Siz deyin konjonktür ben deyim devir, hayat zor ve karmaşık. İç içe geçen pek çok konu ve sorun bunaltıyor her birimizi. Tüm bu kargaşanın yanı sıra kendine özgü kuralları olan başka bir yaşam döngüsü de akıp gidiyor; Sokağın canları; sokak hayvanlarının evreni.
Bu bir hayvan hakları yazısı değil; bir aktivistin gözünden de değil. Anlatmak istediğim birkaç hikayenin yazısı.
Sokağa çıktığınızda, gözünüzün alıştığı bir resim vardır. Mahalleniz, dükkanlar, ağaçlar, sabahın kuş sesleri ve şanslı iseniz selam verdiğiniz ahbaplar. Bir de, eğer çevrede korunup kollanılıyorlarsa, ‘sokağın esas efendileri’ gibi salınan kediler. Yavru iken hayatta kalmayı başardılar hele bir de insan ‘kafaladılarsa’, oranın gizli efendileri onlardır artık. İnsanlarını ve mekanlarını sahiplenirler, başka kediler sahalarına asla giremez. Belki şahit olmuşsunuzdur. Yabancı bir kedi mıntıkada dolaşırsa, bölgenin esas kedisi veya kedileri karşısına dikilir. Tehdit ve ikna süreci yaşandığını yüksek tondaki miyavlamalardan okursunuz. İkna süreci sözle olmaz ise, pati darbeleri ve kovalama devreye girer. Yabancı neredeyse her zaman yenilir ve gider. Acımasız ve kesin kuralları olan bir evrendir bu keza.
Kendi evrenlerinin kuralları acımasızdır, dahası insan dünyası ile kesişen yaşamları hemen her zaman çok kısadır. Şehir hayatı öylece akar gider. Esameleri bile okunmaz.
Gelelim anlatacağım hikayelere; hayvansever olarak yetişenlerimiz var muhakkak ama kedilerin bizzat seçip, hayvansever yaptıklarına dair burada yazacaklarım.
Son yurtdışı görev yerim Havana’da, Sefarete yakın minik bir kafe daimi uğrak yerimizdi. Birlikte görev yaptığım sevgili arkadaşım mekanın gediklisi olarak, hepimizden sık giderdi. Kafenin muhteşem görünüşlü kedisi, karşısında durup, asil tavrıyla asla taşkınlık yapmadan yemekten payını beklerken, bir isim yakıştırıvermiş; Jose. Kedimizin dişi olduğu ortaya çıkınca, Josefina yapıverdik o ismi. Arkadaşımın o güne kadar, ‘kedi dünyasını’ pek umursadığını sanmıyorum.
Josefina ile başlayan sevgi, bir sonraki tayin yerinde de devam etti. Sadece mama ve su değil veteriner desteği de aldı hep. Ülkeye döndü emekli oldu. Mahallenin kedilerini kollamaya gayret etti. Zilli adını verdiği dişi bir kedi ona başka türlü tesir etti. Çok zeki, çok çevik ve kimseye eyvallahı olmayan Zilli. Çok uğraştı, yaşamı kaliteli sürsün diye, sahiplendi hatta ama sokak ortamının özgür ruhlu Zillisi, evde rahat edemedi. Sokakta başlayan hikaye, Zilli’nin bir gün ortadan kaybolmasına kadar devam etti. Çok üzüldük ardından. Sokak hayatı öyle diye birbirimizi avutsak da hep, onlar tüylü ailemiz oluveriyor farkında bile olmadan. Halen, kediler onu bulmaya, o da isimler yakıştırıp, kollamaya devam ediyor.
Bir diğer hikaye oğlumla cam tıkırdatıp ziyaretine gelen, yanağına öpücük konduran, kedi Helen’e ait. Helen oğlumu buldu. Çektiği fiziki sıkıntıdan, ciddi bir ameliyat geçirmesi gerektiği ortaya çıktı. Ameliyatı atlattı ama ev ortamında o da mutlu olamadı. Sokakta, hastalığı nüksetti ve onu da kaybettik.
Kediler ve seçtikleri insanların hikayeleri bitmez ama mutlu sonlu olanları azdır. Yine de, seçtikleri insanlar, umursamaz zamanlarına geri dönmez, uğraşmaya devam ederler.