Sotheby’s, Kasım ayında gerçekleşecek “Modern Akşam” müzayedesinde Harry F. Guggenheim koleksiyonuna ait üç sanat eserini açık artırmaya çıkaracak. Açık artırmaya sunulacak eserler arasında Alberto Giacometti’nin bronz heykeli “Bust of Diego”, Franz Marc’ın tablosu “Das Lange Gelbe Pferd” ve Paul Gauguin’in seramik eseri “La Femme noire” yer alıyor.
Bu üç eser, New York’taki sonbahar akşam müzayedeleri için duyurulan ilk eserler arasında yer alıyor.
“BIÇAK GİBİ KESKİN”
Alberto Giacometti’nin kardeşi Diego’yu betimleyen Bust of Diego isimli heykel, 1955 yılında döküm işleminden hemen sonra satın alındı ve o yıl İsviçreli sanatçının Guggenheim Müzesi’ndeki ilk sergisine ödünç verildi. “Bıçak gibi keskin” olarak tanımlanan bu heykelin tahmini değeri 10-15 milyon dolar arasında.
(Bust of Diego)
Franz Marc’ın sarı bir atı betimleyen renkli tablosu Das Lange Gelbe Pferd (1913), I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde yapıldı ve 8-12 milyon dolar arasında bir tahmini değere sahip.
(Das Lange Gelbe Pferd)
Paul Gauguin’in La Femme noire (1889) eseri ise sanatçının 1886 yılında Martinik Adası’na yaptığı bir ziyaretten sonra yapılmış bir seramik çalışması. Bir Martiniquais kadını ve kucağındaki erkek başını betimleyen bu eser, ilk kez kamuya açık bir satışa çıkıyor ve tahmini değeri 700 bin-1 milyon dolar arasında.
(La Femme noire)
RESSAM, ÇİZER, BASKI SANATÇISI
Varoluşsal yalnızlığı ifade eden, ince ve uzun insan figürleriyle tanınan İsviçreli heykeltıraş, ressam, çizer ve baskı sanatçısı Alberto Giacometti, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilmekte…
Sürrealizm, varoluşçuluk ve modernizm arasında köprü kurarak sanatı derin felsefi ve sembolik bir boyuta taşıyan Giacometti, 1901 yılında İsviçre’nin Borgonovo kasabasında sanatçı bir ailede doğdu. Babası Giovanni Giacometti de tanınmış bir post-empresyonist ressamdı.
Alberto Giacometti, 1922 yılında Paris’e taşınarak, Rodin’in öğrencisi olan heykeltıraş Antoine Bourdelle ile çalıştı. Bu taşınma, onu dönemin geniş Avrupa avangart sanat akımlarına maruz bıraktı.
1930’larda sürrealist hareketle ilişkilendi ve hayal gücüne dayalı, rüya gibi eserler üretti. Bu eserler, geleneksel temsil anlayışından uzaklaştı. Bu dönemdeki heykelleri, örneğin Woman with Her Throat Cut (1932), sürrealizme özgü psikolojik derinlik ve sembolik keşifler içermektedir.
(Alberto Giacometti)
SÜRREALİZMDEN KOPUŞ
1930’ların sonlarında sürrealizmden uzaklaşarak insan figürüne odaklanmaya başladı. Bu değişim, onun ikonik uzun figürlerinin gelişmesine yol açtı. Walking Man ve Standing Woman gibi heykelleri, hareket halinde ya da hareketsiz duran ince ve kırılgan figürlerdir. Bu figürler, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası endişe ve belirsizliği güçlü bir şekilde yansıtır.
(Diego Giacometti, Alberto Giacometti’nin hem kardeşi, hem modeli hem de asistanıydı.)
KAOTİK VE ABSÜRT BİR DÜNYADA…
Giacometti, Fransız varoluşçu filozoflar, özellikle Jean-Paul Sartre ile yakın bir ilişki kurdu. Sartre, Giacometti’nin çalışmalarını, kaotik ve absürt bir dünyada insan varoluşunun temsili olarak yorumladı. Sartre, Giacometti’nin sanatı hakkında yazılar yazarak, eserlerinin varoluşçu düşünceyle olan bağlantısını derinleştirdi.
Heykellerindeki ince, uzun formlar ve pürüzlü yüzeyler, figürlerin zamanla aşınmış ya da çevreleriyle mücadele eden bir görünüme sahip olmasını sağlar. Bu benzersiz yaklaşım, derin bir duygusal ifade ve varoluşsal düşünce sunar. Heykelin yanı sıra Giacometti, resim, çizim ve baskı çalışmaları da yapmıştır ve bu eserler de benzer bir içsel sorgulama ve minimalist stil içerir.
(L’Homme au doigt)
4.8 MİLYAR TL’YE SATILDI
Giacometti’nin eserleri, insan varlığı, yalnızlık ve ölümlülüğün keşfi konusunda modern ve çağdaş sanatta kalıcı bir etki bırakmıştır.
Heykelleri, sanat dünyasında büyük talep görmeye devam etmekte, müzayedelerde rekor fiyatlarla satılmaktadır.
Örneğin, bronz heykeli L’Homme au doigt, 2015 yılında 141.3 milyon dolara (4.8 milyar TL) satılarak o dönem için bir müzayedede satılan en pahalı heykel rekorunu kırdı.