Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Akın, yüz yüze eğitimin başlayabilmesi için öğretmenlere ve okul çalışanlarına aşı çağrısında bulundu.
Okuldaki eğitimin sürdürülebilmesi için personelin tamamının çaba harcaması gerektiğini belirten Akın, “Okulda çalışanların muhakkak koruyucu önlemlere itibar etmesi, aşı olması gerekiyor. Zorunlu aşı olabilir mi? Bu çok bambaşka bir konu esasında.
Bu konu çok tartışılıyor. Şu anda bazı ülkelerde sağlık personeline zorunlu aşı kavramı getirildi. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Fransa’da, İtalya’da, Kuzey ülkelerinde ve Uzak Doğu’nun bazı ülkelerinde buna ait uygulamalar var ama şu andaki hedefimiz toplumdaki herkesin isteyerek, bilerek kendi toplumlarına katkı sağlamak amacıyla aşı olmalarını sağlamak.
‘ÖĞRETMEN VE SAĞLIK PERSONELİ DE DAHİL’
Bunlara öğretmenler ve sağlık personeli de dahil. Öğretmenlerin aşı olmasının zorunlu hale getirilmesi şu anda belki gündemde değil ama gördüğümüz kadarıyla çocuklardaki enfeksiyonlar öğretmenlerinden çalışanlardan ya da toplumdan bulaşıyor.
Öğretmenler pek çok konuda öğrencilerini koruyorlar; yangınlarda, depremlerde onların rehberliklerini yapıyorlar. Hastalıktan da korumak için öğretmenlerin muhakkak korunmuş hale gelmeleri lazım.
‘LÜTFEN AŞINIZI OLUN’
Aşıyla ilgili yapılan spekülasyonlara itibar etmesinler. Şu anda bilimsel çalışan ve doğru düşünen tüm uzmanlık dernekleri, sivil toplum örgütleri ve Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı’yla aynı şeyi söylüyor; ‘Lütfen aşınızı olun” diye konuştu.
‘AŞIYA TEŞVİK EDİCİ UYGULAMALARA İHTİYACIMIZ VAR’
Aşıyı zorunlu hale getirmek yerine aşının insanlara daha iyi tanıtılması ve uygulanması konusuna önem verilmesi gerektiğini dile getiren Akın, şunları söyledi:
“Aşının zorunlu hale gelmesi için bıçağın kemiğe dayanması lazım. Bıçak şu anda kemiğe dayandı mı; onu bilemiyorum ama hala aşılama oranlarının hızının fena gitmediğini ama bunun biraz daha hızlanması gerektiğini düşünüyorum.
‘HIZIMIZI ARTIRMAMIZ LAZIM’
O yüzden toplumun gönüllü olarak aşı olmaya gitmesi lazım. Muhakkak aşılama hızımızı artırmamız lazım. Daha fazla kişiye aşı yapacak fırsatları vermemiz ve bu konuda teşvik edici uygulamalara ihtiyacımız var.
‘İNSANLARIN TEŞVİK EDİLMESİ LAZIM’
Öncelikle insanların teşvik edilmesi lazım. Bu teşvikin sonuçlarını gördükten sonra belki zorunlu aşı uygulamaları ile ilgili tartışmalar olabilir ama şu anda teşvik politikaları ya da teşvik uygulamalarını görelim; aşının bu insanlar üzerindeki etkisini yayalım.
Aşılama hızlarını görelim, ondan sonra tekrar tartışabiliriz. Zorunlu hale geldiği zaman daha fazla tereddüt yaşayanların bunun hakkında karar vermeleri zorlaşabilir. O yüzden biz doğru bilgileri doğru zamanda, doğru yerde insanlara aktaralım.”
’50-60 BİNLERİ GÖRMEK SÜRPRİZ OLMAZ’
20-25 bin civarındaki vaka sayılarının hoş olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Akın, “Daha ağustos ayındayız. Eğer bu sayılar ağustos ayında böyle olursa kışın 50-60 bin gibi rakamları görmek hiç sürpriz olmaz.
O yüzden aşılama programına uyulsun. Bakanlık bu konuda elinden geleni yapıyor. Çok yaygın aşı programlarını uygulamaya çalışıyor. Bilim Kurulu’nda bununla ilgili ‘Ne yapalım, nasıl teşvik edebiliriz, nasıl yönlendirebiliriz’ gibi öneriler oluyor. Ben şu aşamada bir miktar teşvikle önemli bir grubun kabul edeceğini düşünüyorum. Şu aşamada zorunlu hale getirmenin tartışılması toplumda hoş karşılanmayabilir ama eğer aşılanmayan kişiler toplumu tehdit ederse elbette ki bazı önlemler alma ihtiyacımız olabilir” diye konuştu.
SETA’DAN DA ‘YÜZ YÜZE EĞİTİM’ ÖNERİSİ
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) araştırmacıları Müberra Nur Emin ve Mustafa Altunel tarafından Türkiye’de uzaktan eğitimin nasıl tecrübe edildiğinin ortaya konulması, temel sorun alanlarının tespit edilerek çözüm önerilerinin sunulması amacıyla “Kovid-19 Sürecinde Türkiye’nin Uzaktan Eğitim Deneyimi” başlıklı rapor hazırlandı.
Raporda, okul yöneticileri, öğretmen, öğrenci ve velilerin uzaktan eğitim sürecine ilişkin değerlendirmelerine de yer verildi.
Tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 salgınının sağlık, ekonomi ve turizm gibi alanların yanı sıra eğitimde de krize sebep olduğuna işaret edilen raporda, bu süreçte birçok ülkede okul öncesinden yükseköğrenime kadar tüm eğitim kademelerinde yüz yüze eğitime ara verilmek zorunda kalındığına dikkat çekildi.
UNESCO verilerine göre dünya çapında öğrencilerin yaklaşık yüzde 92’sinin okullardan uzak kaldığı belirtilen raporda, 190’dan fazla ülkede tamamen, bazı ülkelerde de yerel, bölgesel veya eyalet ölçeğinde okulların kapatıldığı kaydedildi. Bu kapsamda, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de uzaktan eğitime başlandığı hatırlatıldı.
SALGININ EĞİTİMDE YOL AÇABİLECEĞİ RİSKLER
Raporda, salgın nedeniyle okulların kapanması ve uzaktan eğitime geçilmesinin ortaya çıkaracağı riskler, “eğitimde fırsat eşitsizliği ve eşitsizliklerin derinleşmesi”, “eğitim öğretimden uzun süre ayrı kalan öğrencilerde öğrenme kaybının artması”, “devamsızlık ve okul terklerinde artış” olmak üzere üç başlıkta sınıflandırıldı.
Kovid-19 salgınında uzaktan eğitim sürecinin daha çok teknoloji destekli uygulamalar üzerinden yürütüldüğü ifade edilerek, “Bu sebeple öğrencilerin ders süreçlerini takip etmek için teknolojik aygıtlara sahip olma durumu, pandemi dönemi eğitim öğretim süreçlerinin verimliliğini direkt olarak etkileyen bir parametre olarak öne çıkmaktadır.
Dolayısıyla uzaktan eğitim sürecinde dijital cihazlara sahip olan öğrenciler ile olmayanlar arasında eğitime erişim ve eğitim imkanlarından yararlanma bakımından oluşacak fark eğitimde eşitsizliği de artıracaktır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Tatil dönemlerinde öğrencilerin yaşadıkları öğrenme kaybı ve motivasyon düşüklüğünün salgın sürecinde artabileceğinin kaydedildiği raporda, “Çalışmalar, öğrencilerin uzun süre okuldan uzak kalmasının, okul aidiyetlerini, motivasyonlarını, akademik başarılarını, iletişim ve sosyal becerilerinin gelişimini olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır.” bilgisi paylaşıldı.
SALGIN SONRASI ‘DEVAMSIZLIK VE OKUL TERKLERİNDE ARTIŞ’ RİSKİ
Raporda, salgın sırasında eğitime devam edilmesi kadar sonrasında öğrencilerin okula dönüş ve adaptasyon süreçlerinin büyük önem taşıdığı vurgulanarak, şu ifadeler kullanıldı:
“Geçmiş tecrübelerden hareketle yapılan çalışmalar eğitime uzun süre ara verilmesi sonrasında öğrencilerin okula geri dönüşlerinde kayıpların yaşanacağı ve okul terklerinin artacağı riskine işaret etmektedir. Bir başka ifadeyle çocuklar ne kadar uzun süre okuldan uzak kalırlarsa, okula dönmeme risklerinin de o kadar arttığı belirtilmektedir.”
Raporda ayrıca okul terklerinin salgının ardından artması halinde hem çocukların bireysel gelişimleri hem de toplumsal refah açısından oluşabilecek olumsuzluğa dikkat çekildi.
‘OKULLARIN AÇILMASI HEDEFLENMELİ’
Raporun sonuç bölümünde, uzaktan eğitime erişimin ve bu eğitimin düzenli kullanımının, öğrencilerin sosyoekonomik durumları, okul profilleri, velilerin ilgi ve dijital okuryazarlık düzeylerine bağlı olarak değişkenlik gösterdiği vurgulandı.
Bu durumun, eğitimde eşitsizliği artırdığı ifade edilerek, uzaktan eğitimin özellikle dezavantajlı öğrenciler için okula bağın azalması, öğrenme kaybı, devamsızlık ve okul terki risklerine neden olacağına işaret edildi.
Bu kapsamda, okulların açılmasının hedeflenmesi gerektiğinin altı çizilerek, şunlar kaydedildi:
“Pandemi sırasında okulları açmaya çalışmak, kapatmaktan çok daha karmaşık ve zor bir süreç olsa da tüm riskler göz önünde bulundurulduğunda öncelikli hedef okulları açmak olmalıdır. Okullar yüz yüze eğitime açıldıktan sonra ise çocukların pandemi sürecindeki akademik, sosyal ve psikolojik durumlarını iyileştirecek, bu alanlardaki eksikliklerini tespit ederek telafilerini gerçekleştirecek çalışmalara ihtiyaç vardır.”
‘UZAKTAN EĞİTİME YÖNELİK ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME MEKANİZMALARI OLUŞTURULMALIDIR’
Salgın sürecindeki eğitim öğretim faaliyetlerine yönelik rapordaki tavsiyelerden bazıları ise şöyle:
“- Çocuk ve kamu sağlığını önceleyen, acil durumda eğitime yönelik eylem planları oluşturulmalıdır. Bu eylem planları, genel eğitim politikalarını belirleyecek makro ve her bir okulun kendi eylem planlarını oluşturacağı mikro boyutta olmalıdır.
– Uzaktan eğitim sürecinde her bir öğrencinin erişim, katılım ve devamlılıklarının takip edilmesi ve bu hususlara yönelik aksaklıkların tespit edilmesi gereklidir. Bu konuda sağlık sistemindeki aile sağlık danışmanlığına benzer bir yapı oluşturularak ailelere eğitim danışmanlığı sağlanabilir.
– Öğretmen, öğrenci ve velilere yönelik dijital okuryazarlık destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
– Uzaktan eğitime yönelik ölçme ve değerlendirme mekanizmaları oluşturulmalıdır.
– Okullar yeniden açıldığında çocukların hem okulda hem evde sürekli öğrenmelerini sağlamaya yönelik çalışmalar devam etmelidir.
– Oluşturulacak telafi eğitimleri yalnızca akademik değil, öğrencilerin okula dönüşlerinde adaptasyonlarını artıracak ve motivasyonlarını güçlendirecek nitelikte olmalıdır.
– Salgın nedeniyle çocukların psikososyal durumlarına yönelik iyileştirici destek hizmetleri sağlanmalıdır.
– Dijital okuryazarlık, teknoloji kullanımı, e-içerik geliştirilmesi gibi konularda öğretmenlere yönelik yükseköğretim programlarında var olan dersler desteklenmeli ve ihtiyaçlara göre yenilenmelidir.”