Belki de Ankara’nın en büyük oto galerisi idi Erkam Galeri… Sahibi Mustafa Erkam Bey, uzun boylu, 76 yaşında tam bir Adanalı… Öfkesi ayrı, sevgisi ayrı, babacanlığı apayrı.
Ben derdi, hayatı hesaplamam ama iki şeyin hesabını tutarım. Birincisi, kazandığım ve harcadığım paranın hesabını, ikincisi etrafımdakilerin davranışlarının hesabını..!
Bu sözünden 1 gün sonra galerinin önünde biriyle konuştuğunu gördüm, sima yabancı değildi, iyice yaklaşıp emin olmak istedim, konuştuğu kişi Özay Gönlüm‘dü. Mustafa Bey bana dönüp, “tanıdın mı?” diye sordu. Özay Gönlüm’ü kim tanımaz dedim.
Her ikisiyle sohbet güzeldi ancak arkadaşımla birlikte otogara gitmem gerektiğini söyleyerek müsaade istedim. Mustafa Bey o sırada içeride işlemlerini tamamlamış ve çıkmak üzere olan beyefendiye sordu; “Bizim çocukları otogara bırakabilir misin?”
Takım elbiseli ve kravatlı beyefendi gülümseyerek, “memnuniyetle Mustafa Bey” diye cevap verdi.
Nezaketle gelen olumlu cevabın peşinden arabanın arka kapısını açıp koltuğa yerleştik, yol boyunca sohbet ederek otogar önüne geldiğimizde teşekkür edip arabadan indik.
Sonra mı?
Aradan 5 gün geçti, galeriden içeri attığımız ilk adımla beraber feci bir azar işittik! Mustafa Bey deyim yerindeyse adeta köpürmüştü! “Koskoca Müsteşar sizin özel şoförünüz mü?”
Neden her ikiniz de arkaya oturdunuz?
Bir daha hiç kimsenin arabasında, arkadaşınız dahi olsa 2 kişi birden arka koltuğa oturmayın!
Beni utancımdan yerin dibine sokan, okullarda bile öğretilmeyen, hafızaya spatula ile kazınan sağlam bir ders almıştım…
***
Daha geriye gidelim…
Yıl 1984…
Ankara’dan halam gelmişşşş…
O yıllarda öyle büyük gross marketler falan yok ama Zonguldak ilinde büyük bir market açılmıştı.“Erbe/Market” Bu marketin patronunu da, çalışan kasiyerlerini de çok iyi tanır, her fırsatta sohbet eder, şakalaşırdık, sevildiğimi bilirdim… Şimdiki kadar sevimsiz olmadığımdan sanırım!
Aylardan Temmuz, halamı Erbe/Markete götürdüm.
Yolda yürürken anlatıyorum halama,“şöyle büyük market, çalışanları iyi insanlar, patron….”
Marketten içeriye girdik uzun süren bir alışveriş sonrası kasanın önündeyiz, aldıklarımızı torbalara yerleştirdik, halam hesabı ödedi ve…
Fiş dedi, fişimi alayım!
Kasiyer, fiş yok…
Ne demek fiş yok?
Yok kardeşim, henüz kasaya fiş takmadım, kasada sorun var.
Kanun gereği fiş vermek zorundasınız!
Vermiyorum, zorla mı?
Halam gayet sakin cüzdanını tekrar çıkardı, içinden bir kart alıp kasiyerin önüne bıraktı.
Size dedi, öyle bir ceza keserim ki..!
O fiş sorunlu kasaya takıldı ve halam ödediği paranın fişini almış oldu.
Ben halamın maliyede çalıştığını biliyordum ama maliye başmüfettişi olduğunu o gün öğrenmiştim.
Yol boyunca hiç konuşmadık, arkadaşlarıma mahcup olduğumu düşünüyordum. Eve vardığımızda dedim ki; arkadaşlarıma beni mahcup ettin, bir daha benimle konuşmayacaklar.
Elini omzuma koyup; “O marketin sahibi ağabeyim dahi olsa aynısını yapardım” dedi. Anlamamıştım, kızgınlığım da geçmemişti ama o sözün değerini bugün çok daha iyi anlıyorum.
***
Yıl 2000
Zeki Çakan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Meclisteki makamında sohbet ediyoruz, Zeki amca diye başlayıp, utana sıkıla derdimi anlattım… Bak dedi, şimdi İstanbul’a 2 bilet aldırayım, atlayalım uçağa, gidelim çözeyim sorununu ama 5 dakika daha düşün, şimdi küçük bir işim var, odaya döndüğümde gidelim dersen ilk uçakla gideriz, ama benim fikrimi sorarsan değmez. Sen yine de bir düşün!
Haklıydı, tecrübeye kulak vermiş, söz dinlemiş ve kârlı çıkmıştım.
Sonrası mı?
Sonrası bende kalsın.
***
Yazıya anekdotlar ile başlamamın sebebine geleyim;
Bu anektodlar ile tecrübelerimi paylaşmış oldum, dileyen kendine ders çıkartır!
Şanslıymışım ki; adabı muaşereti yaşaya yaşaya öğrendim, etrafımda ve ailemde öğretecek hocam çokmuş, nasiplendik çok şükür…
Yalakalığın, dalkavukluğun öyle çok ta itibar görmediği ama itibarlarını efendiliğinden kazanmış insanların hatırlarının, nazlarının geçtiği dönemleri özlememek mümkün mü?
***
Ve spor;
Diyelim ki; önümüzdeki aylarda spor federasyonlarının seçimleri yapılacak, bildiğim kadarı ile bazı spor federasyonları danıştay kararına uyarak, %15 imza zorunluluğunu kaldırmış, bazıları ise danıştay kararını uygulamamış ve %15 imza zorunluluğunu devam ettirecek!
Peki nasıl olacak bu iş?
Her şey bir kenara, aklına yatan var mı?
Spor salonları açılıyor!
Spor yapacak olanların salon içerisinde maske takma zorunluluğu olacak mı?
Eğer maske takılarak spor yapılacak ise, zararı mı yoksa faydası mı olacak? “Kültür fizik hareketlerinin ağırlıkta olduğu spor branşları”
Türkiye Kayak Federasyonu…
Sn. Başkan Oto göreve geldiğinde depolarda eksik malzeme olduğunu söylemiş, ardından bir çok ile malzeme dağıtımı yaptıklarını açıklamıştı ancak ne hikmetse dağıttığını açıkladığı malzemelerin resmi belgesini şimdiye kadar bir türlü göremedik!
Erzurum’da bulunan suni kar göletinde, iki kuzenin ölümüyle sonuçlanan üzücü olayın sorumluları kimler? Bu konuda bilgisi olan var mı?
Diğer konulara kısa bir dokunuş;
Ödül yönetmeliği,
Federasyonların seçim sistemi,
Devlet sporculuğu unvanı meselesi,
Dernekler federasyonu karmaşası…
Olduğu gibi durmakta imiş..!
Amannnn sende canım değil mi?
Ciddiye almayın, ağaç kovuğundan yazıyorum!