Dil Bayramı’nı iki farklı tarihte, iki ayrı anlam ve önemle kutlarız. Bu kutlamalar, Türkçenin geçmişine, gelişimine ve geleceğine dair iki önemli olaya dayanır. Ancak bu iki tarih arasındaki farklılık, Türkçenin sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, yaşayan bir kültür taşıyıcısı olarak nasıl değer gördüğünü de ortaya koyar.
Şimdi bu iki kutlamanın tarihçesine bakalım:
13 Mayıs 1277 tarihinde, Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanıyla Türkçenin resmi dil olarak kabul edilmesi, özellikle devlet yönetiminde Arapça ve Farsça etkisinde kalan Türkçenin yapısına karşı büyük bir devrim niteliği taşır. Karamanoğlu Mehmet Bey, “Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergâhda, bergâhda, mecliste, meydanda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye.” buyruğuyla Türkçenin resmi dil statüsünü sağlamlaştırmıştır. Bu ferman, devlet işleyişinde ve halkın dilinin varlığını sürdürmesinde bir dönüm noktası olmuştur. Türkçenin resmi dil ilan edilmesiyle, sadece günlük yaşamda değil, devlet yönetiminde de Türkçe kullanılmaya başlanmıştır. Bu tarihi olayı anmak adına her yıl 13 Mayıs’ta Dil Bayramı kutlanır.
26 Eylül 1932 tarihinde ise Atatürk’ün önderliğinde “Birinci Türk Dil Kurultayı” düzenlenmiştir. Türk diline verdiği önemi her fırsatta dile getiren Mustafa Kemal Atatürk, dilin milletin bağımsızlığı kadar önemli olduğunu savunmuştur. Nitekim, “Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin.” diyerek, dilin bilinçle ve özenle işlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, 1928’de Harf Devrimi ile Türkçeyi modernleştirme yolunda önemli bir adım atarken, Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu ve ardından yapılan Birinci Türk Dil Kurultayı ile bu modernleşme sürecini büyük bir atılımla başlatmıştır.
12 Temmuz 1932’de kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin dünya dilleri arasındaki yerinin belirlenmesi, köklerinin araştırılması ve zenginleştirilmesi için kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Atatürk’ün talimatıyla düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı, Türk dilinin daha da geliştirilmesi için önemli bir zemin oluşturmuştur. Kurultayın sonunda, şair Halit Fahri Ozansoy’un önerisiyle 26 Eylül günü Türk Dil Bayramı olarak kabul edilmiştir.
O Halde Neden İki Bayram Kutlanıyor?
13 Mayıs, Türkçenin resmi devlet dili olarak kabul edilmesi ve konuda kanun niteliği taşıması sebebiyle kutlanır. 26 Eylül ise Türkçenin bilimsel yöntemlerle incelenmesi, geliştirilmesi ve modernleştirilmesi yolundaki çalışmaların önemi belirtmek ve bu çalışmaların sonsuza kadar sürmesi için kutlanır. Karamanoğlu Mehmet Bey’in fermanıyla Türkçenin tarihsel ve devletsel anlamda varlığının kabul edilmesini ifade ederken, 26 Eylül ise Türkçenin geleceğe yönelik, bilimsel ve kültürel bir miras olarak zenginleştirilmesi anlamında büyük bir adımı simgelemektedir.
Dil, bir milletin en önemli hazinesidir. Bu yüzden, Türkçeyi sadece tarihimizle değil, geleceğimizle de buluşturan bu iki bayram, Türkçenin ne kadar kıymetli olduğunun bir göstergesidir.
13 Mayıs ve 26 Eylül’de bir araya gelerek bayramı kutlamak yalnızca geçmişe saygı ile değil, aynı zamanda gelecek nesillere güçlü bir dil bırakma sorumluluğunu da bizlere hatırlatmaktadır.
Bayramınızı Atatürk’ün şu sözleriyle kutluyorum:
“Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşamayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.”
(Adana Türk Ocağı, 17 Şubat 1931)