Kahramanmaraş merkezli depremlerde yerle bir olan, 26’sı KKTC’den voleybol turnuvası için gelen çocuklar olmak üzere 72 kişinin hayatını kaybettiği Adıyaman’daki Grand İsias Oteli’nin iddianamesi, otelin deprem olmadan bile yıkılma tehlikesi olduğunu ortaya koydu. Otel binası ile ilgili skandalları ortaya koyan 11 sanıklı iddianamede, binanın temelinin zemin etüt raporu alınmadan atıldığı, ruhsatının “konut” olarak düzenlendiği, 9 kat için ruhsat verilmesine rağmen 13 katlı yapılmasına göz yumulduğu, ruhsat otele çevrilirken mühendislerden “binanın sağlam olduğuna dair” rapor alındığı vurgulandı. Kaçak kat sorununun 2018’de imar barışı ile çözüldüğünün anlatıldığı iddianamede, “binada deniz kumu kullanıldığı” da vurgulandı. İddianamede, “İlave katın çıkılması halinde binanın yıkılacağı hususunun gayet öngörülebilir olduğu ancak şüphelilerin farklı etkenlere güvenerek bir nedenle neticenin meydana gelmeyeceğini düşünerek eylemlerini gerçekleştirdikleri” tespiti yapıldı. Savcı, buna karşılık, sanıkların “öldürme” suçu gibi ceza almalarını sağlayacak “olası kast” düzenlemesi yerine en fazla 22,5 yıl ceza almalarına yol açacak “bilinçli taksirle ölüme sebep olma” suçundan dava açtı.
OTEL SAHİBİ DE DAHİL 11 SANIK
Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan ve aralarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden (KKTC) sporcu, öğretmen ve tur rehberinin de bulunduğu 72 kişinin yaşamını yitirdiği İsias Oteli’ne ilişkin iddianamenin detayları ortaya çıktı. Aralarında otel sahibi Ahmet Bozkurt’un da bulunduğu 5’i tutuklu 11 sanık hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan düzenlenen iddianame Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. KKTC adına Başbakan Ünal Üstel’in de müşteki olarak yer aldığı iddianamede, sanıkların kusurlu olduğuna ilişkin Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna yer verildi.
RUHSAT ‘KONUT’ ALINDI, ‘OTEL’ OLARAK DEĞİŞTİRİLDİ
İddianamede, otelin 5 Ocak 1993’te ruhsatının “konut” olarak alındığını ancak 8 Kasım 2001’de ruhsatının otel olarak yenilendiği ifade edilen iddianamede, yapının mimari projesinin bodrum, zemin+asma, 11 normal kat olmak üzere toplam 13 kat olarak hazırlandığı fakat ruhsatın 9 kat olarak verildiği, binanın yol seviyesi altındaki kat sayısının 1, yol seviyesi üstündeki kat sayısının 8 olmak üzere toplam 9 kat olduğu belirtildi. Yapıya 2016 yılında ruhsatsız bir kat eklendiği ve toplam kat sayısının 9’dan 10’a çıktığının belirlendiği kaydedilen iddianamede, söz konusu ruhsatsız kat için 2018 yılında çıkarılan “imar affı” kapsamında yapı kayıt belgesi alındığı kaydedildi.
DENİZ KUMU KULLANILMIŞ
İddianamede yer verilen bilirkişi raporunda, betonun kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, demir kalınlığının standardın çok altında olduğu belirtilirken, yapıya ilişkin zemin etüdü yapılmadığı ve binanın yapımında yasak olmasına rağmen dere kumu kullanıldığı da vurgulandı. Raporda ayrıca, binanın zemin raporu, statik hesap raporu ve statik projesinin bulunmadığına da dikkat çekilerek “Rölöve ve projedeki taşıyıcı sistem eleman sayısı ve boyut uyumsuzluğu ve donatı detaylandırması yetersizliği var. Malzeme kalitesi yetersiz” ifadeleri kullanıldı. Kolon ve kirişlerin etriye aralıkları, kanca özellikleri, bindirme boyları, ankraj ve kenetleme boylarıyla ilgili eksikliklerin bulunduğuna da değinilen raporda, “donatı detayı eksikliklerinin binanın yıkılma nedenlerinden biri olabileceği, beton basınç dayanımlarının gerekli şartları sağlamadığının tespit edildiği” anlatıldı.
BETON KALİTESİNİN GEREKLİ ŞARTLARI SAĞLAMADIĞI TESPİT EDİLDİ
Otelin faaliyete geçmesinin ardından farklı tarihlerde tadilat yapıldığı belirtilen iddianamede, “2014-2015 yıllarında yapılan değişikliklerle otelde kapasite artışı olduğu ve bunun yanı sıra 2016’da deprem güvenliğini göz ardı ederek proje dışı ruhsatsız kat yaptırıp yapının taşıyıcı sistemine ek yük yüklendiği anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi incelemesinde yapının beton kalitesinin her iki yönetmelik kapsamında da gerekli şartları sağlamadığı belirlenmiştir. Bu yetersizlik ve eksikliklerin binanın yıkılmasında etkili olduğu anlaşılmıştır” denildi.
‘FARKLI ETKENLERE’ GÜVENİLMİŞ
Projenin bitim aşamalarında görev almış şüphelilerin üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyip dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmeleri nedeniyle istenmeyen ancak öngörülebilen bu neticenin oluştuğunun kabul edildiği belirtilen iddianame, şu ifadeler yer aldı: “Bilirkişi raporu ile ( rölöve ve projedeki taşıyıcı sistem eleman sayısı ve boyut uyumsuzluğu, donatı detayı yetersizliği ve malzeme kalitesi yetersizliği ) şeklinde tespit edilen özensiz işlerin gerçekleştirilmesi halinde ya da taşıyıcı sisteme ek yük bindiren ilave katın çıkılması halinde muhtemel bir depremde binanın yıkılacağı hususunun gayet öngörülebilir olduğu ancak şüphelilerin farklı etkenlere güvenerek bir nedenle neticenin meydana gelmeyeceğini düşünerek eylemlerini gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı, ancak bu durumun şüphelilerin kasıtla hareket ettiğini göstermeyeceği, zira kasıttan söz edilebilmesi için suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi gerektiği, mevcut durumda bu yöndeki hukuki bir değerlendirmenin maddi gerçekten uzak olacağı…
Yine soruşturma sürecinde şüphelilerin kolon kestikleri iddiasına dayalı olası kastla hareket ettiklerine dair ihbar ve şikayetler dosyaya sunulmuş ise de, yapılan incelemeler ile bu iddianın doğrulanmadığı, olası kastın değerlendirilebilmesi için şüphelilerin, otelin yıkılması sonucu 72 ölü ve 8 yaralıdan ibaret olan neticeyi kabullenmiş ve ‘olursa olsun’ şeklinde iradelerini yansıtacak hareketlerde bulunmuş olmalarının gerektiği, dosya kapsamında bu nitelendirmeye değer bir bulgunun tespit edilemediği, ancak bu durumun şüphelilerin kasıtla hareket ettiğini göstermeyeceği, zira kasıttan söz edilebilmesi için suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi gerektiği, mevcut durumda bu yöndeki hukuki bir değerlendirmenin maddi gerçekten uzak olacağı, yine soruşturma sürecinde şüphelilerin kolon kestikleri iddiasına dayalı olası kastla hareket ettiklerine dair ihbar ve şikayetler dosyaya sunulmuş ise de, yapılan incelemeler ile bu iddianın doğrulanmadığı, olası kastın değerlendirilebilmesi için şüphelilerin, otelin yıkılması sonucu 72 ölü ve 8 yaralıdan ibaret olan neticeyi kabullenmiş ve ‘olursa olsun’ şeklinde iradelerini yansıtacak hareketlerde bulunmuş olmalarının gerektiği, dosya kapsamında bu nitelendirmeye değer bir bulgunun tespit edilemediği…”
AZ CEZA İSTENDİ
Savcılığın, tüm bu ihmaller zincirini ortaya koyan tespitlere karşın iddianamede, şüpheliler için daha yüksek ceza öngören “olası kast ile öldürme” suçu “Bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan dava açması da dikkat çekti. Bu kapsamda sanıklar 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Oteli davasında yalnızca 22 yıl 6 aya kadar hapis talebiyle yargılanacak. Savcılık, sanıklar hakkında “olası kastla öldürme” suçundan iddianame düzenleseydi, sanıklar hakkında hem daha yüksek sınırdan ceza istenmiş olacak, hem de hayatını kaybeden her bir kişi yönünden ayrıca cezalandırılmaları talep edilebilecekti. Sanıkların yargılanmasına 3 Ocak 2024 tarihinde başlayacak.