Hödük ve kütük bir ormanda karşılaşırlar…
Hödük almış eline baltayı kütük üzerinde deneyecek!
Kütük dile gelir ve der ki; “Bak hödük, sen o baltayı bana vuracaksın ama bari boşa sallama, üzerime bir odun koy işe yaramış olayım.”
Hödük dinlememiş kütüğü, var gücüyle sallamış baltayı kütüğün üzerine… Bir, iki, üç…. Derken kütük kütüklükten çıkıp kıymık parçası olmuş ama bizim hödük halâ hödük!
***
Ormandan topladığı odunları kırmaya kütük kalmayınca, toprak üzerinde kırmaya çalışmış odunları..!
Toprak dile gelmiş, bak hödük demiş;
Sen o baltayı odunları kırmak için üzerimde kullanıyorsun ama, ağaçlardan üzerime dökülen tohumlara zarar veriyorsun, git kendine kuru bir ağaçtan kütük bul.
Hödük toprağın dile gelmesinden değil, yorulduğundan gidip kütük aramaya başlamış, bulamayınca gidip yaş bir ağaca vurmuş baltayı, maksat kendisine kütük çıkarmak…
Yaş ağacın koca gövdesi devrilmiş toprağa, hırsla vurmuş baltayı dallarına, ortaya bir kütük çıkmış sonunda ama hödük yine bizim bildiğimiz hödük!
***
Yaş kütük dile gelmiş ve demiş ki;
Ulan hödük, beni devirirken dallarımdaki kırk kuş yuvasını yıktın, kırk kuşun kanadını kırdın, devrildim kütük oldum ama sen halâ hödüksün..!
Hödük durmuş, düşünmüş, haklısın galiba demiş…
Sonra cebinden bir sigara çıkarıp çakmış kibriti, derin derin iki nefes çekip, kibriti söndürmeden çalılıklara atıp uzaklaşmış ormandan, ağaçlar yanmaya başlamış.
Orman dile gelmiş hödüğün ardından…
Ulan hödük, Allah’ından bul!
Hödük duymuş ormanın sesini, kaldırmış kafasını gökyüzüne, “Hey Allah’ım demiş, yaranamıyorum kimseye”
***
Hikâye benden…
Kütüğe merhamet, hödüğe akıl, aklı başındakilere de sabır..!
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.