Düzensiz göç ve geçici koruma altındaki sığınmacı Suriyelilerle ilgili sayısız yazı kaleme alan Öztürk, daha önceki yazılarında Afgan göçmenlerle ilgili Göç Bakanlığı kurulması tavsiyesinde de bulunmuştu.
“Suriye’de iç savaş bitmeden, sığınmacıların geri dönmesini beklemek hayal” diyen Öztürk, “Suriye’yi hiç bilmeyen ve Türkiye’de doğan 500 binin üzerinde çocuk var. Daha bebek yaşta gelmiş neredeyse 1 milyon genç var. Onların gelecek perspektifinde Suriye değil Türkiye var.” ifadelerini kullandı.
Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturulduğunda 500 bine yakın insanın geri döndüğünü belirten Öztürk, “Demek ki Suriye güvenli hale gelirse memleketlerine epeyce dönecek Suriyeli var” dedi.
‘İSRAİL’ ÖRNEĞİ
“Suriye’den Türkiye’ye sürülen insanlar ile ülkemizi “güvensiz” bir hale getirmek isteyenler aynı zamanda boşaltılmış Suriye’nin kuzeyine YPG/PKK’yı yerleştirerek otonom bir bölge oluşturdu.” diyen Öztürk “İddiamız hep şu oldu. Ürdün kurulmasaydı, Filistinliler oraya sürülmeseydi, bugün Filistin topraklarında bu şekilde bir İsrail devleti asla mümkün olamazdı. Bu örnekten yola çıkarak, şayet Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye insanlar sürülmeseydi, bugün o bölgede YPG/PKK otonom bölgesi asla kurulamazdı.” yorumunu yaptı.
“Afganlar akın akın Türkiye’ye geliyor” iddiasını değerlendiren Hasan Öztürk, “Yine hatırlarsanız bu köşede 2019’dan bu yana Afgan göçünün Amerika’nın Kabil Büyükelçisi John Bass’ın maharetiyle ‘Türkiye menzil’ seçilerek yapıldığını söyledik. Düzensiz göç ve erkek Afganlılar göçünün anlaşılması için bu anahtar bilgidir. Avrupa Birliği (AB) sözcüleri sık sık, hem Suriyeliler hem Afganlar için ‘Türkiye’de kalmaları onlar için daha doğru olacaktır’ açıklaması yapıyor. Ülkelerine dönmelerini de istemiyorlar. Neden acaba?” ifadelerini kullandı.
Hasan Öztürk, Altındağ’da yaşanan olaydan ders çıkarılması gerektiğini dile getirip “Ve sığınmacı sorunumuzu daha serinkanlıca yönetmek için adımlar atmanın miladı kabul edilmeli. Yoksa, işi sadece sosyolojiye bırakmak, sadece insanlarımızın feraset ve basiretine bırakmak bazen çözüm olmuyor. Çünkü içimizde ve sığınmacı misafirler arasında kötüler de var..! Yanılıyor muyum?” değerlendirmesinde bulundu.
İşte Hasan Öztürk’ün “Sığınmacı sorununu sadece sosyolojiye bırakmak çözüm değil; çünkü…” başlıklı o yazısı:
Bu köşeyi takip edenler, düzensiz göç ve geçici koruma altındaki sığınmacı Suriyelilerle ilgili 2019’un ocak ayından bu yana sayısız yazı yazdığımızı bilir.
O yazıların sonunda hep önerilerde de bulunmaya çalıştık.
Göç Bakanlığı’nı belki de ilk biz dile getirdik. İskan politikasının hiç olmazsa Osmanlı pratiği ile birlikte düşünülmesi gerektiğini de…
Entegrasyon çalışmasının AB fonlarıyla fonlanan projelerle yapılmasının tehlikesine de…
AB’nin “ayrışmanın” tohumlarını içimize attığını da burada dile getirdik.
Gettolaşmanın önüne geçilmesini de önerdik. Gettolaşmanın sonucunda toplumsal olayların yaşanabileceğini de burada dile getirdik.
Kaynak: Haber7
Yazdıklarımız, “Arap düşmanı mısın” diye başlayan “Faşist” diyen devam eden cümlelerle eleştirildi. Eleştiri herkesin hakkıdır burada bir beis yok.
Ancak, bizim geçici koruma altındaki Suriyeliler ve düzensiz göçmenler üzerinden ileriye dönük tehlikeye işaret etmemiz kimilerinin de ekmek teknesine tehdit olarak algılandı.
Çünkü karar alıcıları yanıltıcı raporların sahipleri… Ya da AB fonlarıyla zenginleşen birtakım “makbul” isimler, Suriyeli geçici koruma altındaki insanları çıkarları için istismar etti. Biz de bu istismarları ortaya çıkarttıkça hedefe konduk.
KARŞITLIK ÜZERİNE GÜNDEM OLUŞTURMAYA ÇALIŞANLAR ÇÖZÜM ÜRETEMEZ
Konunun hassasiyetini bildiğimiz için meseleyi Bolu Belediye Başkanı’nın asla kabul edilemeyecek tutum ve söylemleri ile… Sığınmacılarla ilgili hiçbir sorun yokmuş gibi davrananların tuhaf bakış açılarına indirgemeyeceğiz.
Ayrıca, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Suriye meselesinin ana sorumlularından biri olan AB ile birlikte imar edeceğini vaat ettiği Suriyeye’ye misafirlerimizi davul zurnayla göndereceği fikrini de tartışmaya değer bulmuyoruz.
SURİYELİ SIĞINMACILARIN ÇOĞU DÖNMEYECEK, BU GERÇEĞİ BİLEREK ÇÖZÜM ÜRETELİM
Suriye’de iç savaş bitmeden, sığınmacıların geri dönmesini beklemek hayal. Ayrıca, bugüne kadar yapılan tüm araştırmalarda göçmenlerin göçtükleri ülkede 5 yıl ve üzerinde kalması halinde geri dönüşlerin olmadığı yönünde. Bir de Suriye’yi hiç bilmeyen ve Türkiye’de doğan 500 binin üzerinde çocuk var. Daha bebek yaşta gelmiş neredeyse 1 milyon genç var. Onların gelecek perspektifinde Suriye değil Türkiye var.
***
Hal böyleyken Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadele ve güvenliği için müdahaleler yaptı. Güvenli bölgeler oluşturuldu ve 500 bine yakın insan geri döndü. Demek ki Suriye güvenli hale gelirse memleketlerine epeyce dönecek Suriyeli var.
Mesela onlardan biri de dostumuz Ahmet. Ahmet, iç savaş nedeniyle Şam’dan İstanbul’a gelmiş bir genç. Geçenlerde şöyle dedi: “Savaş bitsin ben de sizi Şam’da misafir edeceğim, abi!”
Ama dönmek isteyenlerden daha fazlası burada kalacak..! Bu bir gerçek ve bu gerçeği bilip ona göre planlama yapmak durumundayız.
ÜRDÜN KURULMASAYDI FİLİSTİN’DE İSRAİL BU HALİYLE KURULAMAZDI
Suriye’den Türkiye’ye sürülen insanlar ile ülkemizi “güvensiz” bir hale getirmek isteyenler aynı zamanda boşaltılmış Suriye’nin kuzeyine YPG/PKK’yı yerleştirerek otonom bir bölge oluşturdu.
İddiamız hep şu oldu. Ürdün kurulmasaydı, Filistinliler oraya sürülmeseydi, bugün Filistin topraklarında bu şekilde bir İsrail devleti asla mümkün olamazdı. Bu örnekten yola çıkarak, şayet Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye insanlar sürülmeseydi, bugün o bölgede YPG/PKK otonom bölgesi asla kurulamazdı.
***
Bir de Afganların akın akın Türkiye’ye geliyor iddiası üzerinden yeni bir şey deneniyor. Yine hatırlarsanız bu köşede 2019’dan bu yana Afgan göçünün Amerika’nın Kabil Büyükelçisi John Bass’ın maharetiyle “Türkiye menzil” seçilerek yapıldığını söyledik. Düzensiz göç ve erkek Afganlılar göçünün anlaşılması için bu anahtar bilgidir.
***
Avrupa Birliği (AB) sözcüleri sık sık, hem Suriyeliler hem Afganlar için “Türkiye’de kalmaları onlar için daha doğru olacaktır” açıklaması yapıyor. Ülkelerine dönmelerini de istemiyorlar. Neden acaba?
ALTINDAĞ’DA YAŞANANLAR, DERS OLMALI
Demokrafi, planlı iskan politikası ile ancak sağlıklı korunabilir.
Bu bağlamda, Suriyeli geçici koruma altındaki insanların kamplarda tutulmayıp şehirlere yerleştirilmesi hususu “entegrasyon” ve uyum açısından olumluydu.
Ancak, şehirlere gelen sığınmacıların gettolaşma tehlikesi gözardı edilmiştir.
İşte benim de çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Ankara’nın Altındağ ilçesinde birkaç gündür devam eden “kısmi olaylar” bu gettolaşma sorunu yüzünden yaşanmaktadır.
Hüseyingazi’den Doğantepe’ye kadar geniş bir alanda Altındağ’ın, demokrafik yapısı değişmiştir. Gettolaşma yaşanmıştır.
Bıçaklı kavgada bir gencimiz hayatını kaybetti. Kavga bireyseldir, ama birileri bu kavgayı toplumsal çatışmaya çevirmek için harekete geçti.
Sığınmacı ailelerin küçücük çocukları darp edildi.
Altındağ’da yaşadığımız olay bize ders olmalı. Ve sığınmacı sorunumuzu daha serinkanlıca yönetmek için adımlar atmanın miladı kabul edilmeli.
Yoksa, işi sadece sosyolojiye bırakmak, sadece insanlarımızın feraset ve basiretine bırakmak bazen çözüm olmuyor. Çünkü içimizde ve sığınmacı misafirler arasında kötüler de var..!
Yanılıyor muyum?
Yeni Şafak