocuk etkileniyor ve hikâye boyunca gittikçe daha da karanlıklaşıyor.
Bizet’nin operasından etkilendiniz mi?
Hayır, Bizet’nin operasından çok etkilenmedim. Elbette biz de işimize ufak tefek şeyler ekledik. Ama esas olarak Mary Maier’in kitabını takip etmeye çalıştık. Yani kitap bizim ana ilham kaynağımızdı.
Marc Alvarez’in orijinal müziğine yapılan koreografi, eserle bütünlük içinde olsa da, yine biraz farklı…
Yapmaya çalıştığım Marc Alvarez’in yeni müziğini kullanmaktı. Bunu biraz Don José’nin iç dünyasını, ve belki de karanlığını anlatmasıyla bağlantılı olarak kullanmaya çalıştım. Elbette prodüksiyonun cömert olması da önemliydi. Sanırım ilk perdenin çok renkli ve cömert olması için çabaladım. İkinci perdede ise hikâye daha karanlık bir yere doğru gidiyor.
Carmen yol, Don José yolcu
“Carmen”deki ana karakterleri nasıl kurguladınız? Merimée’nin romanındaki gibi sizin işinizin de Carmen’e değil Don José’ye odaklı olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Doğru, Mérimée’nin romanına odaklandım ve dolayısıyla Don José’nin değişimini takip ettim. Oyunda onu kariyerinin başında, orduda basamakları tırmanmaya çalışırken ve ardından Carmen ile tanıştığında takip ediyorsunuz. Dramaturji açısından konuşursak, Carmen gerçekten sessizken Don José’nin karakterinde büyük bir gelişme var. Carmen adeta bir yol. Bu yüzden, Mérimée’nin romanı gibi, Don José’nin yükselişini ve düşüşünü takip etmeyi seçtik biz de.
İzlerken flamenko gibi geleneksel İspanyol danslarının, klasik bale ve modern dansın müthiş bir armoniyle beraber çalıştığını gördüm. Koreografik yaklaşımınız/felsefeniz neydi ve dansçılar bunu nasıl aldı?
Dürüst olmam gerekirse ne kadar flamenko olduğunu bilmiyorum. Bazı teatral flamenko anları olduğunu düşünüyorum ama dil açısından o kadar emin değilim. Klasik dans olarak başlayıp sonrasında modern dans ile kariyerine devam etmiş biriyim ben. Yıllar boyunca, kullandığım ve kullanmaya devam ettiğim bir tür kelime hazinesi topladım koreografi dilimde. Bu yüzden, “Carmen” yapımında kullanabileceğim birçok dans stilinin bir ürünü olarak görüyorum kendimi. Dansçılar da malzemeyi almakta kesinlikle sorun yaşamadılar hatta onlara oldukça yakındı diye düşünüyorum. Bu yüzden keyifliydi ve onlara kendi sınırları içinde olmayan bir dilin empoze edilmesi söz konusu bile değildi.
“Asıl sorun karakterleri bulmak”
İşin doğum ve gelişme sürecini özetleyebilir misiniz?
Her sahneyi çok detaylı bir şekilde hazırladık. Stüdyoya girmek çok zevkliydi. Koreografi hazır değildi ama her sahnede ne söylemem gerektiğini biliyordum. Bu anlamda soyut çalışmadan çok farklıydı çünkü soyut çalışma daha çok bir süreçtir ve ilerledikçe bir şeyler keşfedersiniz. Ama her sahnenin ne olması gerektiği konusunda çok nettim. Bu yüzden benim için de büyük bir keşif oldu.
Koreografinizde dansçılar için zorluklar nelerdi?
Dansçılar için zorluk karakterleri bulmaktı çünkü çok spesifik ve yansıtması oldukça zor karakterlerdi. Bu nedenle, koreografi açısından bir zorluk yaşadıklarını düşünmüyorum. Daha çok “Carmen’imi nasıl bulacağım, Don José’mi nasıl bulacağım, bu çocuk olarak ben kimim?” gibi soruların cevaplarını bulmak zor bir süreçti.
Sahneye koyduğunuz eserden seyirciye geçmesini istediğiniz temel şey nedir?
Seyirci hem aydınlanmış hem de dokunulmuş ve etkilenmiş hissederek çıkabiliyorsa “Carmen”den, onlara ulaşmışım ve işimi yapmışım demektir.