05/06/2019 Çarşamba günü, İstanbul’da Spor Kulübü sahibi olan bir antrenör, yakından tanıdığım bir arkadaşım aracılığı ile bana ulaştı ve…
Bayramlaşma, hâl hatır sorgusu sonrası şunları anlattı :
Biz kulüp derneğiz! Geçen gün bize bir kaç yazı geldi,” İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünden “ şuan bütün kulüplere geliyor bu yazılar ihbarname şeklinde… Denetim konusuyla ilgili, ” ben denetim yaptırmıştım. “ Bu tebligat sonrası Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne gittim. Önce, tebligatı yanlışlıkla gönderdiklerini söylediler.
Sonra dediler ki; bundan sonra bütün kulüpler ticari teşekkül olacak.
Ben de dedim ki; zaten ben kulüp derneğim, emekliyim, 3 aydan 3 ay’a stopajımı yatırıyorum, her sene ruhsat paramı yatırıyorum, dolayısıyla resmiyim, ruhsatı siz verdiniz.
Bu sözlerime karşın şu cevabı verdiler: “Konuya tam hakim olmamakla birlikte, bu konudan muzdarip oldukları belliydi!” Bundan sonra ticari teşekkül oluşturacak, tekrar vergiye tabii olacaksınız, kulüp derneği duracak ama ticari teşekkül olacaksınız!
Tekrar şu cevabı verdim; Bizim vergi levhamız var zaten, biz tüzel kişiyiz, kulüp derneğiz.
“Ben emekliyim, mali müşavirim der ki; aldığın emekli maaşının bin lirasını SGK’ya yatırmak zorundasın!”
Ben nasıl spor eğitimi vereceğim, nasıl geçineceğim?
***
Şimdi bu anlatılanın üzerinden, yıllardır şikâyet konusu olan mevzuya geleyim.
Belediyeler sportif konularda özel sektör ile rekabet yapıyor!
Belediyeler spor hizmeti versinler ama özel sektör ile rekabet etmesin!
Belediyeler sonuçta devlet kurumlarıdır, belediyeler ne yapıyor? 100 sporcu mu var? Eşofmanını, spor ayakkabısını veriyor, sonra diyor ki, bedava tesis, aidat yok, yarın turnuvaya gideceksiniz alın size otobüs…
Otelde mi kalıyorsunuz, tamam otel paranızı da ben veriyorum!
Hemen yanı başında da özel bir salonu olan antrenör; kira ödüyor, vergisini ödüyor, elektrik, su giderleri, bir de adam çalıştırıyorsa…
Özel spor salonları belediyeler ile nasıl rekabet edebilir?
Mümkün mü?
***
Belediyeler her mahalleye büyük spor salonları yapabilir mi?
Yapamaz!
Ama özel spor salonları, 80 M2 de olsa, 100 M2 de olsa bir bina altına spor salonu açabiliyor, o bölgede yaşayan gençleri spora teşvik edebiliyor, hatta o küçücük salonlardan; Türkiye, Avrupa ve Dünya şampiyonları, biraz daha ileri gideyim, Olimpiyat şampiyonları bile çıkabiliyor. ” Örnekleri mevcuttur, dileyen araştırabilir.”
Bu hizmet sanırım sürekli gözardı ediliyor ve sanırım, önemi hâlâ anlaşılabilmiş değil.
***
İnsanları meyhaneden, köprü altında tiner içmekten, kötü alışkanlıklardan kurtarıyorsun, burada küçükte olsa bir spor salonu açmışsın, helal olsun sana denilmesi gerekirken..!
Bu salonların bazıları sağlıksız belki ancak, olaya başka bir pencereden bakıldığında kötü alışkanlıklardan kurtarılmış insanları görmek, kıyaslama yapılsa bile sizi mutlu etmez mi?
Belediyeler spor hizmetlerine harcadıkları bütçenin en azından bir kısmını, bu özel salonların eksiklerini gidermekte kullansa!
***
Sporun içinden gelen, sporun patronları diyebileceğimiz ve çok güvendiğimiz bazı isimler bile, spor federasyonlarının fazlalığından, hatta 15 / 20 spor federasyonunu kapatmayı düşündüklerinden bahsediyorsa, “bu düşünceyi kim empoze etmiş ise artık!” sürekli aynı mantık!
Hollanda’da nüfusu 17 milyon, 400 den fazla spor federasyonu…
İran’a bakalım… Araştırın kaç spor federasyonu var?
Bizim nüfusumuz 82 milyonun üzerinde ama mevcut spor federasyonlarının fazlalığından şikâyetçiyiz..!
Küçük spor salonlarında yetişmiş olan başarılı sporcularımızı bile 2 hafta TOHM kamplarında ağırlayıp, TOHM da yetişmiş gibi göstermek, bazı spor federasyonlarının da hatalarını şampiyon sporcular üzerinden gölgelemek nasıl bir düşünce yapısıdır anlamak mümkün değildir!
Gençlik ve Spor Bakanımız Sn. Kasapoğlu’nu ve bakanlık yapmış diğer isimleri, eski müsteşarımız Sn. Özçelik ile işinin ehli kişileri tenzih ederek diyorum ki;
Vaziyeti idare etmek, sporu idare etmekten daha mı kolaydı?!
Sözün özü…
Şu işi bir türlü rayına oturtamadık vesselam.