Salih’in bir anda biten hikâyesi

“Pencereyi kapatıp perdeleri çekti. Tam pencerenin altındaki tekli koltukta, masasında olacaktı… O sabah büyük bir umutla çıktı evden… Ve Volvo’suna atlayarak bana doğru geldi. Çıkmadan önce evden aldığı son şey tuttuğu notları oldu. Onlar da bu kitap oldu.”

Hüseyin Sezer’in edebiyat dünyasının ilgisini çeken ilk eseri ve uyumsuz gazeteci Salih’in, terk edilen bir aşığın hikâyesini bizlere sunuyor.

Sizler de içinizdeki uyumsuza kulak veriyorsanız; her söyleneni doğru kabul etmiyorsanız; tektipleşmekten ve tektipleştirilmekten korkuyorsanız ve en önemlisi okumaktan, yazmaktan sıkılmıyorsanız bu kitap tam size göre. Şimdi, siz kıymetli okuyucunun ona sarılmasını bekliyor.

Kitap hakkında görüşler

Bu kitap yaşamaya cesaret edilemeyecek kadar zor olan bir hayatın öyküleyici anlatımıdır, aslında. Hüseyin Sezer, bu anlatımı öylesine etkileyici kullanmaya çalışıyor ki, karakterler bile bu anlatımdan etkileniyor ve hikâyenin bir parçası olmak istemiyor. Çünkü ne gazeteci Salih’in, ne eşi Mina’nın, ne de Salih’in tek dostu Yazar’ın yaşadığı hiç de kolay değil. Hüseyin Sezer, bu ilk romanında edebi yolculuğuna ilginç kurmacasıyla dikkat çekiyor ve okuru da bu değişik yolculuğa büyük bir cesaretle davet etmekten çekinmiyor.

Adnan Gerger

*****

İyi kurgulamış ve örüntüde boşluk bırakılmamış bir eser. Dili akıcı. Yazarın dağarcığı belli ki dolu. Ayrıca yoğun şekilde Oğuz Atay ve yer yer Camus etkisi hissettim. Buna mukabil, yazarın eser içinde birikim referanslarını klasik ve toplumcu yazarlara yönlendirme gayreti dikkat çekiyor. Öte yandan Alman edebiyatının sevdiği tarza yakın duruyor.

Yaşar İliksiz

*****

Yazar Hakkında

Hüseyin Sezer

1991 Sivas doğumlu. Radyocu, iletişim öğretmeni ve yazar.

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema (2016) mezunu. Üniversite üçüncü sınıfta ilk kitabı, bir uzun hikaye, olan “Özgür Kelebek” (2014) yayımladı. İlk romanı “Salih’in Bir Anda Biten Hikayesi” (2017) ile edebiyat dünyasının ilgisini çekti ve bu eseri 2023 yılında ikinci baskı ile yeniden raflardaki yerini aldı.

Seyyar Edebiyat, Sinada, Filtresiz, Söğüt, Edebiyatist gibi dergilerde öyküleri yayımladı ve hala da dergilerde öyküler yazmaya devam ediyor. Yazarlık serüvenini ise şöyle özetler:

” Dostoyevski bir dergi için “Timsah” adlı bir öykü yazarken dergi kapatılır, öykü yarım kalır. Bu öyküyü okuduktan sonra arkasında yazan kapak notu beni oldukça etkiledi. Şöyle diyordu: ‘Bu öykü yazar olmak isteyen, içinde yazma tutkusu barındıran ama bunun farkında olmayan kişilere yeni bir pencere açıyor.’ İlk defa kalemi elime aldım, bu öyküye bir son yazdım. Sonra kendimce şiirler, öyküler yazmaya başladım. Okudukça yazma isteğim de aynı anda artarken edebiyatın benim için bir oksijen alanı olduğunu fark ettim. Derken üniversite birinci sınıfta ilk eserim “Özgür Kelebek”i o zamanın küçük bir meblağsıyla bastırarak edebiyat alanına giriş yaptım.

İkinci eserim “Salih’in Bir Anda Biten Hikayesi” mezun olduktan bir yıl sonra ücretsiz olarak raflardaki yerini alırken ben ücret vermeden kitap bastırmanın hayal olacağını düşünürdüm. Lakin çalışmamın, verdiğim emeğin karşılığını almıştım. Çoğu insanın okuduktan sonra “Oğuz Atay” tadını alıyoruz demesiyse mutluluk nirvanam oldu. İlk kitaptan bu vaktece birçok dergi de, fanzinde öyküler kaleme aldım ve almaktayım. Yazın alanında emek vermeye devam ediyorum. Çünkü ben yine o ilk hissin içindeyim. Edebiyat benim için bir oksijen alanı.”