Ruhumun siyah beyaz ekranı
Hayat hikâyeleri, artık hiç ilgimi çekmiyor..!
Karma denilen, “etme, bulma” olayını, “zayıfların piyangosu” diye kafama yazmışım!
Zayıf olmak, ruhen düştüğün çukurdan çıkamamak…
Düştüğün çukurun üzerine toprak atıp, mezara dönüştürmesinler diye geç de olsa kalkacaksın ayağa!
Herkesi dinle, konuşulanları ayıkla, biraz daha deşmek için saçmala, bitiminde tart ve sonuca bak.
Hayâl kırıklıkları genelde herkesi kendin gibi gördüğünde başlar. Nezaketimi hırpalayanlardan küçük küçük uzaklaşırım. Tıpkı bir balıkçı teknesiyle, kıyıdan açığa, ağır ağır kürek çeker gibi.
Duygusal zekâma pratik zekâma güvendiğim kadar güvenirim. Ve bana söyleneni, vaat edileni, kısaca verilen sözü asla unutmam. Haksızlık olmasın diye sağlamasını yapar defteri öyle kapatırım.
Fil hafızamı severim ama bir o kadar da hoşlaşmam…
Nezaketi sözlerimin arkasında durarak taçlandırmaya çalışır, bunun için elimden geleni yaparım..!
Hiçbir insanı başkalarının söyledikleri ile değerlendirmem, sadece söylenenleri aklımda tutar, tanımaya çalışır, notumu ona göre verir, insanların değişebileceğini de asla unutmam.
Bu yazdıklarım asla; nasihat, öğreti değil. İç sesimin, yaşama bakışımın yazıya dökülmüş hali. Günlük gibi düşünün…
Haddini bilmek, hadsizliğin keskin ucundan kendinizi korumaktır.
Sağlıcakla kalın.