“Onlar için kanımız sudan ucuz…”
ABD Başkanı Donald Trump, 13 yıl önce Bağdat’ta Nisur Meydanı Katliamı’nı gerçekleştiren 4 ABD’li paralı askeri affetti.
ABD’de başkanlık koltuğunu Joe Biden’a teslim etmek için gün sayan Donald Trump, bu geçiş süreci içerisinde çok tartışmalı kararlara imza atmaya devam ediyor. Bunların sonuncusu ve en dikkat çekeni ise ABD’nin Irak işgali dönemiyle alakalı.
2007’de Bağdat’ta sivil bir topluluğa ateş açıp aralarında 9 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 14 kişiyi öldüren ve 20 kişinin de yaralanmasına sebep olan dört güvenlik görevlisi, Trump tarafından affedildi. Paralı asker ve güvenlik hizmeti sağlayan ‘Blackwater’ adına çalışan Paul Slough, Evan Liberty, Dustin Heard ve Nicholas Slatten adındaki dört görevli, 16 Eylül 2007’de diplomatların yer aldığı bir konvoya eşlik ettikleri sırada Nisur Meydanı’nda ateş açmış ve katliama sebep olmuştu.
BIDEN’IN ÇABASIYLA HAPSE GİRDİLER
Ateşi başlatan Slatten müebbet hapis cezasına; Slough, Liberty ve Heard ise 30’ar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 2014 yılında verilen hapis cezaları bir federal yargıç tarafından düşürülürken, Irak’ta büyük bir tepki çeken kararın üzerine o dönem başkan yardımcısı olan Joe Biden, olayın peşinden gideceğine söz vermiş ve 2015’te bu konuda başarıya ulaşıp 4 ismin hapse girmesini sağlamıştı.
ORANTISIZ GÜÇ: BLACKWATEREski bir ABD askeri olan Erik D. Prince tarafından kurulan güvenlik şirketi Blackwater, Irak’ta ABD’li diplomatları korurken başvurdukları sert uygulamalarla dikkat çekmiş ve 2007’deki katliamla da kullanılan orantısız güç iyice ayyuka çıkmıştı. Blackwater, 2009’da Xe Services olarak yoluna devam etmiş, 2011’de ise satılarak Academi ismini almıştı. Blackwater’ın kurucusu Erik D. Prince, sıkı bir Donald Trump destekçisi olarak biliniyor. Prince aynı zamanda Trump hükümetinin eğitim bakanı Betsy DeVos’un da erkek kardeşi.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, bu süreçte de Joe Biden’a güveniyor ve Trump’ın büyük bir öfke doğuran kararının değişeceğini umuyor: “Göreve geldiğinde ilk konuşacağımız konu bu olacak.”
Irak’ta paralı askerlerin kullanılmasının yoğun bir şekilde eleştirilmesine neden olan süreçte, davada savunma Iraklı isyancıların pusu kurduğunun tespit edilmesiyle ateş açtığını savunurken bunun doğru olmadığı pek çok farklı raporla ortaya çıktı.
Bu bizim çok derinden yaralıyor. Ancak suçlananlar Amerikalı, yargılayanlar Amerikalı, başkan Amerikalı… Hiçbir şey yapamıyoruz.Irak İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ali el-Bayati kararı bu sözlerle değerlendirdi.
FBI, “IRAK’IN MY LAI’Sİ” DEMİŞTİ
FBI ise soruşturmasının sonucunda olayı “Irak’ın My Lai’si” olarak adlandırmıştı. Vietnam Savaşı sırasında, 16 Mart 1968’de Teğmen William Calley ve beraberindeki 14 asker; My Lai, My Khe ve Son My adlı üç köyde 347 sivili katletmişti. İşlenen bu savaş suçunu, İngiliz bir muhabir ortaya çıkarırken yalnızca Teğmen Calley, 1971’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. ABD Başkanı Richard Nixon ise Savunma Bakanlığı’na bağlı Howard Callaway’in de girişimiyle 1974’te Calley hakkında af yetkisini kullanmış ve teğmenin cezası 3 yıllık ev hapsine çevrilmişti.
Soruşturmada kullanılan “Irak’ın My Lai’si” ifadesi, sonucuyla da iki katliam arasında benzerlikler oluşmasını sağlarken Irak’ta o acıyı yaşayan ve sevdiklerini kaybedenler de karar üzerine oldukça tepkili ve öfkeli.
O dönem ayrıca Blackwater’ın yaralananlara 50’şer bin dolar, hayatını kaybedenlerin ailelerine ise 100’er bin dolar ödemesine karar verilirken bu tazminatı almayı kabul etmeyen tek kişi; doktor eşi Mahassin ve 20 yaşındaki tıp öğrencisi oğlu Ahmed’i olayda kaybeden Heysem el-Rubayi olmuştu.
“ONLAR İÇİN KANIMIZ SUDAN UCUZ”
Ahmed’in eski sınıf arkadaşlarından biri AFP’ye kararla ilgili yaptığı açıklamada “Amerikalılar, biz Iraklılara hiç bir zaman onlarla eşitmişiz gibi yaklaşmadı. Onlar için kanımız sudan daha ucuz; adalet ve hesap sorma talebimiz ise ufak bir karın ağrısından ibaret” ifadelerini kullandı.
Amerika’ya gittim ve katillerin serbestçe takım elbiseleriyle dolaştığını gördüm. ‘Ben yarın ülkeme döneceğim ancak bu katiller adaletle yüzleşecek mi?’ dedim. Şimdi görüyorum ki, hepsi bir tiyatroymuş.Katliamdan yaralı olarak kurtulan ve 2014’te ABD’de görülen mahkemede ifadesine başvurulan Haydar Ahmed Rabia, kararı bu sözlerle değerlendirdi