Yaşamın kendisine benzettiğim tenisle ilgili gelişmeleri adeta tutkuyla takip edip yazarken; Güncel durumdan ziyade, önemli isimlerin vedaları var düşüncelerimde şimdi.
Dünya tenisinin 3 büyük ismi ve yarattıkları dönemi, biraz da duygusal olarak şu şekilde resmediyor zihnim. Az rakam ve bol hikayeli bir tasvir bu!
Çiçeği burnunda İsviçreli bir tenisçi, oyun olarak; genç bir Pete Sampras edasıyla, Ustanın karşısına çıkıyor Wimbledon’da ve galip geliyor! Sonra Turnuvada yeniliyor ama o galibiyet, Sampras’ın emeklilik sürecini başlatırken, tenisin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden biriyle tanışıyoruz;
Roger Federer. Wimbledon onun oyun alanı artık! Çim kortlar; slice ve vole ile zenginleştirilmiş hızlı oyunu için biçilmiş kaftan! “Tenisin 3 Büyüğünü’ sadece bir kaç sözcükle tanımlayın denilse; Federer için seçeceğim: “Deha düzeyinde tenis zekâsı” olurdu!
Federer, “En Büyüklerden” biri olma yolunda ilerlerken; Benzeri görülmemiş bir rakabetin diğer kahramanı; İspanyol Rafael Nadal dahil oluyor resme. Solak olma hali, üzerinde çalışılmış bir yetenek Nadal. İspanyolların isimleri sevimli ve samimi söyleme alışkanlığı; Nadal’ı evimizin yıldızı “Rafa” haline getiriyor!
Rafa, tipik bir İspanyol Tenisçi ve daha fazlası tabii. Çok geçmeden, kırmızı toprak kortları fethetmeye başlıyor. Bugün, istatistiklere baktığımızda, 14 kez şampiyonluk yaşadığı ve tesisine heykeli dikilen Roland-Garros dışındaki toprak turnuvalarında da “10 kez” rakamı ile karşılaşıyoruz ekseriyetle. Rafa’nın, ezeli rakibi Federer ile ilk karşılaşmalarında, hem hızlı hem canavar spinli solak forehandleri, Federer’in tek elli Backhanlerini yıpratıyor evvela. Elbette Federer, “soruna!” çözümler bulmakta gecikmiyor! Bu rekabetin özü de bu zaten. Birbirlerini rekabetle yükseltiyor hatta yüceltiyorlar!
Üçüncü bir isim daha beliriyor ufukta, Rafa’nın ardından. Sırbistan’dan zor koşullardan geliyor! Çocukluğunda, dünya 1 numarası olmayı aklına koymuş; Novak Djokovic. Ona da; Joker veya Nole demeye başlıyoruz zaman içerisinde. Novak’ın oyunu, fitness düzeyi ve mental gücü; Bugünkü erkek tenisinin, zaman zaman “robotik” tabiriyle eleştirilen nüvesini oluşturuyor. Baseline mücadelesinde üstün. Rallilerde, Andy Roddick’in dediği gibi; Ayaklarınızı ve ruhunuzu yok ediyor. Kompak ve hatasız oyunu adeta bir makina kusursuzluğunda.
Federer çim, Rafa toprak ve Novak da sert kortta avantajlı görünseler de, her birinin her Grand Slam’i bir ve daha fazla sayıda kazanmışlığı var. Bu büyük 3 lü, neredeyse 20 yıla yayılan bir zaman zarfında, Krallıklarına kimseyi yaklaştırmıyorlar. Elbette, çok önemli isimler ve yetenekler de şampiyonluklar yaşıyorlar; Andy Murray ve Stan Wawrinka gibi. Ancak, başarının büyüklüğüne bakıldığında, Büyük 3 lü ile kıyaslamak mümkün değil.
Yaş olarak, Federer’den başlayarak, emekli ediyoruz büyük şampiyonları. Federer, 2021 Wimbledon’ında, Çeyrek Final’de elendikten sonra,Tura fiilen veda etmişti. 2022 yılının Laver Cup’ı ise, resmi vedasıyla simgeleşti. Halihazırda, sakatlıklardan dönen Rafael Nadal, kariyerinin büyük turnuvalarında mücadele ederek, veda ediyor. Rafa’yı, 26 Mayıs’ta başlayacak Roland- Garros’da da görmeyi umuyoruz. Haberler, o yönde.
Büyük 3’lünün en genci Novak Djokovic ise, hala ATP sıralamasının zirvesinde oturuyor. Ancak, özellikle, bu yılın başından itibaren işler yolunda gitmiyor! Novak, dün, İtalya Açık’taki 2 inci maçında; Dünya 29 Numarası, Şili’li Alejandro Tabilo’ya, 2 sette ve farklı mağlup oldu. Maçı seyrederken, 6 aydır usulca düşündüğüm şey netleşti zihnimde; Novak, hala Dünya 1 Numarası ve fit görünürken, yaş onu da yakaladı ve bunun dönüşü olamayabilir artık! Savunması gereken puanlar da çok. Alcaraz veya Sinner’ın, bir Grand Slam şampiyonluğu ile bu süreç daha da hızlanacaktır tabii.
Velhasıl, teniste bir dönemin sonu çok yakın. Bu dönemi yaratan, 3 büyük sporcu; Tenisin de ötesine geçmiş isim ve ağırlıkları ile, geçmişten geleceğe bir köprü ve ilham olmaya devam edecekler!
Sağlık ve sporla bezenmiş günler dilekleriyle.