Bilirdi, aslında beş para etmezin biri olduğunu ama başkaları bilmediğinden pek de önemsemezdi. Sabahları bakardı aynaya, “büyüksün” derdi kendisine. Hoş akıl cüceliğini de pek önemsemezdi, akıl cücesi hımbıl efendi.
Çocukluğunda arkadaşları arasındaki lâkabı hımbıl dı aslında, mamafih o zamanlar da hiç takılmazdı bu lâkaba, sonradan kendini geliştire geliştire, lâkabının önüne, “akıl cücesi’ni de” ekletmeyi başardı sonunda.
Ama kurnazdı aynı zamanda; bilirdi, “nefes alarak ölmekle, yaşayarak ölmek” arasındaki farkıda.
Akıl cücesi hımbıl efendi
Herkes onun giyimiyle, kuşamıyla, alık alık bakmasıyla dalga geçe dursun, o “efendi” olmaya doğru adım adım yürümeye başlamıştı aslında… Kendisinden hazzedilmediğini bilse de, gidip otururdu arkadaşlarının yanına, ne de olsa vardı birden fazla hesabı kafasında..!
*****
Kendisini kullanmakla başladı insanları kullanmaya ve geç de olsa bunun böyle olması gerektiğini çözmüştü kendince kafasında. Öyle ya, kendisini yıllarca ayna karşısında, “büyüksün” diye gaza getiren, başkalarına neler yapmazdı bu saatten sonra!?
Hiç bir zaman lâkabıyla hitap etmediler ona, ancak biliyordu kendisiyle alay edildiğini. Ama komiktir ki, kendisiyle alay edenler, olamadılar akıl cücesi hımbıl’ın tırnağı kadar da!
Ağamsın dedi, paşamsın dedi, güler yüzün yeter gerisi boş dedi, kendisini azıcık övmeye kalktıklarında, estağfurullah’ı da hiç eksik etmedi,
Öyle yürüdüki bildiği yolda, lâkabının sonuna bir de, “efendi” ekletti. Akıl cücesi hımbıl efendi.
*****
Arada ufak tefek arızalı tipler çıksa da, arkasından, “akıl cücesi hımbıl” demeye çekinir oldu onu tanıyanlar, kazayla kulağına gidiverir de canımıza okur diye. Artık bir de “efendi”– liği, saygınlığı vardı ayrıca..!
Çok hak yedi, çok can yaktı, akıl cücesi hımbıl efendi… Ama bunun da kendince bir izahı vardı olmayan vicdanında! Ezilmişliğinin, ezikliğinin diyetini ödemeliydi herkes. Ödetti ödetmesine de, huzur da bulamadı maalesef kuş tüyü yastığında.
*****
Ölürsem, “durduk yerde öldü” dersiniz diye tembihlemişti yakınındakilere ve durduk yerde ölüverdi bir gün, sayarken yatağının altındaki paracıklarını…
Kalabalıktı cenazesi, isteği üzerine mezarı başında, gömüldüğünde okunacaktı vasiyeti.
*****
Kefene sarılı bedenini toprağa bıraktılar, akıl cücesi hımbıl efendinin. Toprak attılar üzerine, hızlı hızlı, vasiyet bir an önce okunsun da, biz de meraktan çatlayıp ölmeyelim diye. Gömdüler akıl cücesi hımbıl efendiyi, sonra mezarı başında gerçek bir ölüm sessizliği…
En sevdiği arkadaşı, “vasiyet” dedi, okuyorum.
Vasiyet;
Muhtemeldir ki; cenazemin başında hepiniz haklarınızı helâl etmişsinizdir bana. Hatta arkamdan, ne iyi insandı’ “da” demişsinizdir mutlaka. Bir kaç kendini bilmez ağlayan, sızlayan da olmuştur, ne alâ. Dirimden korktuğu kadar, ölümden bile korkup, lâkabımla anamayanlar da toplanmıştır mezarımın başına.
El cümle;
Yaşayarak öldü bu fukara, darısı, nefes alınca yaşadığını sanan gerçek akıl cücesi hımbılların başına… Benden helallik isteyenler de çok beklerler daha.
Not: İlgilenip gömdüğünüz, helallik verdiğiniz için minnetlerimle, “büyüksünüz, aslansınız” dağılın.
Yazarın diğer köşe yazılarından
Serbest stil ekonomiden grekoromene mi geçsek!