Avrupa Şampiyonlar Ligi, Dünya Kulüpler Kupası Şampiyonluğu ve milli takım forması ile olimpiyatlarda Türkiye’ye temsil etmek gibi birbirinden değerli işlere imza atan ve şu anda Fenerbahçe Opet Kadın Voleybol Takımı’nda forma giyen voleybolcu Bahar Toksoy Guidetti, eşi Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı Baş Antrenörü Giovanni Guidetti’yle birlikte Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucusu seçildi. Ülkemizde ‘erkek işi’ olarak görülen sporda kız çocukları için faydalı işlere imza atan ve onların topluma faydalı, bağımsız güçlü bireyler olmaları adına eşiyle birlikte başladıkları çalışmaları anlatan Toksoy Guidetti, “Kadınlar spor yapmak, sporcu olmak istediklerinde birçok engelle karşılaşıyorlar. Benim de bir kızım olduğu için kendimi bu konuda küçük de olsa bir şeyler yapmak zorunda hissettim ve genç kızlar için bir voleybol akademisi kurdum. Ülkemizin en büyük problemlerini masaya yatırdığımızda cinsiyet eşitsizliği konusu en ön plana çıkanlardan biriydi. Biz de Giovanni ile birlikte bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak için aksiyon almaya karar verdik. En iyi bildiğimiz şeyi yaparak voleybolla bu soruna biraz da olsa çözüm bulmaya çalıştık. Dezavantajlı bölgelerdeki kız çocuklarına fırsat eşitliği sağlamak, onlara voleybolu sevdirmek, beden eğitimi öğretmenlerini eğitmek, aileleri ikna ederek kız çocuklarının önündeki engelleri kaldırmak için Yarının Sultanları isimli bir girişimimizi başlattık. Bu kapsamda Bitlis, Elazığ gibi bölgelere gidip kız çocuklarına voleybol öğretmeyi amaçladık.” diye anlattı
‘Keşke gelmeseydiniz’
Başarılı voleybolcu sözlerini şöyle sürdürdü; “Çocuklar proje boyunca çok hevesli, çok heyecanlı, çok mutlulardı. Ayrılma vakti geldiğinde, aralarından biri ‘Keşke gelmeseydiniz’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. ‘Seni tanıyınca, senin gibi bir sporcu olmayı çok daha fazla ister oldum. Ama biz voleybol oynamayı bırak sokağa bile çıkamıyoruz ki. Bugün buraya bile zar zor izin alıp geldik. Gelip bizi heveslendirdiniz, şimdi gidiyorsunuz ve bir daha arayıp sormayacaksınız.’ dedi. Etrafındaki diğer kızlarında da aynı şekilde buruk baktığını gördüm. Gerçekten de şehri gezerken etrafta tek bir kız çocuğu görmemiştik ama sokaklarda futbol oynayan bir sürü erkek çocuğu vardı. O an, kız çocuklarının önündeki en büyük engelin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu fark ettim. Onlara ilham vermenin, onlara hayal kurdurmanın, cesaretlendirmenin yeterli olmadığını anladım. Bu çocuklara fırsat eşitliği yaratmak, ebeveynlerinin düşünce yapısını değiştirmek ve önlerindeki engelleri kaldırmak için aksiyon almamız gerekiyordu. Bu sürecin sonunda Bahar Toksoy Akademi’yi kurmaya karar verdik. En başarılı kadın sporcuların bile toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz kaldıkları bir dünyada, bu akademinin sadece bir spor akademisi olması yeterli değildi. Kız çocuklarına, profesyonel sporcu olmanın ötesinde, istedikleri her alanda başarılı olabileceklerini hissettirmek ve toplumsal ön yargılar ile nasıl mücadele edebileceklerini öğretmeliydik. Çocukların hayatına dokunduğumuzu, kalıcı bir iz bıraktığımızı görmek, kazandığım her kupadan, madalyadan, şampiyonluktan daha değerli.”
‘Hayatı öğretiyoruz’
Kurduğu akademide sadece profesyonel sporcu olmayı değil ‘hayatı’ öğretmeye çalıştıklarını anlatan Toksoy Guidetti sözlerini şöyle sürdürdü; “Çünkü onlara ne kadar iyi voleybol oynamayı öğretirsek öğretelim, bir kadın olarak, hayatta ne gibi engellerle, adaletsizliklerle karşılaşabileceklerini biliyordum. Onların duyarlı ve bağımsız çocuklar yetiştirmelerine katkı sağlamak için önemli olduğuna inandığımız konularda güncel bilgi sahibi olmalarını sağlıyoruz. Amacım genç kızların sadece voleybolda değil istedikleri her alanda başarılı olabilmeleri için eğitim vermek.
Toplumumuzda eski dönemlerden beri gelen, kalıplaşmış eşitsizliğe kapı açan olgular var. Bunlar da kadınların iş hayatında, sporda, toplumda ve hayatın diğer her alanında ikinci plana atılmasına, hak ve özgürlüklerini yaşayamamasına sebep oluyor. Bunun üstesinde gelmek ve medeni, eşitliği savunan bir toplum olmak istiyorsak her insanın eşit olduğunu, kimsenin ırkı, cinsiyeti ya da etnik kökeni sebebiyle farklı muamele görmemesi gerektiğini gençlerimize anlatmamız gerekiyor. Ben spor yoluyla çözüm arayan, engelleri bariyerleri kaldırmak, önyargıları kırmak için mücadele eden bir rol model olmak isterim. Kız çocuklarına ben de başarılı bir voleybolcu olacağım dedirtmek yeterli değil. Gerçekten bu hayali başarmaları için nasıl destek olduğumuz önemli.
Bu doğrultuda Yarının Sultanları Projesi’nde birlikte olduğumuz genç kızlara akademimizde burs imkanı sağladık. Onları İstanbul’a getirdik ve akademideki diğer kızlarla birlikte voleybol dışında onları gerçek hayata hazırlayacak bir eğitimin parçası olmalarını sağladık.”
Adını tanrıçadan aldı kadınlara umut oldu
Adını Mezopotamya topraklarında hüküm sürmüş Kommagene Krallığı’nın tek tanrıçasından alan Argande markası, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadınların sesi oldu. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadınların sosyal ve ekonomik olarak güçlenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile GAP İdaresi Başkanlığı işbirliğiyle yürütülen ‘Kadının Güçlenmesi ve Sosyal Uyumun Desteklenmesi Projesi’ kapsamında oluşturulan Argande markasının koleksiyonları, ünlü tasarımcıların gönüllü katkılarıyla kültürel miras öğeleri kullanılarak hazırlandı. Yöreye özgü kumaşlarla kadınlar tarafından üretilen markanın en büyük hedefi, kadınların iş gücü piyasasına katılımının sağlanması ve kadınlar için sürdürülebilir bir kaynak yaratılması, Güneydoğu Anadolu’nun markalaştırılması ve satış-pazarlama için yeni iş birliklerinin oluşturulması. Bir diğer hedef ise bölgeye özgü değerlerin yeniden ön plana çıkarılması ve bölgeye ait değerlerin bir markanın unsuru olarak yer alması. Argande sayesinde bölgede bin kadına ulaşıldı.
ÇOK ÖZEL BİR PROJE
Başarılı voleybolcu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadınların sosyal ve ekonomik olarak güçlendirilmesi amacıyla UNDP ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından sürdürülen proje çerçevesinde ortaya çıkan ‘Argande’ markasıyla ilgili de, “Şu an üzerimdeki gördüğünüz bu elbise Argande diye bir markanın. Argande markası, kadınların iş gücü piyasasına katılımını, yörelerine özel simgeler kullanarak Güneydoğu Anadolu’nun markalaştırılmasını ve yeni satış ve pazarlama fırsatlarının yaratılmasını hedefleyen bir proje.
Ünlü kadın modacılar çıkıp biz yaptık, çok isterseniz siz de yaparsınız demediler doğudaki kadınlara. Bunun yerine doğrudan iş olanağı sağladılar. İlham vermekle, sorunun çözümüne katkı sağlamak arasındaki fark bu.” dedi.
Kızım en büyük motivasyonum oldu
Yaptıkları çalışmaların UNDP tarafından desteklenmesinden büyük mutluluk duyduğunu dile getiren Toksoy Guidetti, “Bunların hepsini başarmamda en büyük motivasyon kaynağım kızım oldu. 4 yaşındaki kızımın bundan 20 sene sonra, bana dönüp ‘anne ortada bir problem olduğunu biliyordun ve bununla ilgili hiçbir şey yapamadın mı?’ deme ihtimali geldi gözümün önüne. O günden sonra da, her sabah bu soru ile uyanıp, her gün küçük de olsa bu uğurda bir şeyler yapmak için çabaladım ve çabalamaya devam edeceğim. Biz hep ilham veren projelerin ötesinde soruna doğrudan çözüm sunan projelerin parçası olmaya çalıştık. UNDP’nin bize destek olmasıyla birlikte çok daha fazla insana ulaşacağız. Birçok insanın bizim gibi bireysel çabalarını birleştirebileceğimiz, daha çok daha fazla çocuğa, erkek çocuk ebeveynlerine ve öğretmenlerine ulaşarak cinsiyet eşitliği alanında hem ülkemizde hem de globalde fark yaratabileceğimize inanıyorum. Dünyada hafife alınmayacak kadar büyük bir adaletsizlik var. Ama sorunlar ne kadar büyük olursa olsun ‘Ben tek başıma neyi değiştirebilirim ki?’ dememek lazım” dedi.