Türkiye’mizde spora ayrılan bu kadar bütçeye, yatırıma, tesisleşmeye rağmen özlemini duyduğumuz başarılara neden ulaşamıyoruz?
Ülke yönetimimizin üst kademesinin, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın her konuda olduğu gibi sporda da başarı beklentilerinin ve hedeflerinin yüksek olduğu hepimizin malumu. Peki, suç kimde? Üç maymun mu yoksa devekuşu mu suçlu?
Hafta sonunda biraz canım sıkıldı, ben de kağıda dökeyim istedim neler öğrendiğimi. Meğer yüzme sporunda neler oluyormuş! Yazık dedim, üzüldüm, sonra “vah vah€ çektim, ardından sinirlendim. Gerçi kime sinirleneyim tam çıkartamadım ama yazının sonunda kime kızalım karar verebiliriz.
*****
Yüzme camiasının düzgün bir planı ve programı olmadığını ve geçen sene yapılan hatalardan ders çıkartılmadığını öğrendim. Sürekli yapılan değişiklikleri, son dakika eklemelerini, iletişim kopukluklarını öğrendim. Milli takım kadrolarının ve sporcuların yüzecekleri müsabakaların hazırlanmalarını negatif yönde etkileyecek şekilde geç gönderildiğini öğrendim. “YAZIK” dedim…
Aralık ayında Yunanistan’da yapılan gençler kategorisi milli takım müsabakasına devlet görevlendirmesi ile gidildiğini, gri pasaport ile yurt dışına çıkıldığını, tecrübe için geniş bir kadro ile katılım sağlandığını öğrendim.
Özellikle tecrübe için geniş kadro deyince tebrik edecektim ki; çocuklara ve antrenörlerine 1 kuruş harcırah verilmediğini öğrendim.
Müsabakalarda gerekli durumlarda sporcuların ve antrenörlerin kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladıklarını, harcırah almayacaklarının kendilerine yola çıkacakları gün hareket etmeden birkaç saat evvel bildirildiğini ve birçok kişinin parasız gittiğini, müsabaka girişlerinde Türkiye Yüzme Federasyonu’nun yaptığı yanlışlıklardan ötürü sporcularımızın mağdur olup eksik yarış yüzdüklerini, bu hatayı düzeltmek için uğraş verilirken TYF idareci ve antrenör kadrosunda yabancı dil bilen olmadığını, müsabakaya sporcuları ile giden ve müsabaka için geçici görevlendirme alan antrenörlerin sorunu gidermeye çalıştıklarını, en kötüsü de bu süreçte Yunanistan Federasyonu’nun bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını öğrendim. “ÜZÜLDÜM”…
Aralık ayında yapılan Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonasının 2 senedir sabırsızlıkla beklendiğini, sporcularımızın ellerinden geldiğince, kora kor mücadele vererek Türkiye’mizi temsil ettiklerini öğrendim.
TYF başkanının, asbaşkanının ve teknik kadrosunun son 10 yılın en başarılı Avrupa Şampiyonasını geçirdiğimizi söylediklerini ve sosyal medya mesajlarını gördüm ve öğrendim. Tam biraz keyfim yerine gelecek gibi oldu, ardından son 4 Avrupa Şampiyonasının sonuçlarının karşılaştırıldığı tabloyu gördüm. Bir önceki şampiyonada 2 madalya kazandığımızı, 7 final yüzdüğümüzü, 12 yarı final yüzdüğümüzü ve 34 Türkiye rekoru kırdığımızı; son şampiyonayı madalya kazanmadan, 4 final- 5 yarı final- 15 Türkiye rekoru ile kapattığımızı öğrendim. “VAH VAH” dedim.
Hazırlıkları öğrendim, daha doğrusu hazırlık yapılmamasını, A milli takım seviyesinde neredeyse bir senedir doğru düzgün bir çalışma olmadığını, pembe bir tablo çizilerek herkesin kandırılmaya çalışıldığını ben anladım, sporun tepesindeki idarecilerin nasıl anlamadıklarını düşündüm. Yüzme Federasyonun da kaç tane yüzme kökenli yönetici olduğunu, federasyon başkanı dahil kaç kişinin sporcu geçmişi olduğunu, özür dilerim olmadığını öğrendim, “SİNİRLENDİM”… Sonra da Avrupa Şampiyonasında bu sorunlara rağmen mücadele eden tüm sporcuların alınlarından öpülmeleri gerektiğini düşündüm.
Bütün bunlara göz yumanlar?
İşin daha vahimi Spor Bakanlığının, Genel Müdürlüğün bütün bu sorunlardan haberdar olduklarını da öğrendim.
Birçok konu ile alakalı şikayetlerin iletildiğini öğrendim. Peki, neden “Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum oyunu devam ediyor?
Bu işe el atabilecek, sporun en tepesine bu durumu bildirebilecek kişiler belli, sorumluluklar da belli. Bahçede sorun varsa başımızı devekuşu gibi kuma gömmek ile tehlikeden kurtulamayız. Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonasında kumun dışında kalan vücut darbe aldı.
Önümüzde Yaz Avrupa Yüzme Şampiyonası ve Akdeniz Oyunları var. Tehlikeyi “Görmeli, Duymalı, Bilmelisiniz. Yoksa yaralar ağırlaşır, maalesef bu yapı ile ağırlaşacağı neredeyse garanti!
Önce görmek ile başlayalım. Bir spor branşını yönetmeye talip kişileri görelim, niteliklerini görelim, eğitimlerini görelim, planlarını ve projelerini görelim, spor geçmişini görelim, hedeflerini görelim, yaptıklarını görelim, yapamadıklarını görelim, başarılarını görelim, başarısızlıklarını görelim. Bakmayalım GÖRELİM… Yoksa umudumuzu sporun idarecilerinden kesip Cumhurbaşkanımızda mı arayalım?
Ülkede bu kadar sorun varken yüzme sorununa da O mu el atsın? O zaman bu kurumlar ne işe yarar? Lütfen durumu düzeltmek için el atın yoksa iş işten geçecek, kaybeden Türk Sporu olacak.