Bizi bize anlatan kitapların bazıları destansıdır. Gururla okursunuz. Turgut Özakman’ın ünlü eseri “Şu Çılgın Türkler” gibi. Bugünlere ise, “Yorgun Türkler” başlığı yakışacak sanki.
Yorgunuz; her an saldırma/savunma halinde yaşamaktan; gelişme yolundaki ülke olup, o yolun bir türlü mutlu sona ermemesinden.
Üstüne üstlük ne bulunduğumuz coğrafya ne tabiat yüzümüze güler.
Peki ne olacak halimiz? İnsanlığın bugüne kadar her alanda ulaştığı en yüksek seviyeye doğru dümen kıracak mıyız? Yoksa, düşünürün dediği gibi; gemi hep doğuya gidecek ama bazıları güvertede batıya yürümeye devam mı edecek? Güverte hala yürünür olacak mı veya?
Bu soruların bir kısmı cevap bulacak yakında. Her ne olursa olsun, yorgunluk devam edecek. Yorgunluğun neden devam edeceğine geçmeden evvel bir hocamı anmak, ruhu şad olsun demek istiyorum. Çok kısa bir süre önce yitirdiğimiz, Fikret Şenses.
1980lerin ODTÜ’sünde, ekonomi okuyan bizler, yurt dışından yeni dönmüş, güzel enerjili Fikret Hocamızdan, “gelişme iktisadı” dersi almıştık. Fikret Hoca’nın dersinin bir ders kitabı yoktu. İnternetsiz, akıllı cihazsız bir devirde, dağıttığı okuma listesindeki makaleleri, Kütüphaneye yollanıp, teker teker hatmetmeniz gerekiyordu ki, geçer not alabilesiniz. Az makale okutmanız bize değerli hocam! Şimdi; tek soruyla bir sınav yaptığınızı ve o sorunun da: “Nasıl kalkınırız? ve bunu nasıl ölçeriz?” olduğunu hayal ediyorum. Cevabım: “kişi başına düşen milli gelir, sürdürülebilir olarak en az 3 kat arttığında ve her bir kişinin gerçekten başına düştüğünde gelişmiş oluruz!”.
Her bir kişinin böyle zenginleşmesi, aklınıza gelebilecek her alanda atılım gerektirecektir tabii. Muazzam iştir. İyi de, Cumhuriyetin 2. Yüzyılında daha mütevazı bir hedef mi seçeceğiz?
Kusura bakmayın ama bu devirde hala kadına eziyete izin vermeyen kanunu ayıklayarak; çocuğumuzu, doğamızı, hayvanımızı korumaya enerji sarf ederek, milli gelirimizi sürdürülebilir olarak gerçek kişi başına 3 kat arttıramayız!
Sosyal ve kültürel olarak, çok bilinen bir olgu vardır. Dünyada batıdan doğuya gidilirken, net düşünme ve ifade etme azalır. Net bir evet veya hayıra bile zor ulaşırsınız. Her şey “belki” etrafında şekillenir.
Belki bir gün yorgunluğumuz hafifler, her birimiz keyifle yaşayacağımız bir ortama kavuşuruz. Belki..