Çocukken karşılaştığımız herkesten şu soruyu duyarak büyümedik mi ?
“Büyüyünce ne olacaksın?”
Kimimiz doktor, mühendis, pilot olmak istiyorum diye en prestijli meslekleri sıraladı; kimimiz ise oyuncakçı, lunaparkçı, futbolcu diye o an en ilgisini çeken meslekleri… Ve sonra hepimiz büyüdük ve kaçımız istediğimizi söylediğimiz işleri yapabildik?
O yol ayrımına geldiğimizde ailesinin istediği mesleği seçenler de oldu, bir tanıdığının bu işte çok para var deyip yönlendirdiği işi yapanlarda… Ama bazıları ise kendi yolunu çizdi çocukluğundan beri kaybetmediği tutkularının, keşfettiği yeteneklerinin, ruhunun beslendiği işe sahip oldu.
Hangisi daha mutlu oldu aslında tüm mesele bundan ibaret. Bana sorarsanız insan yaşamında iş ve eş seçimini doğru yaptığı kadar mutlu derim. Bunu bulmak bir yolculuk ve bu yolda ileriye doğru bir yolculuk değil.
Doğan Cüceloğlu’nun, “insanın anavatanı çocukluğudur.” dediği yere, yani geriye doğru bir yolculuk yapması gerekir. Çoğu ünlü şarkıcının küçükken saç fırçasını mikrofon yapar şarkı söylerdim dediğine , bir doktorun çocukken eve gelen misafir çocuklarıyla oyun oynarken doktor rolünü ben alırdım diye anlattığını hatta gazeteci bir arkadaşımın daha miniciktim bahçedeki çiçeklerle röportaj yapmaya çalışırdım sözlerine şahit olmam da aslında bunun en gerçekçi yanıdır.
Benim de yazımı yazarken tüm çocukluğum gözümün önünden geçti. Resmin en net gördüğüm kısmı; ilkokul 4. Sınıfa giderken, dedemin evinde bir deftere hikayeler yazdığım, kendimi yazar sandığım o an ve yazımı gülümseyerek bitirdiğim şu an oldu.