Bu yılın üçüncü Grand Slam Turnuvası Wimbledon, 3-16 Temmuz tarihlerinde Londra’da gerçekleştirildi.
Tarihi önemi, beyaz giyim dahil kendine özgü protokolleri, çim kortta uzmanlaşmanın diğer zeminlere göre zorluğu ve zaman alışı şeklinde sıralayabileceğimiz özellikleri ile Wimbledon, tenis denilince hemen herkesin aklına geliveren ilk turnuvadır.
Roger Federer gelir sonra hatırlara,
Pete Sampras’ı yendiği 2001 yılı 4. Tur mücadelesi hatta. Federer, o yıl şampiyon olamasa da, Sampras için emeklilik sürecini başlatan maçtır o çünkü.
Federer, gönüllerdeki en başarılı çim kort uzmanı olarak, 12 Wimbledon finali oynamış ve bunların 8 inde kupaya uzanmıştır. 2021 yılında ise, Hubert Hurkacz’e yenildiği çeyrek final maçı ile kortlara fiilen veda etmiştir. Wimbledon Merkez Kortu, bir devir teslim arenasıdır. Rüştünü ispat yeridir. Bu yıl da böyle önemli bir dönüm noktasına şahitlik ettik.
Erkekler tenisinde, Federer’in vedası,
Nadal’ın ise sağlık nedenleri ile 2023 yılında oynayamayacağını açıklamasının ardından, “tüm zamanların en büyükleri” yakıştırmasının tek temsilcisi kalmış oldu; 23 Grand Slam şampiyonluğu ile yeni bir rekora imza atan Novak Djokovic.
Djokovic, 2022 yılı Wimbledon’ı, 2023 yılı Avustralya Açık’ı ve Roland-Garros’u şampiyonlukları ile, değil emekli olmak, herzamankinden daha güçlü, sağlıklı ve rahat olduğunu defaatle kanıtladı.
Diğer taraftan, en genç neslin, yetenekleri ve başarıları ile göz dolduran isimlerinin başını çeken Carlos Alcaraz’ın, özellikle doğal avantajı olduğu varsayılan toprak kortta, Novak’a karşı stres ve kramp yaşayıp, mağlup olması; genç tenisçilerin, bu büyük şampiyonu, 5 sette emekliliğine kadar yenemeyebileceğini dahi düşündürdü tenisseverlere.
Alcaraz, “kramp sansasyonunu” atlattı. Çim sezonuna hazırlandı. En son ABD Açık, 1000 ve 500 puanlı tur galibiyetleri ile Wimbledon’a dünya birincisi ve seri başı olarak geldi. Wimbledon’un hemen öncesinde, Queens’de ilk çim şampiyonluğunu kazanması da takdir edildi. Novak da dünya ikincisi olduğundan, müstakbel bir maç ancak final olabilecekti.
Toprakta kaybetmiş Alcaraz’dan, çim şampiyonluğu beklentisi güçlü değildi ama kendi tarafındaki Jarry, Berrettini, Rune, Medvedev gibi güçlü rakiplerini rahat maçlarla yenerek, finale yükseldi. Novak da çok rahat maçlarla finale ulaştı. Tenisseverler için yeni bir 5 set mücadelesi heyecanı başladı. Alcaraz ilk sete kötü başlayıp, neredeyse 6-0 lık bir “bagel” vuku bulacakken, ilk oyununu alıp, seti verince; akıllara, Roland-Garros mağlubiyeti tekrar mı edecek düşüncesi geldiyse de, 2. Setin başından itibaren kortta rahatladı, kendi oyununu dikte etmeye başladı ve 5 set oynanan maç esnasında her türlü zorluğu/testi aşarak şampiyonluğa ulaştı. İngiliz ve Fransız Basınında “Wimbledon Prensi” yakıştırmaları var. Katılmamak mümkün değil. Djokovic yakın zamanda emekli olacakmış gibi görünmese de, erkekler tenisinde yeni bir dönem başladı dün.
Alcaraz’ın başarısı bugüne kadar Djokovic’e finallerde yenilmiş diğer genç tenisçilere de moral ve güven takviyesi olmuştur tahminim. Alcaraz, yılın son Slami ABD Açık’a “ünvan savunan şampiyon” olarak gidecek. Djokovic başta olmak üzere, Medvedev, Rune, Sinner gibi isimlerle müthiş bir rekabet içinde olacağını tahmin etmek güç değil. Mats Wilander’in deyimiyle; “sert kortta herkes başarılı”. Rekabet çetin.
Wimbledon, bu sene kadınlarda da büyük rekabete ve heyecana sahne oldu. Kadınlar tarafının Alcaraz’ı; Mirra Andreeva çok başarılı bir turnuva oynadı. Henüz 16 yaşındaki genç tenisçinin hem oyunu hem davranışları süratle olgunlaşıyor. Gelişimini izlemek keyifli. Roland-Garros finalisti Karolina Muchova’nın daha ilk maçında yeniden sakatlanması üzücüydü. 8 ay önce anne olan Elina Svitolina’nın dünya bir numarası Swiatek’i yenerek yarı finale ulaşması ise sürpriz oldu. Seyirci desteği de yanındaydı devamlı.
En büyük sürpriz ise; oyunu herzaman çok zeki ve tehlikeli olmakla beraber, sakatlıktan döndüğü için sıralamada gerilerde olan Marketa Vondrousova’nın, finale yükselmesi ve Sabalenka ve Rybakina’yı yenerek finale ulaşan Ons Jabeur’u de geçerek kupaya uzanmasıydı. Marketa, bu şampiyonlukla, dünya onuncusu haline de geldi. Ons cephesinde ise, üst üste iki Wimbledon finali kaybetme üzüntüsü kameralara yansıdı.
ABD Açık’ta, Rybakina ve Sabalenka’nın daha güçlü dönüş yapacaklarını; dünya 1 numarası ünvanını koruyan Iga’nın ise “çimde zaten favori değildim!” anlayışında olduğu üzere yoluna aynı hızla devam edeceğini düşünüyorum.
Turnuvada göz dolduran iki diğer isimden de bahsetmek isterim; Christopher Eubanks ve kiminle partner olursa olsun şampiyonluk yaşayan çiftler efsanesi Hsieh Su-Wei.
Yazımı, Wimbledon Gençlerde ülkemizi temsil eden Melisa Ercan’dan bahsederek tamamlayayım. Her ne kadar maçını kaybetmiş olsa da, rekabet duygusu ve kazanma alışkanlığı güçlü tenisçimizin başarılarının devamını dilerim.
Spor ve sağlık hep sizlerle olsun.