Tenisin son 20 yılını domine eden “muhteşem üçlünün” en genci Novak Djokovic, Roger Federer’in kortlara vedası ve Rafael Nadal’ın tekrarlayan sakatlıkları nedeni ile “GOAT”ların (Greatest of All Times-Tüm Zamanların En Büyükleri) Sonuncusu” olarak yoluna neredeyse kanıksadığımız gücü ve hırsıyla devam ediyor. Dahası, tenisin yeni “superstarı” Carlos Alcaraz’dan, dünya 1 numarası tacını da yeniden devraldı.
Djokovic’in, 30 yılı aşkın süredir, büyük bir adanmışlıkla oluşturduğu inanılmaz kariyeri hakkında çok şey yazıldı ve söylendi. Yine de, bu olağanüstü sporcuya dair naçizane düşüncelerimi ve gözlemlerimi paylaşmak isterim. Halihazırda, devam eden “Rolex Monte-Carlo Masters” Turnuvasındaki ilk maç performansı ve bugünkü Lorenzo Musetti eşleşmesi, Novak hakkında çok şey söylüyor zira.
Herşeyden evvel, böyle bir azim, disiplin ve istikrar, sporla alakası olsun veya olmasın, herkes için ilham kaynağı muhakkak. Bir süre önce, dört yaşındayken yaptığı antrenmanlar ve verdiği röportaj sosyal medyada ilgi odağı olmuştu. “Dünya bir numarası olmak istiyorum.” derken, çocuk yüzüne yansıyan özgüven, tam da basmakalıp, “adam olacak çocuk…” lu cümleler kurdurtucak türdendi.
Ülkenin zor yıllarında, imkansızlıklara rağmen aynı anda iki yıldız tenisçi çıkardı Sırbistan: Novak Djokovic ve Ana Ivanovic. Birlikte büyüyen ve antrenman yapan bu büyük yetenekler, dünya bir numarası da oldular. Ivanovic’in kariyeri kısa sürse de, en büyük silahı tabir edilen “forehandleri” hala hatırlanır.
Her ne kadar, şu an ‘tenisin üç büyükleri’ diye konuşulsa da, Djokovic’in, tenis camiasında, Federer ve Nadal’ın yanısıra hüsnü kabul görmesi, çok uzun zaman aldı. Kort içi hırçınlıktan dem vuruldu hep. Oysa, yıllar içinde defalarca görüldü ki; onun derdi hep kendi performansı idi. Ne rakiplerine ne seyirciye asla saygısızlık yapmadığı gibi, rakiplerine saygı konusunda belki de en hoş kareleri hep o verdi. Yazının başında bahsettiğim halihazır “Rolex Monte-Carlo Masters” Turnuvasındaki ilk maçını, elemelerden yükselen Ivan Gakhov ile yaptı. Bu maç, Djokovic’in 2023 toprak kort sezonunu açış maçı oldu aynı zamanda. Gakhov, çok iyi mücadele etti, hatta ilk sette servis kırmayı dahi başardı; ancak Djokovic maçı 2 sette kazanmayı bildi. Maç sonrası, file tokalaşmasında rakibine kurduğu övgü cümleleri, yayına yansıdı. Gakhov da, “sen en iyimizsin, keşke böyle daha çok maç yapma fırsatım olsa” dedi.
Djokovic’in, profesyonel tenisçilerin hakları ve sorunları konusundaki başatlığı hep takdir edildi. Popüler olmak adına konuşmaktan ve pozisyon alıp, direnmekten kaçınmayacak bir karakterde olduğu defaatle kanıtlandı yıllar boyunca. Hani Voltaire’e, İngiliz ve Fransız kadın yazarlara atfedilip, orijini tartışmalı ama anlamı çok güçlü bir söz vardır: “Düşüncelerine katılmıyorum ama onları ifade edebilmen için ölümü göze alırım.”, Djokovic’in, tenis ve tenis dışı konularda aldığı pozisyonlar ve direnci, bu sözü aklıma getirir sıklıkla.
Tenisseverler, Carlos Alcaraz başta olmak üzere, en genç nesil tenisçileri, Grand Slamlerde, Djokovic’e karşı seyretmek için sabırsızlanıyor. Djokovic’i sadece Medvedev yenebildi şu ana kadar bir Grand Slam finalinde. Bugünkü Monte Carlo Djokovic/Musetti eşleşmesi, 5 setlik maçlarda, Djokovic gibi bir tenisçiyi yenmenin ne kadar zor olduğunu getirdi gözümün önüne. 2021 Roland-Garros Çeyrek Finalini hatırladım zira. O yıl, 19 yaşında ilk Grand Slamini oynayan Musetti, 2 seti Novak’ı şok ederek alsa da, tecrübesi ve belki de fitness düzeyi 5 sette maç kazanmaya yetmemişti. Bugün, 3 sette zor da olsa Novak’ı yendi.
“Novak Gençlere Karşı” filmi vizyonda ve gündemde. Novak bu düzeyi koruduğu müddetçe devam filmleri dahi olabilir.
Sağlıklı ve sporla enerji bulmuş günler dileklerimle