Çocuktum, gözlerimin içi gülerdi. Büyüklerimiz gözlerimizin içine bakar, gülerdi. Çok parası olmazdı kimsenin ama et, süt olurdu evlerde; fiyatları insanın içini sızlatmazdı.
Devlet okullarında okurduk. O okullardan en iyi üniversiteleri kazananımız çoktu. O okullardan belli düzeyde yabancı dil bilerek mezun olunurdu. Beş kuruş verilmeden dünya vatandaşı çıkarırdı o okullar.
Bunu, dünyanın en medeni ülkelerinde yaşadığım dönemlerde bir kez daha idrak ettim. Eksiğimiz yoktu bilgi ve görgüde. Yine de eksiğimiz çoktu elbette. O eksikliklerle bugünlere geldik. Geçmiş, masal oldu. Masalı anlattığınız gençler inanmaz oldu. Kanaatimce, o; gerçek olamayacak kadar güzel peri masalı faslı kapandı çoktan!
O masalın en büyük kahramanının ardından gelen kahramanlar, üstlerine düşen görevi yapamadılar ve masalın sonu mutlu yazılmadı. Neden mi böyle oldu? Çok bilinen laftır: “Savaşta yapılacak bellidir, barış kafa karıştırır”.
Gücü, ulvi amaçlarla kayıtsız şartsız verirler size, Güç zehirler tabii, üstünüze düşeni yapmazsınız. Medeniyet yolunda halkı arkanıza alamadığınız gibi, ekonomide de güdük, içe dönük kalmışsınızdır, kaba bir hesapla elli yıl.
En nihayetinde, gücü de gelir birileri elinizden alır. Sonra eski masala dönmek istersiniz. Moda tabiriyle; ‘fabrika ayarlarına’. Fikrim odur ki: buradan başka bir hikayeye evrilmek zorundayız hepberaber. İlk masal mutlu bitseydi keşke. Medeniyeti ve refahı çoktan yakalamış olsaydık. Olmadı!
Artık, tepeden inme söylemlerle halkın ekseriyetini arkanıza alamazsınız. Kimse alamaz. Yalın anlamda, herkes cebinin ve geleceğinin hesabını yapar, kendi aklı ve yeteneği dahilinde çünkü. Kimseyi bunun için suçlayamazsınız.
Seçimler, ne sondur ne başlangıçtır. 1000 yıldır bu topraklarda var olan bir toplum, varolma bilinçaltı ile hareket edecektir hep. O hareketin, her şeyin üstünde, medeniyet ve refaha yönelmesini umut etmek ve inanmak da şahsi lüksüm ve özlemimdir.
Umut hep vardır. Özlem bakidir.