İlk kuruluş dönemi 16. Yüzyıla kadar uzanan dergah, 19. Yüzyıl’da, vaka-i hayriye olayları sırasında yıkıldı ve daha sonra yeniden inşa edildi. Ancak bugün, eski dergahtan yalnızca ‘Selamlık’ denilen yapı kalmıştı. İstanbul’un tasavvuf kültürü ve Bektaşi geleneği için oldukça önem taşıyan ve parça parça yok olan bu alan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı’nın yürüttüğü çalışmayla, yeniden gün yüzüne çıkacak.
Arkeoloji Müzeleri denetiminde alanda başlayan kazılarda, döşeme taşlarının 70 santimetre altında, tarihi dergahın duvarları, zemin döşeme yapıları ve tarihi mezar taşlarına ulaşıldı. Kazı tamamlandığında, bütün dergâh binasının yapı izlerine ulaşılmış ve bu yapının nasıl bir yapı olduğu, bilimsel olarak ortaya çıkarılmış olacak. Daha sonra ise dergahın rekonstrüksiyon projesinin inşasının gerçekleştirilmesi planlanıyor.
19. YÜZYILIN BAŞINDA BİR YIKIMA KONU OLDU
Karyağdı Baba Tepesi’nin Eyüpsultan bölgesindeki en önemli noktalardan biri olduğunu kaydeden İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, “Karyağdı Baba tepesindeyiz. Kerametinden ötürü Karyağdı Baba’ya atfedilen bir makam burası. Hemen ön tarafta kendi adına yapılmış türbesi var. İnsanlar hala buraya gönül bağlılığıyla gelir, ziyaret ederler. Eyüp bölgesinin en önemli, kutsal noktalarından birisi burası. Tarihi boyunca bazı Horasan evliyalarının makamları vardı, bu da onlardan birisi. 16.Yüzyıla kadar gittiği tahmin edilen bir ilk kuruluş dönemi var.
Eyüpsultan’ın Karyağdı Baba tepesinde, tam bu noktada kurulmuş bir Bektaşi Dergâhı burası. Tarihe karşı pek direnemedi Karyağdı Baba Dergahı. 19. Yüzyılın başında bir yıkıma konu oldu. İkinci Mahmut’un Vaka-i Hayriye olarak adlandırılan olay sırasında yıkılmıştı. Ardından tekrar geçtiğimiz iki yüzyılın sonunda, 19. Yüzyılın sonlarına doğru inşa edildi. Bugün eski dergâhtan yalnızca selamlık dediğimiz, eski şeyhin ailesi ile yaşadığı ev kaldı. Fakat dergâh daha büyüktü. Etrafında, Eyüp Mezarlığı’nı da alan bir alandı ve mezarların ortasında kalıyordu. Büyük bir nekropol alanı(mezarlık alanı) olarak düşünmemiz gereken bir yer burası. Bütün bu mezarların, mezar taşlarının iç içe olduğu bir tekke. Tarihi olarak, İstanbul’un kimliğinde bu tür tekke dergâhların karakterini yansıtır. Klasik bir Osmanlı Konağı, hemen yanında da bir Harem ve Selamlık bölümünü içerir. Tabii burada bir meydan olması gerekiyordu. Ve ek binalar. Bunların tamamı, tarihe dayanamadı ve bugüne ulaşamadılar” diye konuştu.
DÖŞEME KOTUNUN ALTINDA KALMIŞ BİR ARKEOLOJİK ALAN
Son yüzyıl içinde tekkenin çok iyi bilindiğini ve ziyaret edildiğini anlatan Polat, yapının tarihi izlerinin zamanla yok olduğunu anlattı. Polat, “Tarihçiler tarafından iyi çalışılmış bir tekkedir. Fakat zaman zaman, bazı tarihi izlerinin aşama aşama yok olduğunu biliyoruz. Ve günümüze, şimdi arkamızda bulunan döşeme kotunun altında kalmış bir arkeolojik alan olarak ulaştı. Yani bir çeşit İstanbul kültür ve tasavvuf arkeolojisinin alanı burası. Karyağdı Baba Tekkesi’nin esas Selamlık Binasının yanında, ek olarak yapılan diğer binaların olduğunu biliyoruz.
Fakat bugüne ulaşamamış yapılar bunlar. Tam bu noktada, o yapıların kendileri vardı bir zaman. Bizim için anlamlı bir çalışmaydı çünkü Arkeoloji Müzeleri’nin denetiminde yapılmış bir kazı burası. 70 santimetreye kadar indikten sonra karşımıza tarihi dergahın duvarları, zemin döşeme yapıları çıkmaya başladı. Hemen yan taraftaki binanın bitişiğinde başlayan yapı izleriydi bunlar. Tamamlandığında bütün dergâh binasının yapı izlerine ulaşmış olacağız ve bu yapının nasıl bir yapı olduğunu bilimsel olarak ortaya çıkartmış olacağız” diye konuştu.
TARİHİ MEZAR TAŞLARI DA BULUNDU
Bununla beraber kazı alanında tarihi mezarların mezar taşlarının da çıktığını ifade eden Polat, “Şu an adımımızı attığımız her yerin bu manevi ortamın etkisi altında ve tekkenin hemen etrafına defnedilen gönül bağlıları tarafından mezarların çıkacağını biliyorduk ve bunlara ulaştık. İstanbul’un tasavvuf ve kültürel ortamları için Eyüp çok değerli bir yer.
Eyüp’te her türlü tarikat yapılarının olduğunu biliyoruz. İstanbul Kültürü için tarikatlar çok önemli. Bu aşamadan sonra kazıyı devam ettirip yapının temel izlerine ulaşacağız. Ve bu temel izleri sayesinde yapının rekonstrüksiyon projesini elde edeceğiz ve burada İstanbul için bu çok değerli tekkenin tekrar rekonstrüksiyon projesinin inşasını gerçekleştireceğiz. bu noktadaki mezar taşlarını da ortaya çıkarırsak tekrar dikerek, bu alanı eski saygınlığına uygun şekilde düzenleyerek, bu alanın eski kutsiyetini koruyacağız” dedi.?
YAPI ÇEVRESİNDEKİ DUVARLARDA TARİHİ MEZAR TAŞLARI KULLANILMIŞ?
Mahir Polat, şunları söyledi: “Yapı çevresinde gördüğünüz duvarlar, sonraki dönemlerde insanların dar imkanları ile elde ettikleri yapı elemanların tamamına yakından bakarsanız, buradaki tarihi mezar taşlarının kırıkları ile yapılmış duvarlar. Bu restorasyon sürecinde o duvarları da açarak, o mezar taşlarını da tekrar kurtararak bu şekilde bir restorasyon da gerçekleştireceğiz.
Buradaki tekke, neredeyse Eyüp’teki mezarlıklarla tam hemhal olmuş durumda. Tekkenin duvarı olarak gördüğünüz şey aslında buradaki mezar taşlarının üst üste dizilmiş halleri. Bu açıdan da İstanbul’un tarihi kimliğine, kent ve tasavvuf kültürüne çok uygun bir alan. Bu yapı duvarlarının tamamında oluşturulmuş kat kat mezar taşlarının kendisi, Eyüp tarihi mezarlıklarının içinde olduğumuzu bize hatırlatıyor. Bunların tamamının toparlanması, derlenip düzenlenmesi ve restore edilmesi gerekiyor. ilginç bir restorasyon alanı, özellikle manevi yönden yüksek bir alan”