Çok sıcak bir yaz sabahına uyanıp, sessizliğin sesini dinlemek ne hoştur. Sessiz değildir aslında; insanın yarattığı gürültü yoktur sadece. Güneşle beraber hatta ondan evvel hareket etmek heyecanlıdır. Sabahın bu saatleri tazedir, enerjidir. Kuşlara kulak kabartıp, bilmek istersiniz anlattıklarını. Ağustos böcekleri ise şamatacıdır. Kulaklarınız onların sololarını da ayırt eder. Her sabah, bir önceki gün ne olmuş olursa olsun, böyle taze başlar.
Bu enerji bir kez kanınıza nüfuz etti mi, kaçırmak istemezsiniz. Belki tam da bu yüzden, bazı insanlar erkencidir. İngilizce tabiri ile; “early birds” “erkenci kuşlardır” onlar. “Erken kalkan yol alır” demiştir ya hani atalarımız; bildikleri sabahın enerjisini kullanmaktır büyük ihtimalle.
Metabolizmamız hızlı çalışır sabahları, kilo kontrolü için önemlidir mesela erken kalkmak. Uzmanları tavsiye eder. Yürüyebilirsiniz kulağınızda müzikle. Sevdiğiniz spor için de en uygun saatlerdir.
Bu kadar güzellemenin ardından sabahlara mistik anlam yüklediğimi itiraf etmem gerekir.
Birkaç gün önce, uçsuz bucaksız bir sahilimizde, caretta caretta yumurtalarını takip eden bir beyefendinin videosunu seyrettim. Heyecanı sesine yansımıştı. Emekli işi bunlar!, Şehirde yaşam mücadelemiz var!, Önemli işler bizi bekler! diyebilirsiniz. Haklısınız.
Mistik düşüncelere sahip olmak, moda tabiri ile ‘öğrenilmiş çaresizliği’ akılda süslemek midir? Belki biraz öyledir.
İnsanın binlerce yılda geliştirdiği, hiç de adil olmayan ama yerine de başkaca bir sistem koyamadığı halihazır kaynak paylaşım düzeni acımasızdır. Bireyi ezer geçer.
İnsan olmak, hissetmek hep zordu ve zorlaşacak. Sonumuz, ünlü 19. Yüzyıl ekonomistlerinin sofistike teorilerinin özü: tüm kaynakları bitirip, kıyameti yaşamak mıdır? Belki.
Peki, bu gerçeklikle yaşarken, hiç bireysel alanımız, karar kabiliyetimiz yok mudur? Kanaatimce vardır. Günlük akış, siyaset, ekonomi vs her ne olursa olsun; erken kalkıp, kulağında müzikle yürümek, sabahın enerjisinden nasiplenmek mümkündür. Canınız, maddi sorunlar, haksızlıklar, gelecek kaygıları ile fena halde sıkkın olabilir ve tüm bu hakikate rağmen, müzikle yürüyüş yapmak tuhaf görünebilir. Bize özgü bir düşüncedir bu. Başka bazı toplumlar, özellikle Akdeniz ve Karayiplerde, konuları kompartımanlara ayırmazlar. Varolmak için, yaşamı değerli kılmak için, her ne imkanları varsa kullanırlar. Doğaya, sanata ve spora yönelirler. Avuntu değildir bu. Yaşamı bütün olarak gören bakış açısıdır.
Maneviyatımıza yatırım yapmadan maddi dünyada şansımız daha azdır kanaatimce.
Güzel bir pazar günü, güzel bir hafta dileklerimle,