Morgue Sokağı Cinayetleri, Edgar Allan Poe tarafından yazılan ve 1841’de Graham’s Magazine’de yayımlanan ilk dedektiflik öyküsü olarak tarihe geçmiştir. Morgue Sokağı Cinayetleri’ni Poe, “uslamlama öyküleri” olarak grupladığı öyküler arasında saydı; ancak, E. T. A. Hoffmann’ın Matmazel Scuder’i ve Voltaire’in Zadig öyküleri gibi, benzer temaya sahip daha eski öyküleri de bulunuyor.
Morgue Sokağı Cinayeti, ilk kez bugün, 1841 yılının 19 Nisan’ında, yayımlandı ve ilk dedektif roman olarak tarihe geçti.
İşte öykü hakkında tüm detaylar…
MORGUE SOKAĞI CİNAYETLERİ KONUSU
Öyküde C. Auguste Dupin, Paris’te iki kadının vahşice öldürüldüğü cinayetin sırrını çözüyor. Olay sırasında birçok tanık şüpheliyi duyuyor ancak hangi dili konuştuğunu anlayamıyor. Ayrıca cinayet mahallinde Dupin, insana ait olmayan kıllar bulup ilk gerçek dedektiflik öyküsü olarak değerlendirilen bu öyküde Dupin karakteri, Sherlock Holmes ve Hercule Poirot gibi sonraki birçok hayalî dedektifin kullanacağı edebi araçları ilk defa kullanıyor.
Poe’nun zeki dedektif karakteri sonraki birçok karakter için örnek oldu. Ayrıca, anlatıcı rolündeki yakın arkadaş, öykünün sonunda önce varılan sonucun açıklanması ardından bu sonuca nasıl varıldığının anlatılması gibi unsurlar, sonraki dedektiflik öykülerinde de kullanıldı. Dupin karakteri Poe’nun daha sonraki Marie Rogêt’nin Sırrı ve Çalınan Mektup öykülerinde de yer aldı.
Öykü, Paris’teki hayalî bir sokak olan Rue Morgue’da yaşayan Madame L’Espanaye ve kızının kafa karıştırıcı biçimde öldürülmelerini anlatıyor. Gazete haberlerine göre annenin boynu neredeyse tamamen kesilip başı gövdesine ufak bir deri parçasıyla bağlı kalıyor. Kız ise önce boğulup ardından şöminenin baca boşluğuna sıkıştırılıyor. Cinayet, dördüncü katta bulunan, dışarıdan girişin mümkün olmadığı ve içeriden kilitlenmiş bir odada gerçekleşiyor; ancak cinayeti duyan komşuların ifadeleri birbiriyle çelişiyor çünkü her biri katilin farklı bir dilde konuştuğunu söylüyor. Katilin konuşmaları belirsiz kalıyor ve tanıklar aslında hangi dil olduğunu net olarak anlaşılamıyor.
Paris’in yerlisi C. Auguste Dupin ile arkadaşı olan ismi belirsiz anlatıcı, gazete haberlerini ilgiyle takip ediyor. Toplumdan uzak yaşayan ve ziyaretçi kabul etmeyen bu iki arkadaş, eski dostlarıyla ilişkiyi kesip sokağa ise yalnız geceleri çıkmaya başlıyor. Anlatıcı bu durumu “sadece kendi içimizde yaşıyorduk” sözleriyle anlatıyor. Cinayete ilişkin olarak, hakkında delil olmamasına rağmen Adolphe Le Bon isimli bir adamın tutuklanmasıyla olaya ilgisi artan Dupin, polise yardım etmeyi teklif ediyor.
Şahitlerin, katilin hangi dili konuştuğu hakkında uzlaşamaması üzerine Dupin, duyulanın insan sesi olmadığına karar veriyor ve cinayet mahallinde bulduğu sıra dışı kılların insana ait olmadığı sonucuna varıyor. Gazeteye ilan vererek bir “Ourang-Outang” kaybeden olup olmadığını soruyor. İlan üzerine Dupin’in evine gelen bir denizci kayıp orangutanının bulunması için ödül teklif ediyor. Böylece, Dupin denizciye Rue Morgue’da işlenen cinayetler hakkında neler bildiğini soruyor. Denizci, Borneo’da bir orangutan edindiğini, ancak hayvanın denizcinin usturasını çalarak kaçtığını, takip ettiği hayvanın bir yıldırımsavar direğine tırmanarak Rue Morgue’daki dairenin penceresinden içeri girdiğini itiraf ediyor.
Sonuçta odaya giren orangutanın denizciden gördüğü biçimde tıraş etmeye çalıştığı Madame L’Espanaye’nin şaşkınlıktan kendisini savunamadığı ortaya çıkıyor. Kanlı durum karşısında heyecana kapılan hayvan genç kızın boğazını öldürünceye kadar sıkıp ardından suçluluk duygusuyla cesedi saklamak için bacanın içine sıkıştırdığı öğreniliyor. Cinayeti duyunca paniğe kapılıp kaçan denizci, orangutanın da ortadan kaybolmasına sebep oluyor. Dupin’in olayı bu şekilde aydınlatması üzerine bölge komiserinin tepkisi ise herkesin kendi işine bakması gerektiğini söylemek oluyor.
METİN ANALİZİ
Arkadaşı Dr. Joseph Snodgrass’a yazdığı bir mektupta Poe öykü hakkında, “öykünün teması, bir cinayeti ortaya çıkarma konusundaki hüner” diyor. Dupin profesyonel bir dedektif değildi, Rue Morgue’daki cinayetleri araştırmaya kendini eğlendirmek için karar verdi. Ayrıca, gerçeği ortaya çıkarmayı ve yanlış yere suçlanan adamı kurtarmayı istedi. Bu işten para kazanmayı düşünmediği gibi orangutanın sahibinin hayvanın bulunması için sunduğu ödülü de reddetti. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla suç ortadan kalktı çünkü ne orangutan ne de sahibi bu olayda suçlu bulunabildi. Sonraki dedektiflik öykülerinde olsa, tutuklanan şüpheli M. Le Bon ilgiyi başka yöne çekmek için öne sürülen bir unsur olarak kullanılırdı, ancak Poe öyküde bunu yapmadı.
Dupin’in metodu, okumanın ve yazılı iletişimin önemini vurguluyor. Gazetelerdeki haberler Dupin’in merakını uyandırıyor; “Cuvier” isimli birinin – muhtemelen Fransız zoolojist Georges Cuvier – yazdıklarını okuyarak orangutanlar hakkında bilgi ediniyor. Böylece bu metot okuyucuyu da kapsıyor çünkü okuyucu ipuçlarını kendi okuyarak öyküyü takip ediyor.
Poe aynı zamanda sözlü iletişimin de önemini vurguluyor. Örneğin Dupin denizciye cinayetler hakkında ne bildiğini sorduğu an, denizci birden kendisi de ölüyormuş gibi davranmaya başlıyor: “Denizcinin yüzü boğuluyormuşçasına kıpkırmızı kesilmişti… bir an sonra tekrar sandalyesine çöktü. Zangır zangır titriyordu. Yüzü sanki ölümün ta kendisiydi.”
Poe’nun Morgue Sokağı Cinayetleri’ni yazdığı dönemde, şehirlerin gelişmesinin bir sonucu olarak suç olgusu insanların zihninde ön planda yer almaya başladı. Londra’da ilk profesyonel polis gücü kuruldu; ABD şehirlerinde ise gazetelerde cinayet ve mahkeme haberleri çoğaldıkça, polis gücü kurmanın bilimsel yöntemleri tartışılmaya başladı. Poe, Morgue Sokağı Cinayetleri’nde, daha sonra Kalabalıkların Adamı gibi birçok öyküsünde kullanacağı bir şehir teması kurdu.
Öyküde ayrıca, akıl gücü ile kaba kuvvetin çatışmasını anlatan bir metafor bulunuyor. Orangutan ve sahibi ile betimlenen fiziki güç vahşeti temsil ediyor: orangutan cinayetleri işledi, sahibi ise hayvana kırbaç ile işkence ettiğini itiraf etti. Dedektifin zihin gücü ise, bunların şiddetine galip geldi. Öykü aynı zamanda, Poe’nun “dünyadaki en şiirsel konu” olduğunu düşündüğü ve eserlerinde sıklıkla yer verdiği güzel bir kadının ölümü temasını da içeriyor.
Poe’nun biyografi yazarı Jeffrey Meyers, öykünün önemini “dünya edebiyat tarihini değiştirdi” sözleriyle anlatıyor Sıklıkla ilk dedektiflik öyküsü olarak anılan Morgue Sokağı Cinayetleri’nin kahramanı Dupin, Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ü ve Agatha Christie’nin Hercule Poirot’su gibi birçok hayalî dedektif için prototip oldu. Bu öykü türü, genel gizem öykülerinden farklıydı çünkü sırrı çözmeye yönelik analiz sürecine odaklanıyordu. Poe’nun dedektiflik öykülerinin ortaya çıkmasındaki rolü, Mystery Writers of America tarafından her yıl verilen Edgar Ödülü’yle anılıyor.
Öykü, gizem edebiyatının temel özellikleri olacak birçok unsurun da ortaya çıkmasını sağladı: Tuhaf davranışları olan fakat oldukça zeki dedektif, beceriksiz polisler, yakın bir akadaşın birici şahıs anlatımı. Poe ayrıca polisi, dedektifin zıddı olarak ve sevimsiz biçimde betimledi. Bunun yanı sıra, dedektifin önce vardığı sonucu açıkladığı, ardından bu sonuca nasıl vardığını ayrıntılarıyla anlattığı anlatım tekniği de ilk defa bu öyküde kullanıldı. Öykü ayrıca, polisiye edebiyatın ilk kilitli oda gizemi olarak biliniyor.