2024 tenis sezonu, ısınma tabir edebileceğimiz; Avustralya, Uzakdoğu ve Yeni Zelanda Turnuvaları ile başladı. Özellikle, Avustralya’daki, “United Cup” ve “Brisbane” Turnuvaları, tenis gündeminin odağında yer alıyor. Bir sonraki durak, 14-28 Ocak tarihlerinde gerçekleştirilecek olan, yılın ilk Grand Slami “Avustralya Açık” zira.
United Cup esnasında, evsahibi tenisçi Alex De Minaur’a mağlup olan Novak Djokovic, el bileği sakatlığı ile gündemde iken; bir yılı aşkın süredir kortlardan uzak kalan Rafael Nadal, Brisbane Turnuvasına, Dominic Thiem’i 2 sette geçerek başladı ve güçlü bir dönüş mesajı verdi. Rafa geri döndü! Dominic Thiem ise, 1 buçuk senedir devam etmekte olan, en üst düzey rekabete ortak olma çabalarında, henüz eski formuna yaklaşamamış görünüyor.
Dünya 2 Numarası Carlos Alcaraz’ın, sezon arasını, gösteri mahiyetindeki turnuvalarda ve Koçu Juan Carlos Ferrero’nun Akademisindeki antremanlarla değerlendirdiğine şahit olduk. Carlitos, yaptığı açıklamalarda, 2024 için en büyük hedefinin Olimpiyat Altını olduğunu vurguladı. 26 Temmuz’da başlayacak Paris Olimpiyatları, tenis dünyası için bu yılı daha da heyecanlı kılıyor hiç şüphesiz.
2023 Sezonunu büyük çıkışlarla ve dünya 4 üncüsü olarak kapatan Jannik Sinner’in bu sene izleyeceği performans çizgisi de ayrı bir merak konusu. Onu da tenisçi olmasa seçeceği bilinen kayak görüntüleri ile takip ettik bu dönemde.
İlk 10 isimlerinin korkulu rüyası haline gelmiş bulunan, Roman Safiullin gibi geç inkişaf eden yeteneklerin, özellikle Grand Slamlerde yapacakları sürprizler, her sene olduğu gibi bu sene de, tenis ortamını zenginleştirip, güzelleştirecek.
Kadınlar tarafında da ayrı heyecanlar ve dönüşler mevcut. Naomi Osaka, uzunca bir aradan sonra Avustralya’da yeni bir başlangıç yaptı. Keza, daha motive izlenimi vermekte olan Emma Raducanu da sezona enerjik başladı. Kadınlar tenisinin ilk sıralarındaki isimlerle dönüş yapan yıldız tenisçilerin mücadelesine tanıklık edeceğiz yılın ilk aylarından itibaren. Bu rekabete, çok daha genç yaşlarda olup, zirveye göz diken, Mirra Andreeva gibi yetenekler de renk katacaklar.
Brisbane Turnuvasını takip eden Türk tenisseverler, genç yeteneğimiz Zeynep Sönmez’in, eleme müsabakalarındaki başarılı performansına sevindiler. Zeynep’in özellikle 2 inci maçında, elemelerin 1 numaralı Seri Başı Belaruslu Aliaksandra Sasnovich’i mağlup etmesi kaydadeğer bir gelişme idi. Ana Tablodaki ilk maçında, dünya 56 ıncısı genç Fransız tenisçi Clara Burel’e mağlup olan Zeynep, o maçta da, özellikle ilk sette servisler kırarak, göz doldurdu. Sezona güçlü ve motive başlayan tenisçimize başarılar diliyorum. Umuyorum ki; dünya sıralamasında yükseleceği bir sezona tanıklık edelim. İlk 100 rekabetine ortak olup olamayacağını zaman gösterecek. Yaş itibarı ile hala şansı olduğu ama bunun, büyük fedakarlık ve gayret gerektirdiği kanaatindeyim.
Yazımın son bölümünde, ilginç bulduğum bir psikolojimize değinmeden geçemeyeceğim. Zeynep Sönmez’in Brisbane maçları esnasında, tenisseverler elbette sevindiler, gurur duydular ve paylaştılar. Buna ilave olarak, bir grup tenissever; aman çok sevinmeyelim, aman abartmayalım, aman şişirmeyelim tarzı yorumlar yaptı. Bu psikolojinin nereden geldiğini biliyoruz. Geçmişte galibiyet de mağlubiyet de çok abartılır. Galibiyet göklerde, mağlubiyet arzın merkezinde yer bulurdu. Bakın bu değişti. Neden değişti? Çünkü herkes küçük bir beceri ile neyin ne olduğunu, spora dair gelişmeleri ve sonuçları bizzat takip etme lüksünü bedava olmakla yakaladı internet ve akıllı cihazlar sayesinde.
Bir diğer konu, gençlerin ayağı yere basıyor. Profesyonel tenisçi, başarısından da mağlubiyetinden de dersini çıkarır. Çıkarıyor da. Bırakın özgürce sevinelim veya üzülelim Beyefendiler ve Hanımefendiler!
Sağlık ve sporla bezenmiş güzel günler dilekleriyle