Türkiye ile Suriye arasında geçmişteki dostluğun yeniden kurulması için Ankara ile Şam arasında normalleşme hamleleri Türkiye tarafından başlatıldı. Ama Esad nokta kadar hükmü olmadığı halde kendini dev aynasında görüyordu. Nihayetinde ise Şam çöktü Esad kaçtı.
Bundan 13 yıl önce başlayan iç savaş Suriye’yi 4’e böldü. Beşar Esad’ın yönetimi ve farklı ideolojilerle bölünmüş silahlı gruplar. Birçok devletin etkisi ile bu bölünme gerçekleşti. ABD, Rusya ve İran gibi. Türkiye’de bu fiili sınırların şekillenmesinde önemli rol oynadı. Türkiye’nin güney sınırları olan bölgede yani Suriye’nin kuzeyinde. Ankara ile Şam arasındaki ilişki de burada olan bitenle doğrudan etkilenmekte.
Akdeniz kıyısındaki Esad ailesinin de memleketi olan Lazkiye şehri Suriye’nin en önemli limanına sahiptir. Uluslararası hukuka göre Suriye Hükümeti denilince akla gelen Şam’da Beşar Esad’ın başında olduğu hükümettir. Birleşmiş Milletlerde temsil edilen yapı da burasıdır. Ama şimdi olaylar ve roller değişti. Önümüzdeki günlerde mevcut adaylar arasında yeni lider kamuoyu önüne çıkarılır. 2015’e kadar ülkenin büyük bölümünü kaybeden Esad yönetimi düne kadar müttefiki olan Rusya’nın yardımı ile ülkenin 3/2’sini yönetiyordu. İran, Lübnan Hizbullahı ve şii milis grupların da katkısı var. Şam’ın doğusundan, Fırat nehrine kadar olan kısımda yoğun olarak İran etkisi bulunmaktadır. Daha çok kıyı şeridinden Şam’a doğru ilerleyen oradan da güneye doğru gelen bölge Rusya’nın etki alanıdır.
Suriye’nin Hatay sınırına komşu bir diğer şehri de İdlib’tir. Burası Esad karşıtı silahlı islami örgütlerin Suriye’deki son kalesi olarak görülüyor. Büyük bölümü Heyet Tahrir Şam örgütü tarafından kontrol ediliyor. Eskiden bu grup “Nusra Cephesi” olarak biliniyordu. Nusra Cephesi El Kaide’nin Suriye koluydu. Fakat 2017 yılında Nusra Cephesi El Kaide ile yollarını ayırdığını açıkladı. El Nusra bağımsızlığını ilan etti. Küresel cihatçı emellerinin olmadığını, Suriye sınırları ötesinde bir planları bulunmadığını ifade ediyorlar. Tıpkı PYD’nin PKK’dan ayrı olduğunu, onlarla birlikteliklerinin olmadığını iddia etmeleri gibi. 2017’de Türkiye; Rusya ve İran arasında yapılan Astana Antlaşmasıyla İdlib’in güneyinde HTŞ ile Suriye arasında tampon bölge oluşturma kararı verildi. Burada TSK’nın da askeri üsleri ve gözlem noktaları bulunuyor.
Afrin; Türkiye’nin desteklediği Esad karşıtı silahlı grupların kontrolünde. 2011’den 2017’nin sonuna kadar Türkiye Suriye’deki hükümetin gayrimeşru olduğunu, halkına zulmettiğini, insan haklarını ihlal ettiğini, bunun uluslararası standartlarda suç olduğunu ve Türkiye’nin ulusal bütünlüğüne bir tehdit olduğunu beyan ederek Suriye’deki hükümetin değişmesi gerektiğini destekleyen bir politik tavır ortaya koydu. Muhalifleri her açıdan destekledi. İç savaşın başlamasıyla Suriye Ordusu’ndan ayrılan askerler Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında bir yapılanmaya gitti. Başta Türkiye’nin yanı sıra ABD’de bu gruba para ve silah yardımında bulundu.
Topraklarındaki farklı çatışma bölgelerinde faaliyet göstermek zorunda kalan Suriye Ordusu kürt nüfusun yoğun olduğu Suriye’nin kuzeyinden geri çekilince boş bıraktığı yerlerin kontrolü (Afrin, Kobani, Kamışlı) Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve onun silahlı kanadı YPG’nin eline geçti. Ancak ilerleyen yıllarda ortaya çıkan kaostan yararlanan IŞİD halifelik ilan ederek işin seyrini değiştirdi. IŞİD’le savaşmaya başlayan YPG batılı ülkelerin ve kamuoyunun desteğini aldı. ABD önderliğinde IŞİD’e karşı kurulan Suriye Demokratik Güçleri adlı koalisyonun çatısını oluşturdu. Bu durum Türkiye’nin Suriye’deki önceliklerini değiştirdi. TSK 2016-2020 yılları arasında Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri harekatlar düzenledi. Özgür Suriye ordusu TSK’nın yanında savaşmak üzere yeniden yapılandırıldı. 2017’de Türkiye desteklediği gruplar “Suriye Milli Ordusu” adı altında birleştirildi.
Sınır ötesindeki guruplar iki kategoriye ayrıldı. İlk gurup TSK ve MİT’e direkt olarak fiili ve gönülden bağlı olan Sultan Murat Tugayı ve 5. Mehmet Tugayı Suriyeli Türkmenlerden oluşuyor. Diğer grup daha çok siyasal islam ve müslüman kardeşlere yakın durmakta ve Katar tarafından desteklenmekte. Suriye Milli Ordusu oluşumu Türkiye’nin desteğiyle iki bölgeyi kontrol altında tutuyor. İlki Fırat nehrinin batısında kalan Afrin-Cerablus arasındaki bölgeyi kontrol ediyor. İkincisi ise Telabyad’dan Resulayn’a kadar uzanıyor. Örgüt buradaki siyasi ve idari faaliyetlerini Suriye Geçici Hükümeti adıyla sürdürüyor. TSK bölgede aktif olarak faaliyet gösteriyor.
Suriye’nin kuzeyindeki, Suriye Demokratik Güçleri (PYD-YPG), Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgeye ve Fırat’ın batısındaki Tel Rıfat ve Menbiç’e yani Suriye topraklarının yaklaşık %25’ine hakimler. Bu bölgede ABD ve Rusya askeri üsleri bulunuyor. Suriye Demokratik Güçleri bu bölgelerdeki siyasi ve idari faaliyetlerini tek taraflı olarak ilan ettiği Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi adı altında sürdürüyor. Çoğunluğunu Arap nüfusun oluşturduğu bu grubun çekirdek kadrosu kürtlerden oluşuyor. Bu bölgenin en önemli özelliği ise Suriye’nin enerji ve gıda deposu olmasıdır. ABD’nin bu bölgede bulunma sebebini çok net gösteriyor. ABD bu bölgede bulunarak aynı zamanda İran’ın güney Lübnan’la olan bağını kesmiş de oluyor.
Türkiye Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye kurdurulmak istenen bir devlet yüzünden ABD ile karşı karşıya geldikçe bu durumu dengeleyici ülke olarak Rusya ile mevcut ilişkilerini daha fazla geliştirdi. Son 1.5 yıllık süreçte Rusya ile ilişkilerin ve Beşar Esad’la olan normalleşme çalışmalarının ana fikri budur. Şam’da ki aklı selim yöneticiler, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istediler. Suriye’nin tamamen parçalanmasının önüne geçmenin Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde olmaktan geçtiğini çok iyi biliyorlardı. Ama kendi içlerinde bir türlü birlik olamadılar. Rusya da Türkiye’nin bu isteğine gayet sıcak bakıyor. Türkiye Rusya’nın şu anda en sağlam destekçisi. Özellikle Ukrayna savaşı sürecindeki aktif tarafsızlığı aslında Rusya’nın elini güçlendirdi. Türkiye’nin tarafsızlığı her alanda ne kadar doğru işler yaptığının göstergesi oldu.
Suriye’de neler oluyor. İç savaşın başlamasından bu yana Beşar Esad’a destek veren en önemli iki müttefik Rusya ve İran’dır. İki önemli müttefik başka dertleri ortaya çıktı. Rusya yaklaşık iki yıldır Ukrayna ile savaşmakta. İran ise İsrail’in Gazze’de işlemekte olduğu insanlık suçları ve terörizm faaliyetleri dolayısıyla ve Lübnan’ın sürece dahil olmasıyla Hizbullah’a verdiği aktif destekten dolayı Suriye’yi boş bırakmak zorunda kaldı. Esad rejimini ayakta tutan bu iki müttefik sahadan kısmen çekilmek zorunda kaldı. Bunu fırsat bilen kuzey Suriye’deki muhalifler HTŞ öncülüğünde Esad rejimine karşı harekata başladılar.
İç savaş Astana Süreci ile son verilmeye çalışıldı. Fakat Esad rejimi, Rusya ve İran’dan askeri destekten aldığı cesaretle Astana Süreci’nde alınan kararlara uymadı. Sivilleri bombalamaya başladı. Çoğunluğu ülkemizde kalmak üzere bir kısım Suriye’liler Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Tüm dünya, Türkiye’den Avrupa’ya deniz yoluyla geçerken boğulan Suriye’li vatandaşların yaşadığı insanlık dışı olaylara şahit oldu.
Bugünkü süreçte Türkiye’yi ilgilendiren iki yönü bulunmakta. Yeni bir göç dalgası oluşur mu? Esad rejiminin terk ettiği yerlere YPG’nin yerleşmesi. Rusya Ukrayna Savaşı’ndaki yoğunluğuna rağmen Lazkiye Limanı benim için önemli diyerek Esad rejimini desteklemeye devam etti. Gelinen son noktada ise Rusya benim bölgeme dokunmayında ne yaparsanız yapın dedi. Suriyeli muhalifler ele geçirdikleri yerleri ellerinde tutmayı başarırlarsa, Halep muhaliflerde kalırsa Türkiye’nin Rusya ve İran’la yaptığı görüşmeler sayesinde Halep’ten gelen bir milyondan fazla göçmenin Halep’e geri dönmesi söz konusu olabilir. Yani şartlar oluşursa her yerde tersine göçte yaşanabilir.
Türkiye’nin normalleşme çağrısı için Esad’ın İran’dan aracı olmasını istediğini düşünecek olursak devletimizin bölge aktörlerinin üzerinde siyaset üstü bir pozisyon elde ettiğini görüyoruz. Esad son günlerinde barış için her türlü tavizi vermeye razı oldu ama çok geç kaldı. Ruslar dahil herkes kalemini kırdı. Tarihin cilvesine bakın Esad milyonlarca insanı mülteci yaptı. Şimdi ise kendisi mülteci olarak Rusya’ya kaçtı. Tabi Esad’la birlikte Rusya ve İran’da kaybetti. Suriye konusu ülkemiz için son on yılın en önemli meseleleri arasına girmiştir. Süreç tahmin ettiğimiz şekilde ilerlerse göçmenlerin büyük bir kısmının ülkelerine geri dönmeleri, ülkemizin başta ekonomi olmak üzere birçok konuda rahatlamaya başlayacaktır. Göçmen ailelerin ve burada doğup büyüyen Türk gibi yetişen ve dilimizi kültürümüzü öğrenen çocukların gelecekte Ortadoğu’daki Türk devleti dostları olacaktır.
Kendi halkına zulmeden ve kendi halkını kimyasal bombalarla canice katleden 61 yıllık kanlı BAAS rejimi yerle yeksan oldu ve tarihe karıştı. Kalanlar ise mutlaka uluslararası mahkemelerde insanlık suçundan yargılanacaklar. Bu devrimin bugünkü aktörü ve liderliğini Ebu Muhammed Colani’nin yaptığı terör örgütü Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve beraberindeki gruplar Şam’a girdi ve Beşar Esad’a ‘ülkeyi terk ettirdi.’ Colani’nin gerçek adı Ahmed Hüseyin el Şara. Suriye’nin Golan bölgesine mensup zengin bir aileden geliyor. Babası rejimi eleştirdiği için Suriye hapishanelerinin müdavimlerinden. Suudi Arabistan, Riyad doğumlu, 42 yaşında. El Kaide ve IŞİD ile bağlarını kestiklerini söyledi: “Bu yeni örgütün HTŞ hiçbir dış kuruluşla bağlantısı yoktur.” dedi. Suriye’yi tüm dünya önünde barış ile yöneteceğiz, kimse ile savaş halinde olmayacağız ve dünyaya sıkıntı çıkarmayacağız dedi. Ilımlı tavır ve söylemleri ile ABD, İngiltere ve Avrupa’nın desteğini almış görünüyor.
Günümüzde neredeyse her yerde 3. Dünya Savaşı konuşuluyor. Aslında örgütler ve uydu devletler üzerinden vekalet savaşları ile savaş zaten yapılıyor. Daha ötesi ise kıyamet olur. Millet olarak sabırla hareket etmeli, devletimizin her yerde destekçisi olmalıyız. Türkiye insanlığın son kalesi ve İslam’ın Amiral Gemisi’dir. İslam’ın sancaktarlığını yapacağı 1400 yıl öncesinden Peygamber Efendimiz tarafından söylenmiştir. Türkiye her alanda etkili ve ona göre tedbirler almaktadır. Son birkaç yıldır Sayın Cumhurbaşkanımız ERDOĞAN uluslararası toplantılarda dünya gündemine tüm önemli konuları getirmekte ve çözümlerini sunmaktadır. MHP Başkanı Sayın BAHÇELİ’de tarihi bir konuşma yaparak çözüm yolunu göstermişti. Devletimiz her alanda özellikle kritik yerlerde her türlü tedbirlerini almaktadır. Milli İstihbarat Başkanlığında İbrahim KALIN, Savunma Sanayii Başkanlığında Haluk GÖRGÜN gibi yüksek donanımlı devlet adamları iş başında. Tüm bu sıkıntılı süreçte dünyanın merkezi İstanbul’a Emniyet Müdürü olarak teşkilatın en iyilerinden ve tecrübeli istihbaratçı Sayın Selami YILDIZ göreve getirilmiştir. Kritik teşkilatlarda en iyi ve en başarılı isimler görev almakta. Milletimizin içi rahat olsun. Türkiye Cumhuriyeti her daim ve her koşulda hazır.
Türkiye’nin dostluğu her konuda tüm ülkeler için çok önemlidir. Türkiye olmadan bir Ortadoğu planı düşünülemez. Yapılan tüm hesaplar şaşar ve planlar tutmaz. Uydu devletler kurulur, bir zaman sonra yıkılır ve yeniden kurulur. Asıl olan asli devletlerdir. Kadim milletler ve devletler yüzyıllar boyunca dünya ve insanlığa yön vermişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti insanlık tarihi boyunca milleti ile birlikte kadim bir devlettir.