Bizdeki adıyla ‘Tahta Kurusu!’
Kurtuluş Savaşı sıralarında cephelerde gördüğümüz ve ispirto ile ne var ne yok yakılarak önüne geçilebilmiş o böcek türü…
Cimex soyundan.
Taa M.Ö. 3000’lerden beri var… İnsanlık evde barınıp, yatakta uyumaya başlayalı beri kan ile geceleri beslenen bu mahluklar ile aynı ortamları paylaşmışlar.
Yumurta taşıyan dişi bir tahtakurusu bütün bir apartmanı saracak kadar yavru üretebiliyor mesela. Ev seviciler :)).. Tek ihtiyaçları, kanını emecek insan bulmak.
Kan emmek için geceleri konukçularına yanaşırlar. Diğer zamanlarda ışıktan korunmuş yerlerde saklanırlar.
İlk ziyaretçileri kendileri gibi gececi yarasalarmış.
Roma’da Aristo’nun güncesinde var. Yılan sokmalarındaki yararından bahsetmiş o. Histeri krizlerinde de kullanılmış bir süre. Sonra 1600’lerde İngiltere’deki ‘Büyük Yangın’ sonrası tekrardan yapılanma sürecinde taşınan tahtalar ile İngiltere’de gözlenmiş. ‘Tahta Kurusu!’ lafı ile ilişkisi bu olabilir. Sonra sonra Avrupa’nın değişik şehirlerinde özellikle yoğun şehircilik ve yoksulluk gettolarında Fransa’da ve 2. Dünya Savaşı’nda artarak sorun olmaya devam etmiş. Günümüzde de var. 2010’larda New York’ta;Brooklyn, Queens de vardı. Ve büyük mücadele yapıldı.
Fransa’da 230milyon Euro pik yaptığı zamanlarda harcanmakta.
Son zamanlarda Kovid sonrası Avrupa’da yaygın!
Ve 2024’de Olimpiyat şehri Paris’in baş belası olmaya devam ediyor.
Yakın zamanda Fransız bir sunucunun artan bu tahta kurusu enfestasyonunu göçmenlere bağlaması da konuyu ‘ırkçılık’ düzlemine kaydırsa da, 1950’lerden beri eskilik ve hijyen konusunun tartışıldığı Paris’te daha bir çok konuyu da kaşıyacağı şüphesiz.
Bize gelecek olursak, daha yakın zamanda Mersin/ İstanbul hattında bir otobüs yolcularının 13’ünü hastanelik yapacak kadar şiddetli olaylara tanık oluyoruz. Ama yakın istatistiklere ulaşamadım.
Teşhiş ve arındırma/ ilaçlama en önemli adım. Fumigasyon ile DDT kullanımı sinir hasarı yaptığından vazgeçilen bir yöntem. Ev yatak tahta kuruları bu sebeple daha dirençli halde. İnsana da zararı olan ilaçlar onları daha etkin öldürüyor.
Isırılan yer, üçlü deri girişi ve kaşıntı, gece vakti oluşuyor olması, hafif ateş ve yer bağımlı olması kişilerin yakın seyahatleri veya başka ortamlara maruz kalmaları…
Neden 15 yıldan sonra bu olay gündemde?
Yoğun ve sağlıksız şehircilik ve eskilik ve bakımsızlık bir arada olunca ortaya çıkıyor ise akşamları kanı emilecek insana ihtiyaç gösteriyorsa…
Artması doğaldı.
Doğal olmayan neydi?
Yeri yurdunda edinmiş insanların, gettolaşmak zorunda bırakıldığı kamplarda ve şehir ücra köşelerinde gözlenmesi doğal değil miydi?
Irkçılık — kavramına gelmeden ‘insanlık’ kavramını asıl kan emen emperyal düzenin doğadaki karşılıklarına neden alınırdı ki insan?
Aç bir bebeğin derisinden emilen kan için ötelenen insanlık, aslında bu tahta kurularından daha beter halde değil miydi?
İlahi adaletin tecellisi bazen küçük bir tahta kurusu olabilir miydi?
Bilmiyorum.
Ama tren geldi.
İniyorum.