20. yüzyılın önemli sopranolarından Leyla Gencer’in vefatının üzerinden 13 yıl geçti.
Gencer, 10 Ekim 1928’de Polonezköy’de Hasanzade İbrahim Çeyrekgil ile aslen Polonyalı olan Alexandra Angela Minakovska’nın çocukları olarak dünyaya geldi.
Köken olarak Safranbolulu olan Gencer, babasından hoşgörü ve insan sarraflığının yanı sıra annesinden ise asil duruşunu, olaylar karşısındaki tepkilerini, davranışsal özellikleri ile müzik tutkusunu aldı.
Gencer, Fransız bakıcısından Fransızca öğrendi ve böylece Fransız klasiklerini okumaya başladı. Çocukluğunda dünya edebiyatının, tiyatrosunun, müziğinin, sanat ve kültürünün her alanında geniş bilgiler edindi.
CEMAL REŞİT REY’İN ÖĞRENCİSİ OLDU
Babasını genç yaşta kaybeden Gencer, 18 yaşındayken İbrahim Gencer ile evlendi. Bu sırada eğitimine devam eden Gencer’i eşi kariyeri boyunca destekledi.
Notre Dame de Sion’da başladığı öğrenimini İstanbul İtalyan Lisesi’nde bitiren sanatçı, daha sonra bir süre Beyazıt Kütüphanesi’nde çalıştı.
Gencer, İstanbul Konservatuvarı’nda şan eğitimi aldığı sırada Reine Gelenbevi, Cemal Reşit Rey ve Muhittin Sadak’ın öğrencisi oldu.
Daha konservatuvardaki ilk eğitim gününde La Scala’da sahneye çıkmayı kafasına koyan Gencer, 1946-1949 yıllarında İstanbul Şehir Korosu’nda solo sanatçısı olarak yer aldı.
İTALYA’NIN ÜNLÜ OPERA SANATÇILARINDAN LOMBARDİ’YLE ÇALIŞTI
İtalya’nın ünlü opera sanatçılarından olan Arangi Lombardi, Ankara Devlet Konservatuvarı’na şan eğitimi vermesi için davet edilince Leyla Gencer, sanatçıyı kendisini dinletmek için ziyaret etti ve performansıyla hocayı etkiledi.
Lombardi, Gencer’in bu performansı üzerine onun konservatuvarı bırakarak, kendisiyle Ankara’ya gelmesini isteyince usta opera sanatçısı, İstanbul Konservatuvarı’ndaki eğitimini yarıda bıraktı.
Ankara’ya giden Gencer, Lombardi’nin yanı sıra İtalyan tenor Apollo Granforte, Adolfo Camozzo, Di Ferdinando, George Reinwald ve Domenico Trizzio’nun da öğrencisi oldu.
Leyla Gencer, 1949’da Ankara’ya gittiğinde, Devlet Tiyatrosunun başında Muhsin Ertuğrul görevdeydi ve opera da devlet tiyatrosuna bağlı olarak çalışmalarını yürütmekteydi. O dönemde operanın solist kadrosunda yer olmamasından dolayı koro sınavına başvurmak durumunda kalan Gencer, sınavı kazanarak ve koronun kadrosuna alındı.
KARİYERİNE “SANTUZZA” ROLÜYLE BAŞLADI
Kariyerine 1950’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Cavalleria Rusticana eserindeki “Santuzza” rolüyle adım atan sanatçı, İtalya’da da ilk kez bu rolle seyirciyle buluştu.
Birçok resmi devlet resepsiyonunda sahne alan Gencer, 1953’te ABD Başkanı Dwight Eisenhower için, Çankaya Köşkü’nde verilen konserde Henry Purcell’a ait “Didone” aryasını söyledi.
Gencer, yine aynı dönemde Fransız Parlamento Başkanı ve Dışişleri Bakanı için Faust operasının “Mücevherler” aryasını seslendirdi.
Leyla Gencer’in Ankara’daki yaşamı ve mesleki hayatı, 1953’te Türkiye ile İtalya arasında gerçekleştirilen kültür antlaşması neticesinde, Türkiye’nin kendisini Roma’da bir resital vermesi için görevlendirmesiyle farklı bir yön kazandı.
Bu resitaldeki performansıyla büyük bir başarı ve beğeni toplayan Gencer’i, RAI stüdyolarının genel müdürü ve müzik yönetmeni maistro Mairo Labroca sesini dinletmesi için Napoli’deki San Carlo Operası’na gönderdi.
Gencer, 1954’te Napoli’de “San Carlo Operası”nda rol aldı ve “Cavalleria Rusticana”da “Santuzza” rolünü yaz festivalinde oynadı.
MADAM BUTTERFLY OPERASI İÇİN BİR SENEDE YİRMİ ÜÇ KEZ SAHNE ALDI
“San Carlo Operası”nda “Yevgeni Onegin” ve “Madam Butterfly”da başrol oynayan Gencer, Napolili Türk olarak anılmaya başladı. O sene “Madam Butterfly” operası için 23 kez sahne aldı.
Gencer ayrıca “La Traviata”daki Violetta rolünü, Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki operalarda oynadı, uluslararası festivallere katıldı ve piyano eşliğinde resitaller verdi.
San Francisco’da rahatsızlanan Renata Tebaldi’nin yerine 1956’da “San Francesca de Rimini” operasında sahne alan Gencer, San Francisco Operası’nın bünyesinde 1957 temsil yılında “La Traviata” opera eserde “Violeta” karakterini oynadı. “Lucia di 74 Lammermoor” adlı opera eserinde ise Maria Callas’ın yerine “Lucia” rolünü üstlendi.
Gencer, 26 Ocak 1957’de Milano’da “La Scala Tiyatrosu”nda sahneye çıkma amacına ulaştı. Francis Poulenc’in “Les Dialogues de Carmelites” operasındaki başarısıyla primadonnalığa yükseldi.
Gencer, 1956 ile 1978’de ABD’de birçok opera temsili, resital ve konserde görev aldı. 1973’te Carnegie Hall’da oynadığı ve yorumladığı, Donizetti’ye ait “Caterina Cornaro” operası ABD’de ilk kez yorumlanması açısından önemli bir yer teşkil etti.
DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDE SAHNEYE ÇIKTI
Londra’da Albert Hall’de, New York’da Carnagie Hall’de orkestra eşliğinde konserler veren Leyla Gencer, “La Scala”da Verdi, Bellini, Donizetti, Mozart, Monteverdi, Gluck, Tchaikovsky, Britten, Puccini, Cherubini, Spontini, Mayr ve Pizzetti gibi bestecilerin operalarını, yapıtlarını uzun yıllar başarıyla yorumladı.
Milano, Roma, Napoli, Venedik, Viyana, Paris, San Francisco, Köln, Buenos Aires, Londra, Rio de Janerio, Bilbao, Chicago’da sahneye çıkan sanatçı, Lucia, Norma, Lady Macbeth, Queen Elizabeth, Filoria Tosca, Lucrezia, Madam Butterfly, Alceste, Aida, Violetta ve Leonora’nın sesi oldu.
Gencer, 1985’te son kez Venedik Fenice Tiyatrosu’nda opera seslendirdi. 1994’te Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Onur Ödülü Altın Madalyası’nı alan Gencer, 1987’de Uluslararası İstanbul Festivali’ne katıldı ve Aya İrini’de konser verdi.
KARİYERİ BOYUNCA 23 BESTECİNİN 72 ESERİNİ REPERTUVARINA ALDI
Kariyeri boyunca 23 bestecinin 72 eserini repertuvarına alan sanatçı, konserlerini 1992’ye kadar sürdürdü. Sonraki yıllarda eğitimcilik kariyerine ağırlık vererek genç sanatçıları yetiştiren Gencer, Ankara ve İstanbul’da opera sanatı üzerine seminerler verdi.
Türkiye’de opera sanatının tanınması ve gelişmesi için birçok çalışmaya da imza atan usta sanatçı, araştırmacı yönüyle de Türk ve dünya operasına çok önemli katkılarda bulundu. Leyla Gencer, dönemi itibariyle unutulmuş birçok opera eserini tozlu opera arşivlerini tarayarak gün yüzüne çıkardı ve yorumlayarak tekrar opera dünyasına kazandırdı.
Gencer, 1988’de verilen “Devlet Sanatçısı” unvanının yanı sıra en son 2007’de İtalya’da aldığı Caruso Ödülü’ne kadar pek çok önemli ödülün ve nişanın sahibi oldu.
1995’te düzenlenmeye başlayan “Leyla Gencer Uluslararası Şan Yarışması” ile opera dünyasına yeni yetenekler kazandırmaya devam eden Gencer’in adına 2004’te Türkiye’de gümüş hatıra parası basıldı.
Hakkında birçok kitap yazılan ve dünyada “Türk Divası” (Diva Turca) olarak tanınan Leyla Gencer, 10 Mayıs 2008’de Milano’daki evinde kalp ve solunum yetmezliğine bağlı olarak hayata veda etti.
Tutkunun Romanı: Leyla Gencer adlı kitabı kaleme alan Zeynep Oral, usta sanatçının vefatının ardından verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:
“Müzik dünyası, dünya operası büyük bir insanı kaybetti. Bunu Leyla Gencer Türk olduğu için söylemiyorum, opera tarihine çoktan geçmiş olduğu için, opera dünyasında bir ekol oluşturduğu için, bir örnek, bir referans kabul edildiği için söylüyorum. Bugün İtalya’da 20. yüzyılın en büyük divalarından biri olarak kabul ediliyor. Bu insanın Türkiye’den çıkmış olması, yaşamının son gününe kadar yalnız ve yalnız Türk pasaportuyla yaşaması ki dünyanın birçok ülkesinden kendisine vatandaşlık teklifleri gelmişti. Dünyaca ödüle boğuldu o başka. Kentlerin anahtarları teslim edildi kendisine, ‘Bizim vatandaşımız ol’ diye yalvarıldı. Ama o hep sonuna kadar ‘İnsanın bir tek ülkesi olur, benim anavatanım Türkiye’dir’ dedi, durdu. Muhteşem bir kariyer yaptıktan sonra yaşamının son anına dek öğrenci yetiştirmeyi sürdürdü.”