Nasuh Mahruki, 21 Mayıs 1968’de İstanbul’da doğdu, ilk ve orta öğrenimini Şişli Terakki Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademisi’nden mezun oldu. Milli Sporcu, profesyonel dağcı, yazar ve fotoğrafçı olan Mahruki dağcılık, mağaracılık, yamaç paraşütü, aletli dalış, motor sporları, yelken ve bisiklet sporları yapmaktadır.
Sovyet Asya’nın 7000 metreden yüksek beş tırmanışını da tamamlayarak, Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından, hala Türkiye’de tekrarı yapılmayan KAR LEOPARI unvanı verilen Mahruki, Everest Dağı’na tırmanan ilk Türk ve dünyadaki ilk müslüman dağcı ve YEDİ ZİRVELER projesini tamamlayan dünyanın en genç dağcısı oldu.
İşte Mahruki’nin mutlaka okunması gereken 7 eseri…
BİR DAĞCININ GÜNCESİ
24 yaşındaki Nasuh Mahruki Bir Dağcının Güncesi’nde, ilk kez 7000 metrelik bir dağa tırmanıyor, ilk kez bir kitap yazıyor, ilk kez bu kadar zorlu bir hedefin peşine düşüyor ve ilk kez iç dünyasını hem kendine hem de okuyucuya bu kadar açıyor.
Hep merak etmişimdir, nedir bu bazı insanları dayanılmaz bir şekilde kendine çeken çağrı; kimini yollara, kimini denizlere, kimini dağlara götüren bu çağrı. Neden ve nasıl bazılarını her yerden, her şeyden kopartır da, çoğu insan tarafından hissedilmez, anlaşılmaz bile. Sanırım bazı ruhlarda bu dünyaya karşı çok büyük bir açlık var. Tutku içten geliyor, eylem yalnızca onun dışavurumu. Bazıları kendilerine mekân olarak bütün dünyayı seçmişler bayrak olarak da özgürlüğü. Yüzlerce yıldır dağlar, denizler, yollar binlerce insanı yuttu ama bu, yeni gelenleri durdurmaya yetmiyor. Tehlike, zorluklar, korku ve ölüm bazı ruhları durdurmak yerine daha da coşturuyor ve kendine çekiyor.
Gılgamış’ı, Odysseus’u, Marco Polo’yu, Magellan’ı, Colomb’u, Peary’i, Amundsen’i, Hillary’i ve daha binlercesini oradan oraya savuran şey hep özgürlüğe düşkün, coşkulu ruhlarının üzerine kurulmuş keşfetme ve bilme tutkusu ve doğaya/kendine meydan okumanın dayanılmaz çekiciliğidir. Jack London’ın Buck’ını sonunda kurtların arasına çeken doğanın çağrısı, bazı insanları da dağların tepelerine, engin denizlere, dünyanın bilinmeyen köşelerine çekiyor, bedeli ne olursa olsun. Yine de, bu dünyada iz bırakan insanların çoğu, uslu uslu oturmayan, akıllı-uslu öğütleri dinlemeyen ve kendi kararlarını kendisi verip, kendi yolunu çizenler, gemilerini yakmaktan korkmayanlardır. Yaşam, büyük ve güvenli gemilerle sakin bir gezi mi, yoksa kendi teknenizle soluk soluğa bir yolculuk mu olmalı, bunun seçimi size kalmış…
EVEREST’TE İLK TÜRK
Dünyanın zirvesi, Ana Tanrıçası Chomolungma’ya tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki’nin heyecan dolu serüveni hayatınıza sızdığında dünyanın sınırsızlığıyla rahatlayacak; başka insanların hayatları ve doğanın kendi yolculuğunuzu yaşayacaksınız.
“Eski Çin bilgeliğindeki yin ve yang felsefesinde şöyle bir düşünce var: Olumlunun, olumsuzun dengesi bozulmuşsa insan bedensel acılara uğrar. Buna göre eğer insan kendi içinde dengesiz, huzursuzsa, vücudunda problemler ortaya çıkabilir. Bir başka deyişle psikolojik kökenli sorunlar yaşayabilir. Dişimin şişmesine psikolojik kökenli demiyorum ama, buraya geldiğimden beri içimde tırmanışla hiç alakası olmayan bir huzursuzluk var… Kendimi bu kısır döngüden kurtarmak istiyorum ve bunun en iyi yolu tam anlamıyla Everest’e konsantre olmak. Bundan sonra aklımda yalnızca tırmanış olacak.”
BİR HAYALİN PEŞİNDE
28 yaşındaki Nasuh Mahruki, Bir Hayalin Peşinde’de, bu kez dünyanın en soğuk coğrafyalarında tırmanıyor, bir yandan da öğrenmeye ve yaşamı sorgulamaya devam ediyor.
Buddha’nın öğretisini tanımlamak için eski yazılarda sık geçen bir söz vardır: “ehi passika”; anlamı: “gel ve kendi gözlerinle gör”, işte benim bütün yapmak istediğim de bu. Bir de insanlara, dağcılığın yalnızca fiziksel bir tırmanma eylemi değil, aynı zamanda sosyal, kültürel, felsefi bir yolculuk olduğunu göstermek istediğimi fark ettim. Beni bu kadar mutlu eden doğayı ve dağları başkalarıyla da paylaşmak istiyorum.
ASYA YOLLARI, HİMALAYALAR VE ÖTESİ
Nasuh Mahruki İstanbul’dan motosikletle yola çıkıp Katmandu’ya gidişini; Tibet’te bir ay kaldıktan sonra dünyanın altıncı yüksek dağı Cho Oyu zirvesine gerçekleştirdiği tırmanışı ve Nepal, Sıkkım, Hindistan, Pakistan ve İran’ı aşarak ülkeye geri dönüşünü anlatıyor.
“Sabah Sonouli’deki otelimizde kahvaltı ettikten sonra tekrar Lumbini’ye gittik. İÖ 623 yılında Buddha’nın doğduğu bahçeyi, annesinin onu dünyaya getirmeden önce son kez yıkandığı gölü ve çevredeki tapınakları gezdik. Öğretisini, yıllar süren inziva hayatındaki meditasyonları sonucunda ortaya çıkaran Buddha’ya göre, kişi içinde yaşadığı evrende mutsuzdur. Acılar, bunalımlar, kaygılar içindedir. Bundan kurtulmak için kişinin arınması gerekir. Arınma, kişinin kendini aşması, duyulur varlıkların üstüne çıkması, gövdenin tutkularından, yaşamın acı, sıkıntı verici etkilerinden kurtulabilmesi demektir.”
YERYÜZÜ GÜNCESİ
“Kelimelerle kendimi çok daha rahat ifade edebildiğimi fark ettiğim andan itibaren, yazmak en az tırmanmak kadar doğal bir eylem oldu benim için. Nasıl tırmandıkça, gezdikçe, okudukça öğreniyorsam; aynı şekilde yazarken de öğrenebildiğimi gördüm ki ‘öğrenmek’, benim en büyük mutluluklarımdan biridir.”
Nasuh Mahruki’nin kaleminden çıkmış; zirvelere, coğrafyalara, kültürlere, insana ve yaşama dair yazılar… Kendi objektifinden fotoğraflar ve okuyucunun içten mektupları.,.
“Yeryüzü Güncesi” Nasuh Mahruki’den kendine ve dünyaya doğru keyifli bir yolculuk.
Türkiye, 1999 Depremi sonrasında AKUT’la birlikte sivil toplumun gücünü fark etti. Toplumun tümünde zihin haritası değişimi kavramı altında hayata yepyeni bir bakış açısının doğmakta olduğu gözlendi. Ancak zihin haritasının değişim yolculuğu kendi karşıtlarını da yarattı doğal olarak. Türkiye tarihte ancak büyük olaylar sonucunda ortaya çıkan zihin haritası değişim fırsatını kaçırdı mı?
Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir isimli son kitabıyla Nasuh Mahruki AKUT lideri ve bir sivil toplum öncüsü olarak bu zihin haritası değişim yolculuğunda gerek bireysel gerekse kurumsal anlamda karşı karşıya kaldıkları olayların ışığında bu soruya yanıt arıyor. Mahruki geniş kapsamlı ve somut olaylarla zenginleştirilmiş iddialı ve ses getirecek bu kitapla, okuyucularına kendi zihin haritalarını değerlendirme ve şekillendirme konusunda yeni ve güçlü bir çağrı yapıyor.
Şimdiye kadar yazdıklarının yanı sıra, bu kitapta da genişçe yer verdiği düşünce dünyasının yazınsal verimlerine bakıldığında, Mahruki’nin dünyanın en yüksek zirvelerinden dünyayı sadece gözleriyle izlemekle kalmayıp hayata, insan ilişkilerine ve tüm olan bitene çok daha derin, felsefi ve inançlı bir bakış geliştirdiğini görüyoruz.
Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir, çağrısı aslında size, bize, herkese….
Yaşamımız her gün yaptığımız binlerce seçimden oluşuyor. Her seçim bir kapı açar ya da kapatır. Şimdi elinize bu kitabı aldınız ve alayım mı, almayayım mı diye düşünüyorsunuz. Karar verme durumundasınız. Sıkıcı bir kitap olabilir; boşuna para ve zaman harcamış olursunuz. Ama belki de yaşamınızı zenginleştiren önemli bir kaynağa sahip olursunuz.
Bu kitabı okuyarak ruhunuza özen göstermiş olacağınızı biliyorum.
Hiç dağa tırmanmadım, dağa tırmanmakla hiç ilgilenmedim, şimdiden sonra ilgileneceğimi de sanmıyorum. Nasıl oluyor da dağa tırmanmayı büyük bir başarı olarak gören birinin yazdığı kitaptan bu kadar etkileniyorum? Üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve anababaların okumasını niçin istiyorum? Bu kitabı okumak benim için ruhsal bir yolculuk oldu. Yaşanmamış yaşamlar dünyasındayız. Ya sen hayatı yaşarsın ya da hayat seni yaşar. İnsanların çoğu bunun farkında değil. Yanı konu benim dağa tırmanmam değil, konu yaşamımın hakkını vererek yaşamam. Ve bu dünyada büyük bir çoğunluğumuz yaşamadan ölüyoruz. Kitap yaşarken yaptığımız seçimlerle ilgili. Yaşadığımız yaşamı seçiyoruz; hepsi bu. İnsan kendi yaşamını yaşamayı nasıl seçer? Olabileceğinin en iyisi olma yolunu nasıl seçer? İlk adım farkına varmaktır, ilk adımı atmak isteyenler için bu kitap önemli bir kaynak. Bu kitapta, olabileceğinin en iyisi olmak isteyenlere gerçekçi altmış dört öğüt var. Unutmamak gerekir ki bu, kırk iki yaşında ve bugüne dek çok az insanın başarabileceği birçok şeyi başarmış bir insan tarafından kaleme alınmış bir kitap. Umarım bu kitabı okurken benim kadar haz alırsınız.
(Doğan Cüceloğlu’nın önsözünden.)