Krizi yumuşatmak!
Yıllar önce Türkiye’nin en büyük kurumlarından birinde ilginç bir olaya şahit oldum. Yüzlerce tır yurt dışında bir limanda bulunan konteynerleri alıp yanlış adrese gitmişti.
Operasyonun başındaki arkadaşım bu sıkıntılı durumu benimle paylaştığı sırada bilgisayarına bir e-posta düşer… E-Posta Genel Müdürden gelmiş, yapılan yanlışın açıklamasını istemekte…
E-Postayı okuyup birbirimize baktık, “bir dakika ağabey“ dedi.
Ve gelen e-postaya cevap olarak şunları yazdı: Sayın Genel Müdürüm, araçların hepsinde GPS sistemi var, koordinatları doğru verdik ancak; en öndeki tır şoförü bir an için yolu şaşırmış, şoförler de onu takip etmiş.
Bu trajikomik durum tamamen koyun psikolojisidir. Saygılarımla…
“Bunun adı ince zekânın sıfır numara zımpara ile parlatılmasındır!”
***
Yağmurdan kaçıp doluya tutulmak!
Murat Noyan, eski dostum, mesai arkadaşım…
Münib Engin Noyan Beyefendinin oğlu.
Hayatınız boyunca görebileceğiniz en ilginç insanlardan biridir… Oldukça kültürlü, iki yabancı dil sahibi, sohbetine doyamayacağınız, eğlenceli bir kişilik.
Kendisinden çok şey öğrendim; “en iyi filtre kahve, en berbat tütün, her insana bol kredi ve geride bırakmasını bilmek..!”
Öğle paydosuna kısa bir süre kala ortaya bir konu attı!
“Bilirsen olacağın önüne geçebilir misin?”
Bu konu tartışılacağı an, henüz işe yeni başlamış, Boğaziçi matematik bölümü mezunu olmakla haklı olarak övünen bir arkadaşımız yanımıza gelip kendisini idare etmemi, kredi kartı borcunu ödemek için bankaya gitmesi gerektiğini söyledi.
Dedim ki; yarın öde ya da akşamüstü mesai bitiminde git…
Israrla faiz ödemek istemediğini, bir an önce kafasından bu sorunu atması gerektiğini söyleyince peki dedim.
Arkasından arkadaşlara şunu söyledim: Alın size bir örnek, kredi kartını bugün ödemezse faiz geleceğini biliyor ve buna engel olmak için harekete geçti.
Verdiğim bu örneğe çok güldük, yemekte bile, “Bilirsen olacağın önüne geçebilir misin?” konusunu tartıştık ama mutabık kalamadık.
Ta ki…
Bu hikâyenin kahramanı 2 saat sonra kan ter içerisinde söylene söylene gelip, bilgisayarın başına geçip olan biteni anlatana kadar.
Yaşadıkları: Feci trafik vardı, Mecidiyeköy de ki bankaya gittim. Arabamı bankanın önüne park ettim, sıraya girip bekledim, kredi kartı borcumu yatırıp arabamın yanına geldim, silecekte park cezası makbuzu.
Üzücü olduğu kadar komik olan bu hikâyeden sonra şu konuda mutabık kaldık;
Bilirseniz olacağın önüne geçebilirsiniz belki, fakat sonrasında sizi neyin beklediğini kolay kolay kestiremezsiniz.
***
İddia, İnat, Merak..!
İki arkadaş oturmuş sohbet ederken, elektrik ampulünün ağıza sığıp sığmayacağı hakkında iddiaya girerler… İddia sonrası biri ampulü ağzına sokar ama dışarı çıkartamaz, arkadaşı onun ile alay edip, “Bak ampul nasıl çıkartılır!” diyerek ağzına bir ampul sokar ama o da ampulü ağzından çıkartamaz.
İki kafadar hastahaneye gitmek üzere bir taksiye binerler. Taksinin şoförü, derdini zar zor anlatan bu iki arkadaşın durumuyla oldukça eğlenir ve onları bir hastahaneye götürüp bırakır.
Yine bu iki kafadar doktorun gelmesini beklerlerken odanın kapısının açılır, onları hastahaneye getiren şoförün de ağzında bir ampül!
“Taksi şoförü de bakkaldan bir ampül alıp, çıkıp çıkmadığını denemek için ağzına sokmuştur!”
Hikâye bu şekilde uzayıp gitmiş midir bilinmez ama; zincirleme salaklık tam da böyle bir şeydir!
Şimdilik bu kadar…
Kalın sağlıcakla.