Gazeteci İsmail Saymaz, Kemal Kılıçdaroğlu’na Çorum ziyareti sırasında “Çocuğuma dokunma” sözleriyle demokratik tepki gösteren Münevver Arıcı adlı kadına hakaretler savurmuştu.
“UTANMAZ, REZİL KADIN..”
Yaşanan olayla ilgili, Halk TV’de Özlem Gürses’in sunuculuğunu yaptığı ‘Perdenin Önü Arkası’ programında çirkin yorumlarda bulunan Saymaz, şu ifadeleri kullanmıştı:
“Çok rahatsız oldum utanç verici. Rezil kadının teki, edepsiz, saygısız. Daha fazlasını da söylemek istiyorum ama şimdilik bu kadarıyla bırakayım. Geçiyorum siyasetçiyi, yanşlıya hürmet, büyüğe hürmet, insanı insan yapacak bütün değerleri bir utanmaz kadın, bir rezil kadın alaşağı ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘git buradan’ deyip ‘çocuğuma dokunma’ diyor.”
İSMAİL SAYMAZ’A OKKALI CEVAP
İsmail Saymaz’ın bu çirkin yorumlarına Yeni Akit Gazetesi yazarı Zekeriya Say da okkalı bir yazıyla cevap verdi.
Zekeriya Say yazısında “Ben de İsmail Saymaz’ın kim olduğunu detaylı bir şekilde anlatayım da… Çorumlu Münevver Teyze’nin mi yoksa İsmail Saymaz’ın mı “rezil” ve “ahlaksız” olduğuna Türk halkı karar versin istedim.” ifadelerini kullanarak çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte Zekeriya Say’ın “Kimin ‘ahlaksız’ olduğuna halk karar versin mi İsmail?” başlıklı o yazısı:
Baba ocağında iken Ülkü Ocakları’na takılıp Nihal Atsız okurken..
Üniversite döneminde, sırf kız arkadaş edinebilmek için marjinal sol örgüt arayışına giren…
Kadıköy Caddebostan Plajı’nda denize donla giren vatandaşların paça boyunu ölçerek, “Boksır bana yakışıyor. İstersem bunu da çıkarırım” şeklindeki bel altı seviyesinde haberlerle muhabirliğe adım atan…
Avrupa Birliği’nin desteğiyle tekstil atölyelerinde çalışan gençlere yönelik cinsel eğitimleri, “Bir yıllık eğitim cinsel cehaleti azalttı” başlığıyla köpürten…
1 Mayıs eylemlerinde işçilerin sorunlarına yönelik gözlemler yapmak yerine, “eşcinsel sapkınların açtığı” gökkuşağı renkli paçavraları ve “Çürük değil, eşcinseliz, askere gitmeyeceğiz” sloganlarını haberleştiren…
“Nü”, yani anadan üryan resim çizen üniversite öğrencilerine yönelik tepkileri “terör” diye nitelendiren…
Bir gün İslamcı olup, canlı yayında tartıştığı insanların tümüne namaz kıldırırım iddiasında bulunan…
Ertesi gün, bırakın namaz kıldırmayı, evine misafir gelip, kıbleyi soran “Annesi ile anneannesi”ne ancak komşusunun yardımıyla kıbleyi tarif edebilen…
Din kültürü dersinden de namaz dualarını bilmediği gerekçesiyle çaktığını itiraf eden….
Sonra da kalkıp, “Fatih Çarşamba’da kıyafet devrimi” başlıklı haberlerle Çarşamba’nın gençlerinin artık altı pileli şalvar yerine, dört pileli yarı şalvar giydiğini yazan…
Tanıdığı kadınlardan erkek arkadaşları olduğu halde öpücük koparmaya çalışan…
Basit bir soru soran bir kadın yerel TV muhabirini öpücüklere boğan…
KENDİSİ YÜRÜYEN BİR TESTOSTERON HORMONU OLDUĞU HALDE…
Bayan meslektaşlarına yönelik bel altı mesajlarının medyaya yansıması üzerine sansür talebinde bulunan…
Kendisi yürüyen bir “testosteron hormonu” gibi davrandığı halde…
“Şehvet” kelimesini başlığa taşıyarak, kurguladığı bel altı hikâyeleri kitaplaştıran…
Lenin, Stalin posterleri ile oraklı-çekiçli bayraklarla süslenmiş duvarların önünde gururla komünist pozu veren…
“Benim ‘büyük atam yok’ filan yok, hiç olmadı, kendime de hiçbir zaman Atatürkçü demedim” dediği halde, Kemalistlerin kanallarından muhafazakârlara sallayan…
Ergenekon davasıyla ilgili “panayır yeri gibi” başlıkları atarak Ulusalcıları FETÖ’cü savcıların kucağına atan…
FETÖ’nün yayın organlarının kapatılmasını “utanç verici bir ortaçağ zorbalığı” olarak nitelendiren…
BYLOCK’U AKLAMALAK İÇİN AMERİKAYA GİDEN…
FETÖ’nün haberleşme programı ByLock’u aklamak için Amerika’ya giderek röportaj yapan…
HİÇBİR ALTYAPISI OLMAMASINA RAĞMEN HER KONUDA YORUM YAPAN…
Bir dediği bir dediğini tutmayan, hiçbir fikri alt yapısı olmamasına rağmen televizyon televizyon dolaşarak her konuda yorum yaparak “Herb.kolog” payesinin hakkını veren…
Kıvraklığından dolayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bile düğün hediyesi olarak, ortalama 30 bin TL’den satılan Mustafa Ayaz’a ait “dansöz” tablosunu armağan etmeyi uygun gördüğü…
Sırf Sözcü’de çalışabilmek için “asparagas” haberiyle ünlü ve “Külliye’deki CHP’li” haberiyle yalancılığı bir kez daha tescillenen Rahmi Turan’ın, “Benden özür dilesin” şartını yerine getirerek bir yalancıdan özür dileyen…
Buna rağmen, ATO’nun toplantılarında “Basında ahlak” konusunu anlatma ahlaksızlığına imza atan…
Tanıyanların, “ağzından küfrü eksik etmiyor” dediği İsmail Saymaz;
“ÇORUMLU MÜNEVVER TEYZE Mİ YOKSA İSMAİL SAYMAZ MI REZİL VE AHLAKSIZ TÜRK HALKI KARAR VERSİN”
HDP ile ittifak kurduğu ve Selahattin Demirtaş’ın tahliyesini istediği için Kemal Kılıçdaroğlu’na demokratik tepki koyarak, selamını almayan ve torununa dokunmasına izin vermeyen Münevver Arıcı adlı kadına, hem de CHP’nin kanalı Halk TV’de, “rezil kadın, utanmaz kadın” şeklinde defalarca küfredince…
Ben de İsmail Saymaz’ın kim olduğunu detaylı bir şekilde anlatayım da…
Çorumlu Münevver Teyze’nin mi yoksa İsmail Saymaz’ın mı “rezil” ve “ahlaksız” olduğuna Türk halkı karar versin istedim.
*
Bu arada…
CHP’nin “Ebedi Şef”i İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü “babam beni kucağına alıp bir kerecik okşayıp sevmemiştir” diyerek babasından hiç şefkat görmediğini itiraf etmişti.
İnönü’nün itirafı aslında Türk lider profilinin özetiydi.
Zira Türkiye’de çocukları kucaklama, sevme alışkanlığı, maalesef 17 Ağustos depreminde ‘Erkan Bebek’i kucağına alarak burnunu sıktıran ABD Başkanı Bill Clinton ile başladı.
Clinton’ı kıskanan dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de depremzede bir çocuğa burnunu sıktırmak için bin bir takla atmıştı.
Türk siyasetçilerinin çocuk sevmesi, Başkan Erdoğan ile olağan hale geldi.
CHP’nin başına siyasi dehasıyla değil de kaset kumpasıyla gelen Kılıçdaroğlu da siyaset anlayışını Erdoğan’ı taklit etmek üzere dizayn ettiği için stüdyoya girip şiir okumaktan tutun da birçok taklide imza attı.
Hiç unutmam..
Bir keresinde; Kılıçdaroğlu, Ertuğrul Gazi Türbesi’ni ziyaret etmiş, kucağına alarak sevgi gösterisinde bulunmaya çalıştığı 2 çocuğa az daha bıyıklarını yoldurmuştu.
10 yıl kadar önce de Erdoğan’ın Somali ziyaretini taklit etmek isteyen Kılıçdaroğlu, ‘Somali’ye gidiyorum” diyerek Kenya’daki Dadaab Mülteci Kampı’nda bir gününü geçirdikten sonra gerisin geriye Türkiye’ye dönmüştü. Kemal Bey’in bu sahteliğini kamptaki Somalili çocuk da fark etmiş olmalı ki, Kılıçdaroğlu kucağına alır almaz hançeresini yırtarcasına ağlamış…
Kemal Bey de çaresiz çocuğu annesine geri vermek zorunda kalmıştı.
Hasılı…
Sırf halktan biri gibi görünmek için Kemal Bey tarafından sergilenen bu “çocuk sevme” oyununun bitme zamanı artık gelmişti.
Kaynak: Haber7